.


 
Toprakla sapla samanla uğraşmak zor ama bir yerde geçim kaynağı olunca, daha iyi kazanmanın yollarını görmek gerekiyor. En azından kazançlar düştüğünde iktisadın nerede yapılacağını görmek gerekiyor.
Türkiye’de en önemli sosyal sorunların başında işsizlik geliyor. Özellikle kırsal kesimdeki gizli işsizlik de bunun üzerine eklenince işsizler ordusu çığ gibi büyüyor.  Gençler bir iş sahibi olabilmek için neredeyse elinden geleni yapıyor. Diğer yandan meslek alanları itibariyle fakülte ve yüksek okul mezunlarımızın da önemli bir kısmı işsiz kalma korkusunu yaşıyor.
Şehirde işsiz olmanın zorlukları daha fazla olsa da, kırsal kesimde işsizlik her geçen gün çok daha fazla artıyor. Mekanizasyonun gelişmesi ve tarımsal üretimde makinalardan yararlanmanın artması, işsizliği artıran en önemli unsur konumunda.
Buğdayı, arpayı, mısırı, ayçiçeğini, daha birçok bitkiyi makinayla ekip, bakımını da hasadını da makinayla yapıyoruz. Aslında makineli tarım çiftçimizi makinalı üretime uygun bitki türlerini yetiştirmeye yöneltti. Bunun farkında değiliz. Diğer yandan hayvancılıkta da aynı gelişmeleri görmek mümkün. Sırf sağım zorlukları nedeniyle koyun ve keçi yetiştiriciliği yarı yarıya azaldı. Makinanın yaygınlaşması elbette işlerin zamanında ve daha hızlı bir şekilde yapılmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, kırsal kesimde birçok iş daha az insanla ve daha kısa zamanda yapılmakta, gizli işsizliği daha da artırmaktadır. Diğer yandan üretim maliyetlerini de artırmakta çiftçimizin gelirlerini düşürmektedir.
Alın teriyle üretim, diğer bir deyişle emek yoğun üretim sistemleri gelişmiş ülkelerde tamamen ortadan kalkmaktadır. Tarımda nüfus istihdam edemeyen sanayi ülkeleri, makinalaşmanın ötesinde otomasyon sistemlerinden de maksimum düzeyde yararlanmaya çalışmakta, alın teriyle üretilecek, el işçiliği isteyen ürünleri ithal etme yoluna gitmektedir.
İşsizliğin yüksek olduğu bir ülkede zeytin toplama, pamuk hasadı gibi bazı alanlarda makinalaşma ve otomasyon sistemlerinden yararlanma maliyetleri azalttığı gibi, işsizliği de artırmaktadır.
Küçük, çok parçalı arazilere sahip kırsal kesimde emek yoğun işlere yeniden yönelme, katma değeri yüksek ürün üretimine ağırlık vermek gerekmektedir. Elbette zeytini, pamuğu, fındığı eskiden olduğu gibi elle işlemek, toplamak zordur. Bu üretim alanlarından makinalar artık çıkmaz. Daha da yaygınlaşır.
Emek yoğun işler zahmetli işlerdir. Zahmetli işlere girişmek, sıcağın altında, ter içinde çalışmak zordur ama geleneksel makinalı üretim sistemlerine göre gelirleri daha yüksektir. Bu anlamda, hem bitkisel hem de hayvansal üretim kolları bulunmaktadır. Hayvansal üretimde koyun ve keçi yetiştiriciliği, süt sığırcılığına göre daha fazla emek ister. Meradan yararlandırmada ve sağım işlemleri çok daha zahmetlidir. Buna karşın gelirleri daha yüksektir. Aynı zamanda üretim fazlasını ihraç etme şansı vardır. AB ülkeleri koyun ve keçi sütü ve ürünleri ithal ederken, Arap ülkeleri koyun eti ithal etmektedir. Koyun ve keçi yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılmasıyla çiftçi gelirleri artırılabilir.
Bitkisel üretimde sebze ve meyve yetiştiriciliği, tıbbi bitkiler üretimi emek yoğun üretim sistemlerindendir. İklim ve toprak şartları uygun alanlarda her iki gurup da yetiştirilmektedir. Depolama ve işleme teknolojilerinin geliştirilmesiyle bu ürünlerde katma değer artırılarak yüksek gelirler elde edilebilir. Emek ve alın terini kıymetlendirmenin en iyi yolu emeği makinalı üretim sistemlerinin dışında değerlendirmektir. Bu nedenle, gelişmiş dünyanın makinayla üretemediği ürünlere yönelmekte fayda vardır.
Köylerde çapa yapacak, meyve budayacak adam bulmak zor gibi görünse de, insan para kazandıktan sonra neden alın teriyle kazanmasın ki?