ALAADDİN’İN LAMBASI Adam ve karısı tenis oynuyorlarmış.

Adam topa biraz sert vurunca top hızla ilerideki kulübeden içeriye girmiş.

İkisi de koşarak gidip kulübenin kapısını açmışlar ve yerde ne görsünler?

Bir tane kırılmış “Alaaddin lambası” ve yine yerde yatan hırpani bir adam.

Yerdeki adam hemen ayağa fırlamış ve kadının kocasına sarılarak;

-“Kardeşiiimmm! Ben 300 yıldan beri bu lambanın içinde mahsur kalmış bir cindim. Beni kurtardın… Bunun mükâfatı olarak 3 dilek hakkın var ve dile benden ne dilersen” demiş.

Adam gözlerine inanamıyor ve seviniyor.

-“İlk dileğim Amerika’da bir sarayım olsun” diyor.

Cin;

-“O iş tamam” diyor. “Git şu adrese kapısında uşaklar, hizmetçiler hazırol şeklinde sizi bekliyor.”

Adam seviniyor.

İkinci olarak “Bir jet uçağı isterim” diyor.

Cin; -“O iş bende kanka” diyor. “Stanford hava alanında 53280 numaralı hangarda özel jetiniz ve pilotunuz hazır sizi bekliyor…”

Adam iyice gaza geliyor ve son olarak “Banka hesabıma 50 milyon dolar isterim” diyor.

Cin; -“O hele en kolayı” diyor, “Git bankana ve bak. Hesabında 50 milyon dolar hazır. Yalnız 30 milyon doları vadede.”

Adam ve kadın sevinçten kendilerinden geçmişlerken Cin, adamı yanına çağırıyor ve kulağına eğilip, “300 yıldan beri lambada hapisim. İzin verseniz de sizin hanımla halvet olsam?” demiş.

Adam şiddetle karşı çıkınca Cin;

-“Yahu o kadar şey istedin hepsine tamam dedim, ben bir şey istedim hemen ‘Hayır’ diyorsun…”

Adam, karısının isteği ile bunu kabul etmek zorunda kalmış.

Velhasıl dilek yerine geldikten sonra sigara içerlerken Cin kadına sormuş;

-“Kocanız kaç yaşında?”

-“40” demiş kadın.

Berduş adam gülerek;

-“Hayret 40 yaşında ama hala cinlere inanıyor demek ki!”

 

BİL BAKALIM

Güzel bir ilkbahar günü, parkta tek başına oturan genç kızın arkasından gelen biri, elleriyle kızın gözlerini kapatır:

“Bil bakalım ben kimim? Üç tahminde bilemezsen bir öpücük ve de sinemaya birlikte gitme hakkını kazanmış olacaksın...”

Uzun uzun düşünen, gözlerini kapayanı elleriyle yoklayarak kim olduğunu anlamaya çalışan genç kız, sonunda yanıt verir:

“Sezar... Pastör... Napolyon...”

 

GEÇİMSUZ

Temel, arkadaşı İdris’e havasını atıyormuş:

-“Haçan penum büyük dedem Rus Harbi’nde Ruslar’a karşı savaştı. Dedem Çanakkale Harbi’nde İnciluzlere karşı savaştı. Babam Kurtuluş Savaşı’nda Yunan’a karşı savaştı. Ben de Kore’de Koreliler’e karşı savaştım!..”

İdris atılmış:

-“Ula, haçan senun de ne kadar geçimsuz sülalen varimuş!..”

 

ÖZLEDUM

Temel, bir Fransız ve bir Amerikalı ile ıssız bir adaya düşmüş.

Uzun bir süre sonra bir gün iyi huylu bir deniz perisi gelip demiş ki:

-“Uzun zamandır izliyorum sizi. Geminiz battıktan sonra çok acı çektiniz. Dileyin benden, ne dilerseniz.”

Fransız; -“N’olur beni Fransa’ya gönder!”  demiş.

Hoop gitmiş Paris’e.

Amerikalı; -“Beni de Amerika’ya lütfen!” demiş.

O da hoop California’ya.

Sıra Temel’e gelmiş.

Düşünmüş, düşünmüş;

-“O Fransız ile Amerikalı uşakları çok özledum. Getur onları geriye!..”

 

TAMİRCİ

Temel paraşütün arızalı olabileceğini öne sürerek, korktuğunu ve bu sebeple atlamayı reddettiğini komutanına bildirdiğinde, komutanı:

-“Teknoloji gelişti evladım korkulacak bir şey yok artık. Çünkü havada bir arıza olursa paraşüt tamircileri hemen gelip tamir ediyor…” diye yalan söyleyerek ikna etmiş.

Temel bunun üzerine uçaktan aşağıya atlamış ve paraşütü açılmamış.

Tam o sırada üzerinde tulumu, elinde İngiliz anahtarıyla birinin roket gibi yukarıya doğru geldiğini görmüş ve sevinerek bağırmış;

-“Paraşüt tamircisi misin?”

Adam yanından hızla geçerken;

-“Hayır! Doğalgazcıyım!”

 

ÖLÜR MÜSÜN?

Temel ile Dursun Kanada’nınToronto şehrine gelmişler. Temel, dünyanın en yüksek kulesi olan CN Tower’ı Dursun’a göstererek demiş ki:

-“Burası o kadar yüksek ki, yukarıdan düştüğün zaman aşağıya gelene kadar 3 gün geçer.”

Dursun: -“Ölür müsün?” diye sorunca,

Temel: -“Ne zannettin ya! 3 gün yemeden içmeden yaşanır mı?”

