“24 Ocak Kararları” Türk Ekonomi tarihinde önemli bir yer tutar.

1980 yılının Ocak ayında alınan bu kararların 12 Eylül 1980 Askeri rejimine kadar gittiği ve hatta daha sonra Özal hükümetleri tarafından da uygulandığı görülmüştür.

.

Başbakan olan Demirel’in, müsteşarI Özal tarafından uygulanmasını ısrarla istediği bu kararlara kayıtsız kalamadığı ve ekonomiyi müsteşara teslim ederek uygulamak zorunda kaldığı bilinir.

.

Sebepleri konusunda fikir sahibi olmak için, daha da geçmişe dönüp bakarsak olayın tee 1960’lara dayandığını görürüz.

.

İnternet araştırmalarımda, “Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı” öğrencisi Nurcan Yıldırım’ın 2012 yılında yazdığı “24 Ocak 1980 Kararları Ve Sosyal Yaşama Etkisi” adlı tezinde bu konu şöyle anlatılmış;

“… 1961 Anayasasının kabul edilmesinden sonra nispi temsil usulü ile seçimler yapılmış, CHP birinci parti olmuş, ancak TBMM’de yeterli çoğunluk oluşturamadığı için AP-CHP koalisyon hükümeti kurulmuştur.”

.

Bu seçimlerde partilerin aldığı oylar şöyledir;

Parti Adı Alınan Oy Oranı

CHP: 3.724.752 %36,74

AP: 3.527.435               %34,79

CKMP: 1.415.390          %13,96

YTP: 1.391.934             %13,73

BAĞIMSIZ: 81.732        %0,81

.

“Koalisyon Hükümetinin ilk yıllarında, DPT sanayileşmenin teşvikini açık bir biçimde, ithal ikamesi stratejisine dayandırdı ve Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1963-1967) dış ticaret politikası, ‘Yerli üretimi başlatılan ürünlerin ithalatını kısıtlama ve ithalata ancak yurtiçi üretim kapasitesinin yetersiz kalması halinde izin verme’ anlayışına dayandırıldı. Bu politikanın sonuncunda endüstriyel üretim, döviz yetersizliği sorunu ile karşı karşıya geldi.”

.

“Ekonomik alanda ise yatırımların daha iyi planlanması, enflasyonist kalkınmanın önlenmesi için planlı kalkınma ilkesi getirilmiş ve Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur. DPT Türkiye için hem özel teşebbüsün hem de KİT’lerin yer aldığı ‘Karma ekonomi’ ilkesini benimsemiş, KiT’lerin daha verimli ve karlı çalışmaları için reorganizasyon yapılmasını öngörmüştür. 1960-1961 yılları durgunluğa yol açmış, gerek özel yatırımlar ve tüketim harcamaları gerekse kamu yatırım ve harcamaları gerilemiştir.”

.

“Bu dönemde AP-CHP koalisyon hükümetinin attığı önemli adımlardan biri Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ‘Ortak üye’ olma imkânını veren

Ankara Anlaşması’nı (Gümrük Birliği Anlaşması) imzalamış olmasıdır.

Bu anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara’da imzalanmış ve 1 Aralık 1964?te yürürlüğe girmiştir.”

.

“1968’de hazırlanan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1972’ye kadar yürürlükte kaldı. Bu dönem göreli hızlı ve istikrarlı büyüme sağlandığı yıllar oldu. Kalkınma planları kamu yatırımları için zorunlu hedefler, özel kesim yatırımları içinse yol gösterici hedefler getiriyordu.

Kamu kesimi, kendisi için ‘Zorunlu’ diye konulan hedefleri gerçekleştirecek, özel kesimse kendisi için konulan hedefleri gerçekleştirmeye mali teşvikler ve koruma politikasının düzenlemeleriyle özendirilecekti.

Bu dönemde, sabit döviz kuru, ithalatta yüksek gümrük vergileri ve miktar kısıtlama ve yasaklarıyla yoğun korumacılık ve ithal-ikame sanayileşme stratejisi ise devam etmiştir.

1966-1970 döneminde büyüme hızı belirgin şekilde artmıştır: GSMH yıllık ortalama artış hızı %6.8, nüfus artış oranı %2.6 ile kişi başına GSMH artışı %4.2’dir.”

.

