.

 
Son zamanlarda adli vakalar haberleri doldurmaya başladı. Gazetelerin üçüncü sayfalarında yer kalmıyor. İnsan izledikçe televizyonu kapatası geliyor. Ne biçim insanlar var, idamlık bunlar diye geçiyor insanın içinden ama yakalananlar ne hikmetse adli kontrol şartıyla serbest kalıyorlar.
Bakın halkı isyan ettiren olayda, Rize'de, yolda yürüyen R.T. adlı genç kız, bir anda yanına gelen B.G.'nin tekmeli yumruklu saldırısına uğradı. Uğradığı saldırı nedeniyle R.T. baygınlık geçirirken, polis ekiplerince gözaltına alınan B.G. adli kontrol şartıyla serbest kaldı.
Esenyurt'ta markete giren iki kadın eteklerinin altındaki ceplere çaldıkları tavukları koyarken yakalandı. Kadınların yakalandığı markete polis beklenirken onları kurtarmak için biri kucağında bebek bulunan 4 kadın gelerek olay çıkardı. Tutuklanan kadınlar, daha sonra serbest bırakıldı.
Bu tür olaylar diz boyu. Adam kırmızı ışıkta geçiyor, ölümlü trafik kazasına neden oluyor ve adli kontrol şartıyla serbest kalıyor. Kadını öldüresiye dövüyorlar, sonra serbest kalıyorlar. Adli kontrol, denetimli serbestlik aldı başını gidiyor. Ne yazık ki, bu yasal uygulamalar halkın vicdanını rahatsız ediyor. Mağdurların adalete güveni sarsılırken, suçlular ödüllendirilmiş oluyor.
Adlî kontrol, ceza yargılanmasında şüpheli veya sanığın tutuklanarak cezaevine konması yerine, yurt dışına çıkma yasağı gibi belirli tedbirlerle adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılması olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye'de Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesine göre adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içermektedir:
Suçlu yurt dışına çıkamıyor. Kızı öldüresiye döven, bayıldığı halde tekmelemeye devam eden adam yurt dışına çıkamayacakmış. Çok da tın.
Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak. Yani arada bir gidip imza verecek.
Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. Polis yakalayıncaya kadar bunları da yapar. Nitekim huzur operasyonlarında yakalananların çoğu, adli kontrol şartıyla serbest kalanlar. Adamların insana ve yasalara saygısı olsa suç işlemezler zaten değil mi?
Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek gibi tedbirler de var adli kontrolde. Ne zor şeyler.
Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek. Suç işlerken kullanılan silahların neredeyse hepsi ruhsatsız zaten. Peynir ekmek gibi otomatik tüfek satılıyor. Suçüstü yakalananların neredeyse tamamı sabıkalı çıkıyor.
Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
Konutunu terk etmemek. Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek. Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.
Neresi caydırıcı bunların? Millet suç makinesine dönüyor. Suçlunun cezasını mağdurlar vermeye kalkmaz mı? İnsanın vicdanı hak yerini bulsun demiyor mu?