.


Ellili altmışlı yıllarda ilaç ve gübre kullanımı neredeyse yok denecek kadar azdı. Verimler düşük olsa da, tatminkâr ürün almak mümkün oluyordu. Günümüzde ise bu iki ürün gurubunun çoğalan çeşitlerinden hangisini kullanacağımızı şaşırır olduk. Hemen her üreticimizin favori ilaçları gübreleri var. Buna rağmen favoriler de bir süre sonra etkisiz hale geliyor ve sürekli ilaç değiştirmek zorunda kalınıyor.
Canlılar, aynı tür içinde de olsa aynı ana babadan gelmedikleri için genetik olarak birbirlerinden farklıdırlar. Dolayısıyla hastalık mikroplarından böcek ve yabancı ot türlerine kadar hemen hepsinin kullanılan ilaçlara tepkisi de farklı düzeylerde gerçekleşmektedir. Kullanılan ilacın etken maddesine bağlı olarak bir kısmı semeleşmekte, bir kısmı ölmekte, bir kısmı ise hiç etkilenmemektedir. Tek hücreli hastalık mikroplarının da bir kısmı ilaç etken maddesinden zarar görmemektedir.
Yapılan araştırmalarla da canlıların ilaç etken maddelerine tepkilerinin farklı düzeylerde gerçekleştiği tespit edilmiştir. Herhangi bir böcek türü için kullanılan ilaç, 100 böceğin tamamını öldürmemekte, içlerinden 5-10 tanesi canlı kalmaktadır. Dolayısıyla ilaçtan ölmeyen bu 5-10 canlı böceğin üremesiyle meydana gelen yeni nesil, aynı ilaçtan etkilenmemektedir. Daha yüksek dozları kullanıldığında bir kısmı daha zarar görmekte, ancak çoğunluğu neslini devam ettirmektedir. Sonuçta üretici bu böcek türüyle mücadele etmek için daha fazla ilaç veya farklı bir ilaç kullanmak zorunda kalmaktadır.
Yeni nesiller kullanılan farklı ilaç karşısında da dayanıklı bireyleriyle neslini sürdürmeye devam etmektedir. Her sefersinde değiştirilen ilaç ve artan dozlara karşı aynı böcek türünün ortaya çıkan yeni nesilleri daha fazla ilaç etken maddesine ve daha yüksek dozlara dayanabilen, genetik olarak dayanabilen bireyleridir. Dolayısıyla aşırı ilaç kullanan yörelerimizde, böcek türlerinin süper dayanıklı ırkları ortaya çıkmaktadır.
Yabancı ot mücadeleleri ülkemizde devletin özendirmek amacıyla ücretsiz dağıttığı ot ilaçlarıyla başlamıştır. Sadece geniş yapraklılara veya dar yapraklılara etkili iki çeşit ilaç bilinirken, günümüzde sadece ot ilacı olarak yüzlerce çeşit ilaç bulunmaktadır. Bu ilaçların da etkileri konusunda üreticimiz şüpheye düşmeye başlamıştır. Ot ölmüyor veya ot boynunu büküyor, sonra tekrar büyümeye devam ediyor şeklinde şikâyetler bulunmaktadır. Bu durum böceklerdekine benzer bir durumdur.
Hastalık ve zararlı mücadelesinde sürekli yeni ilaç kullanılmak zorunda kalınması, yeni nesillerin genetik olarak dayanıklı oluşundan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla artan mücadeleler daha dayanıklı ırkları ortaya çıkarmaktadır. Bu konuda artan uygulamaların önüne geçmekten, hastalık ve zararlılarla barışık yaşamaktan başka çare yoktur. Daha dayanıklı ırklar ortaya çıkarmak yerine, hastalık ve zararlıları kendi sisteminde baskı altında tutmak, en azından üretim masraflarını önlemede izlenecek en önemli yoldur.
Atılan her ilaç bir yenisini zorunlu hale getiriyorsa, çözüm hastalık, zararlı ve yabancı otların zarar seviyelerini aza indirmekten, onlarla birlikte üretim yapmaktan başka çare yoktur. Bunun için, çok sayıda biyolojik ve biyoteknik mücadele yöntemleri geliştirilmiştir.