“… 1965’te lüks inşaat için getirilen kısıtlamalar kaldırılmış, inşaat kesimi de süratle gelişen bir sektör durumuna gelmiştir.

Dönemin dış ticaret politikası, temelde tarımı ve imalat sanayiini geliştirme hedeflerine göre düzenlendi.

İç piyasayı yerli üretime açık tutmak amacıyla, üretim düzeyi yeterli miktara varan malların ithalatı yasaklanıyor, denetimli kambiyo rejimiyle mal ve hizmet ithalat/ihracat hareketleri denetlenirken katlı-kur sistemiyle serbest piyasa fiyatlarının etkenliği iyice sınırlanıyordu.

‘İthal ikamesi’ denilen bu politikalar demeti çerçevesinde uluslararası piyasadan yansıyan ne faiz, ne döviz kuru, ne mal-hizmet fiyatları etkilerini iç piyasada kaynak dağılımı üzerinde gösterebilirdi. Zaten ihracatın GSMH’ye oranının %4-5 arasında, ithalatın GSMH’ye oranınınsa %6 civarında kalması, uluslararası etkilerinden kopukluğa başlıca gösterge sayılabilir.

Bütün mali piyasalar sıkı denetim altında tutuluyor, kârlılığın tarım ve sanayide en yüksek düzeyde kalmasına çalışılıyordu. Artan kent nüfusu baskısıyla bir miktar kent topraklarında artan rantlarla ithal malı darlıklarından ya da ithalat lisansları ticaretinden kaynaklanan rant ekonomisi oluşamıyordu.

Kar edebilmek için üretmek gerekiyordu.”

.

“1969 yılı, toplumsal olayların, ekonomik tırmanışların, yatırım heveslerinin kırbaçlandığı, işçi, öğrenci olaylarının ileri boyutlara ulaştığı bir yıldı.

1969 yılı, 12 Mart darbesine uzanan yolun başlangıcı sayılabilecek bir yıldı.

Türkiye,

1969’un nisan, mayıs ve haziran aylarında Fransa’da başlayan öğrenci devinimlerine

koşut kimi öğrenci olaylarına sahne olmaya başladı.

Üniversiteler öğrenciler tarafından işgal ediliyor, hemen her fakülte ve yüksek öğrenim kurumuna yayılan bu olaylar sırasında kimi tatsız olaylar oluyor, ayrıca öğrencilerin çıkardıkları bildiriler, basını bir boydan öte boya dolduruyordu.”

.

“1970’li yıllarda ekonomiyi yönetmek gittikçe zorlaşıp, ödemeler dengesinin bozulması yüksek büyüme hızını tehdit etmeye başlayınca toplumsal çatışmalar şiddetlenmiş, sendikalar dikkat çekici ölçüde güçlenmiştir…”

.

“… Bankalar soyuluyor, insanlar kaçırılıyor, işyerleri tahrip ediliyordu. Sendikalar

Kanunu’nun değiştirilmesini protesto etmek maksadıyla bazı fabrika ve işyerlerinde başlatılan direnişler, kısa sürede kitlesel yürüyüşlere ve giderek devlete karşı ayaklanma hareketine dönüştü…”

.

“…12 Mart 1971 günü Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanı beş Orgeneralin gerçekleştirdikleri muhtıra darbesi başlıyor, 1973’te muhtıracılardan Orgeneral Faruk Gürler’in cumhurbaşkanlığı seçiminde saf dışı bırakılmasıyla sona eriyordu…”

.

“… 1973’te genel seçimlere gidilmiştir. Seçimlerde 450 sandalyenin 185’ini Cumhuriyet Halk Partisi (Bülent

Ecevit), 149’unu Adalet Partisi (Süleyman Demirel) kazanmıştır.

Kitle desteği bulan diğer partilerden Milli Selamet Partisi (Necmettin Erbakan) 48, sandalye kazanmıştır…”

.

“… Seçim sonuçları karma hükümet kurulmasını zorunlu kıldı. 26 Ocak 1974’te CHP ile MSP, Bülent Ecevit başkanlığındaki karma hükümeti iş başına geldi. Ancak bu ortak hükümet uzun ömürlü olmamıştır.”

.

“…1974’te petrol fiyatlarının patlayışı hükümeti döviz arayışına sokunca,

1975’te çıkarılan bir tebliğle sistem geri getirildi.

