Memlekette bekçi alımı başladı ya. İşte fıkrası… .

Memlekette bekçi alımı başladı ya.
İşte fıkrası…
.
Bir bankaya gece bekçisi alınacaktı.
Odaya ilk giren, ufak tefek bir adamdı. Banka müdürü, gece bekçiliğinin ne kadar önemli bir görev olduğunu anlatmak istedi:
-“Bak oğlum... Bizim gece bekçiliği başka işlere benzemez. Koşulları çok ağırdır. Bizde gece bekçiliği yapacak kişi hiç uyumayacaktır. Herkesten, her şeyden kuşkulanacaktır. Bu yüzden bir dakikasını bile huzur içinde geçirmeyecek, her duyduğu sözü araştıracaktır. Aşırı bir duyma ve görme yeteneğine sahip olacak, uzağında, yakınında ne olup biterse hepsini duyacak, görecektir. Gerektiğinde kavgacı, gürültücü, etrafını ürkütücü olacak, hatta gerektiğinde göze göz dişe diş kavga etmekten bile çekinmeyecektir.” dedi.
Bunları dinleyen adam:
-“Ben adaylığımı geri alıyorum. Ama sizin bu tarifinize tıpatıp uygun birini getirebilirim.” dedi ve çıkıp gitti...
Yarım saat sonra döndüğünde, yanında karısını getirmişti.
 
***
Vatandaşın marka merakı bitmiyor.
Üzerindeki etiket kimseyi ilgilendirmiyor ve gözü kapalı satın alıyor.
Markaların insanın gözünü kaplamasıyla ilgili bir fıkra…
.
Temel ile Dursun Nil Nehri’nin kıyısındaki otelde kalmaktadırlar.
Sıkılırlar, Temel kıyıda bir ‘taka’ gördüğünü, onunla gezinebileceklerini söyler.
Nil’e açılırlar. Temel, Piramitleri görünce;
-“Ne kadar modern bir memleket, camileri üçgen…”
Dursun; -“Ne kadar modern memleket, heykelleri kocaman…” derken, kayık alabora olmuş. Zar-zor ters dönen kayığın üstüne çıkmışlar. O sırada kendilerine yaklaşmakta olan timsah sürüsünü görünce Temel; -“Ne kadar modern memleket, bak cankurtaranlarının hepsi Lacoste!..”
 
***
Bazı milletvekilleri nereden geldiklerini unuturcasına eziyette sınır tanımıyorlar ya.
Hani, milleti kaile almıyorlar ya.
Bu fıkra onlara gelsin…
.
Üzerindeki kıyafet ve davranışlarından köyden geldiği belli olan bir adam, son dakikada yetiştiği trene binmiş.
Bindiği vagon dolu olduğu için oturacak yer bulamamış. Diğer vagonları da tek tek dolaşmış, hepsi dolu...
Tam umudunu kestiği anda vagonlardan birinin boş olduğunu görmüş ve “MİLLETVEKİLLERİNE AİTTİR” yazısını da fark etmeden, girip oturmuş.
Biraz sonra, biri gelmiş ve adama çıkışmış;
-“Ne işin var burada, çabuk kalk! Burası, benim yerim!”
-“Nereden senin oluyormuş, para verip biletimi aldım. Burası da boştu, niye kalkayım?”
-“Bak arkadaş, şu levhaya dikkat etsene burada ‘milletvekillerine aittir’ diye yazıyor. Ben milletvekiliyim, sen kimsin?”
-“Hadi oradan be... Sen milletin vekili isen ben de aslıyım. Bu durumda milletin aslı oturur, vekili ayakta bekler!”
 
***
Bazı meslekler her ortamda geçerlidir.
Bizim Temel de bunu iyi kullanmış.
.
Temel askerdeyken, herkesin boyunun ölçüsünü bir bakışta tam olarak doğru söylüyormuş ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış.
Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar.
Komutan inanmamış.
-“Söyle bakalım Temel… Benim boyumun ölçüsü kaç?”
Temel komutanı aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve:
Temel:
-“1.75 efendim” demiş.
Komutan:
-“Aferin evladım… Doğru bildin… Peki, nasıl bildin” diye sorunca,
Temel:
-“Bilirim tabi efendim… Ben sivilde kereste uzmanıyım…”
 
***
Bazı geri zekâlı ülkeler bizi zayıf sanarak, cesaretle üzerimize gelmeye kalkıyorlar.
Hâlbuki bilmezler, barışta kuzu olan bu millet, savaşta azgın bir boğa gibidir.
.
Doktor doğuma girer.
Daha sonra doğum yapan kadına nasıl davranması gerektiğini anlatırken, tam o sırada bebek gelmeye başlamış.
Bebeğin kamuflajlı, botlu ve silahlı olduğunu görünce hayretle kadına sormuş:
-“Hanım bu bebeğin hali ne böyle… Tam teçhizat geliyor?”
Kadın hiç istifini bozmadan cevaplamış:
-“Her Türk asker doğar...”