 

ONUN İÇİN

Kahvede bir köşede miskin miskin oturan Temel’i gören Dursun sormuş:

-“Ula Cemal ile küs misun? Bakiyrum da artuk tavla oynamaysunuz!”

-“Ula sen olsan, pul çalan, zar tutan, yanlış oynayan birisu ile tavla oynar misun?”

-“Oynamam…”

-“O da onun içun oynamayi işte…”

 

KİN!

Fadime; biricik sevdiği kocası Dursun’u, Temel’in karısı ile hem de kendi yataklarında sarmaş dolaş yakalar.

Sesini çıkarmadan hemen Temel’e gidip durumu anlatır.

Temel köpürür:

-“Vay adi uşak! Şimdi pen ona gününü göstermez miyum!” diye tabancasını çekip harekete geçecekken Fadime onu durdurur:

-“Temel! Madem öyle, sen de intikaminu penumla yatarak al!” der.

Bu fikir Temel’in hoşuna gider.

Beraberce bir kaç kez intikam alındıktan sonra, sigara molası verilir.

Fadime, Temel’e:

-“Hadi bir kere daha intikam alsana!” deyince, yattığı yerden doğrulup sigarasından derin bir nefes çeken Temel:

-“Penum kinum geçmiştur da!”

 

BİZİMKİ!

Karı koca yemek yiyor.

O sırada masaya yaklaşan heykel gibi güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçiyor.

Adamın karısı soruyor:

-“Kim bu afet?”

Adam:

-“Eğer mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim, metresim!”

Kadın:

-“Bir de bu kadar pervasızca söylüyorsun. Boşanıyorum senden!”

Adam:

-“Yani Etiler’deki apartmanı, Kandilli’deki yalıyı, Göcek’teki tekneyi ve Nice’deki villayı bırakıyorsun...”

Uzun bir sessizlik olur.

Çift yemeğini yerken kadın birden sorar:

-“Şu arkada oturan Fuat değil mi? Yanındaki kadın kim?”

Adam:

- “Fuat’ın metresi…”

Kadın:

-“Ay bizimki çok daha güzelmiş…!”

 

ÇAKMAK!

Genç milyonerin biri kafeteryada otururken, yanına yaşlı bir adam yaklaşmış.

Yaşlı adam cebinden altın kaplamalı çakmağını çıkartıp göstererek;

-“Bu çakmağı, servetiniz karşılığında satın almanızı teklif ediyorum” demiş.

Zengin:

-“Bu basit çakmağın karşılığında servetimi mi istiyorsun! Çıldırdın mı sen?”

Yaşlı adam:

-“Bu tahmin ettiğiniz gibi basit çakmak değil” dedikten sonra çakmağı çakmış ve çakmaktan bir cin çıkmış.

Cin sormuş;

-“Buyrun bayım, benden ne istersiniz?”

Yaşlı adam;

-“Bana bir çay getir”

2 saniyede masaya sıcacık nefis kokusu ile çay peyda oluşuvermiş.

Zengin adam bu durumdan şaşkına dönerek ve sevinmiş.

Cebinden kalem kâğıt çıkartıp bütün servetini yaşlı adama bu çakmak karşılığına, vermeyi kabul ettiğini yazıp imzalamış.

Çakmağı alan zengin acele ile evin yolunu tutmuş.

Eve geldiğinde çakmağı denemek istemiş ve çakmış.

Çakmaktan Cin çıkmış ve sormuş;

-“Buyrun bayım, benden ne istersiniz?”

Zengin büyük bir heyecan ve pis bir gülümseme ile:

-“Bana o yaşlı adama verdiğim bütün servetimi geri getirmeni, ayrıca özel bir uçak ve çok güzel bir yat istiyorum. Tabii bir de içinde, çok güzel mavi gözlü beni bekleyen sarışın bir afette olsun.”

Cin mahcup bir şekilde;

-“Özür dilerim bayım... Ben yalnız çay ve kahve yapmasını bilirim.”

 

PİYANİST!

Adamın biri bara girmiş…

Üç duble viski içtikten sonra barmene

-“Ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. Sana istediğin her şeyi çalabilir…”

-“Hadi oradan sarhoş” demiş, barmen.

Adam elini cebine atmış.

Çıkarmış 25 santim boyunda bir piyanist.

Piyanosu da önünde...

Barmen şaşkın.

Adam demiş; -“İste bakalım bir parça…”

-“Türk marşı” diyebilmiş barmen.

Bir döktürmüş 25 santimlik piyanist, Mozart’ı…

-“Bu nasıl iş?” demiş barmen şaşkınlık içinde…

Adam anlatmış:

-“Hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık... Parlatmak için ovarken içinden bir Cin çıktı... Bin yaşında. Çökmüş. Kulakları da zor duyuyor…”

Elini öbür cebine atmış, bir eski lamba çıkarmış.

Barmen’in önüne koymuş;

-“Ovala ve dilek dile” demiş…

Barmen ovalamış lambayı.

Hakikaten bir ihtiyar, ayakta zor duran bir Cin çıkmış lambadan.

Bir eli kulağında, “Haa... Hii...” deyip duruyor...

Barmen;

-“Burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi... Bana iki yeni ciğer” demiş…

Hooop!..

Barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki Yeniçeri…

Barmen şaşkınlıkla;

-“Ama ben yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim…”

- Ya…! Ben 25 santimlik piyanist mi istedim zannediyorsun?”