.

Benim yaşıma yakınlar bu günün tarihine baktığında iyi hatırlar…
..
Şöyle bir bakalım ne olmuştu?
İsterseniz ben biraz detaylarına bakalım…
.
Tarih;
12 Eylül.
1980.
Cuma sabaha karşı…
.
Tanklar caddeleri sardı.
Her sokağın başına bir asker dikildi.
Ekmek almak için bakkal gitmeyi bırak, nefes almak için başımızı camdan çıkaramadık.
Ne darbeydi be!
.
Uzun yıllar yaraları sarılamadı.
Hala bile devam ediyor.
.
Bakın ne olmuştu?
.
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edildi,
Sokağa çıkma yasağı kondu,
Her türlü siyasal faaliyetler durduruldu,
Parlamento ve milletvekili dokunulmazlığı fesh edildi,
Siyasal partilerin ve her çeşit derneğin faaliyetleri ikinci bir emre kadar askıya alındı,
DİSK yöneticileri tutuklandı,
Sendikal faaliyetler durduruldu,
Grev ve lokavt yasaklandı,
Dört siyasal partinin genel başkanları, Silahlı Kuvvetlerin “güvencesi” altına alınarak ve “Kişisel güvenliklerinin sağlanması” gerekçesiyle Ankara’dan uzaklaştırıldı.
Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit yanlarında eşleriyle birlikte Gelibolu’daki Hamzaköy askeri tesislerine götürüldü,
Birçok kurum ve kuruluş Ordu birliklerince denetim altına alındı.
İstihbarat örgütleri tarafından kimlikleri ve yerleri önceden belirlenmiş çok sayıda “Sağcı” ve “Solcu” tutuklandı.
Bunların büyük çoğunluğu “Anarşi ve terör olaylarına katılmak, şeriat devleti kurmak istemek, ırkçılık, bölücülük yapmak” gibi çeşitli suçlardan sanık oldu.
..
Tekrar çok partili demokratik düzene dönmek;
6 Kasım 1983’te yapılan ve MGK’nin onayından geçmiş yeni partilerin ve yeni politikacıların katıldığı seçimlerle oldu.
Türkiye böylece yaklaşık 3 yıl 3 ay sonra çok partili demokratik düzene dönmüş oldu.
..
Askeri müdahalenin ardından sıkıyönetim mahkemeleri üst üste idam kararları vermeye başladı.
İdam cezası kanunda olmasına rağmen 1972’den beri fiilen uygulanmamaktaydı. Ancak askeri müdahaleyle birlikte verilen idam cezaları da hızla infaz edilmeye başlandı.
.
Bu dönemde;
Politik eylemleri nedeniyle hüküm alanların yanı sıra, adi hükümlülerin infazları da gerçekleştirildi.
.
Bu dönemde;
1980-84 arasında toplam 50 kişi asılarak idam edildi.
Bunların 18’i sol, 8’i sağ görüşlü ve 23’ü de adi suçtan hükümlüydü.
50. mahkûm ise Ermeni Terör örgütü ASALA’ya mensuptu.
.
12 Eylül yönetimi, idam cezalarının en azından bir kısmının infaz edilmesi konusunda oldukça kararlı bir tutum takınmıştı.
.
Kenan Evren, yaptığı bir konuşmada;
“Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?” diyerek bu idamları savundu…
.
İdam cezalarının infazına 7 Ekim 1980’de sol görüşlü Necdet Adalı ile sağ görüşlü Mustafa Pehlivanoğlu’nun Ankara’da idam edilmeleriyle başlandı.
İdam cezalarının infazına sonraki yıllarda da devam edildi.
.
Son infaz 1984 yılında yapıldı ve Türkiye’de 1984’den bu yana hiçbir idam cezası infaz edilmedi.
.
12 Eylül döneminde toplam 7000 kişinin idamı istendi.
Bunların 517’sine idam cezası verilirken, Askeri Yargıtay, bu cezaların 124’ünü onayladı.
Son karar, MGK’nındı.
MGK 50 sanığın idamını onayladı, geri kalanını ise müebbet hapse çevirdi.
.
Daha sonraki demokratik dönemde idam cezası kaldırıldı.
Şimdilerde ise tekrar idam istenir hale geldi.