Malum korona salgını döneminde temizlik ve hijyen konusunda epey mesafe kat ettik ama ardından unuttuk gitti. Can çıkar ama huy çıkmazmış. Millet nasıl alışırsa öyle gidermiş.

Temizlik deyince mangalda kül bırakmıyoruz. Hem temizlik imanın yarısıdır hem de temizlik imandan gelir. Bir de Müslümanlığımızı buna ekledik mi tamam. Oysa temizlik konusunda dikkat edilmeyen o kadar incelik var ki saymakla bitmiyor.

İnsan sosyal bir varlık olduğundan toplu eğlence ve dinlence mekânlarında mutlaka bulunmaktadır. Oturulup kalkılan sandalye ve masalardan tutun da servis hizmetlerinde kullanılan malzemelere kadar hemen tamamında sağlıkla ilgili riskler bulunmaktadır.

Temizlikle ilgili en önemli bulaşma araçlarının başında kâğıt paralar gelmektedir. Hemen bütün alışverişlerde ve hizmetlerde para kullanılmaktadır. Metal paraların taşıma ve bulaştırma fonksiyonu zayıf olsa da onlar da çok el değiştiriyor. Peki, efendim, insan temiz olunca paralar neden kirlensin? Meselenin kökünde insanın temizliği yatıyor elbette. İnsan temiz olduktan sonra paralar da kirlenmez. Ama yine de paralar bir şekilde kirleniyor. Eskiyen paraların üzerinde lekelerin daha çok olduğunu hemen herkes görmüştür. İnsanımız temizliğine mutlaka özen gösteriyor, bunun aksini hiç kimse söyleyemez. Ancak biraz titiz bakınca meseleye her yerde kirliliğin diz boyu olduğu ortaya çıkıverir.

Lokantalarda çalışanlarımız hem masaların üzerini siler hem de hesap alırsa, kahvelerde paralar servis tepsinin üzerinde gezerse para kirlenecek demektir. Kahvehaneler deyince kâğıtlı olmayan kesme şekerlerin artanları ne yapılıyor acaba? Masaların üzerinde mi kalıyor, ziyan olmasın diye tekrar mı kullanılıyor? Çoğunlukla tekrar kullanılıyor. Atmak israf elbette. Az şekerli veya tek şekerli çay isteme devri çoktan geçti. Çay deyince pat geliyor. Şeker masanın üzerine hiç konmuyordu. Kâğıdı ıslanmış kurumuş, çay lekesi olmuş kâğıt kaplı şekerler masaya geliyor mu geliyor.

Pazarlar, alışveriş merkezleri hemen bütün malzemeleri insanların ellediği, dokunduğu alanlar. Bakkalda ekmeği bile mıncıklayıp alanları görmek mümkün. Fabrikadan el değemeden çıksa bile, bakkalda satılıncaya kadar yeterince mıncıklanıyor. İnsanımız temiz elbette. Mikrobik etmenlere dokunmamıştır mutlaka. Eskiden ne güzel naylona girmişti ve yediğimiz ekmeği kimse ellemiyordu. Ne kadar temizliğe özen göstersek de çalışma ve gezinti ortamlarında bulaşma yüksek düzeylerdedir. Doğru olan ellenip mıncıklanan ekmeğin alınmasıdır.

Toplu taşıma araçlarında ayakta duran yolcular için konulmuş askıların çok temiz olduğu söylenemez. Genellikle yağlı bir his verir. Mutlaka ellere sürülen koruyucu kremlerin bir kısmı askılarda kalmaktadır. Nemli yağlı ortamlar pek çok tek hücreli canlı için yaşam alanlarıdır. Havada asılı durabilen bu canlılar rahatlıkla askılar üzerinde çoğalabilmektedir.

Aslında hemen bütün mekanlarda korona döneminde konulan el dezenfektanı kullanmaya devam etmekte yarar var. İnsanımız hastalığın bulaşmasından korktuğu kadar bulaştırmaktan da korkmalıdır temelde. Şu günlerde korona benzeri hastalıklar iyice yaygınlaştı. Hele okullarda çocuklar öksürükten bitap düşüyor.