‘Hariçte mukim gerçek ve tüzel kişilerin’, başta bankalar, (Dövize Çevrilebilir Mevduat Hesabı) DÇM hesapları açabileceği kabul edildi. Sekiz büyük bankaya DÇM hesaplarını yürütme yetkisi verildi. Hükümet konvertibl dövizlerle açılan DÇM hesap sahiplerine ‘Kur garantisi’ tanıdı...”

.

“… 1977’den sonra ekonominin içine girdiği kriz, basit bir ödemeler dengesi krizinden öte, yapısal nitelikte bir krizdi ve ekonomide yeni yönelişler olmadan atlatılmasına olanak yoktu…”

.

“… Yıllardır Türkiye ekonomisi kendi kapasitesinin üstünde tüketen bunu da dış destekle sürdüren bir gelişim içinde olmuştu. Dünya konjonktürünün olumlu döneminde dış kaynak bulmanın oldukça kolay oluşu, işçi dövizlerinin yarattığı rahatlık, sorumsuz iktisadi politikalar, ekonominin kendi kapasitesinin üstünde bir performans göstermesi sonucunu doğurmuştu.

Türkiye’de tüketimin aşırı düzeyde teşvik edilmesinin yarattığı toplam talep, bunun neden olduğu ithalat artışı, başta petrol olmak üzere bir kısım mallara yönelik sübvansiyonlar, siyasi amaçlı tarımsal destekleme alımları, bunun yarattığı bütçe açığı ve enflasyonu körükleyici etkisi, birbiri ardından gerçekleştirildiği halde beklenen sonucu vermeyen, fakat ekonomideki gidiş üzerinde olumsuz etki yapan devalüasyonlar, büyüme modelinin tıkanması sonucunu doğurdu…”

.

Ekonominin gidişatı o yıllara göre dolar üzerinden şöyle özetlenebilirdi;

“… 1 Türk Lirası, ABD doları karşısında;

1978’de %23,

1979’da %26.3 oranında devalüe edildi.

ABD doları;

Mart 1978’de 19.25 TL’den 25 TL’ye,

Nisan 1979’da da 25 TL’den 35 TL’ye yükseltildi.

1979 yılında TL’nin dolar karşısında değer yitirmesi devam etti.

Dolar, Mayıs 1979’da 42 TL ve Haziran 1979’da 47.1 TL oldu.

Nisan 1979 devalüasyonu katlı kur uygulaması şeklinde ve üç aşamalı olarak gerçekleştirildi…”

.

12 Kasım 19179’da hükümeti kuran Süleyman Demirel ve Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal, bozulan ekonomiyi kurtarmak için 24 Ocak 1980 Paketi adıyla anılan bir dizi önlem almıştır.

.

24 Ocak kararları niteliği, amacı ve sonuçları, oldukça tartışılan bir istikrar

Programı oldu.

Olumlu ya da olumsuz yanlarına yönelik çeşitli görüşler ortaya tıldı.

.

Hatta bu kararların Uluslar Arası Para Fonu’nun (IMF) baskısı ile alınmış kararlar olduğu da iddia edildi.

.

“… 24 Ocak kararlarının en büyük ve üzerinde dikkatle durulması gereken özelliği, devletin kamu iktisadi teşebbüsleri sahibi olmaktan çok ekonomiyi bütünü ile hareket ettiren bir güç olduğunun daha açık görülmesidir.

24 Ocak, cumhuriyet döneminin önemli bir iktisadi olayı ve iktisat politikalarında yeni bir dönemin başlangıcıdır.

24 Ocak Kararları, ona bağlı uygulamalar ve alınan sonuçlar hafızalarda yer etmiştir…”

.

“…24 Ocak programının amaçları özetle şöyledir:

*Dış ödeme güçlüklerinin aşılması,

*Enflasyon hızının düşürülmesi ve enflasyon sarmalının kırılması,

*Atıl kapasitelerin harekete geçirilmesi ve büyüme hızının yükseltilmesi,

*Ekonomide devlet müdahalesini en aza indirerek piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılması,

*Geleneksel sanayileşme politikası olan ithal ikameci politikadan ihracata dönük sanayileşme politikasına geçilmesi,

*Ekonominin bunalımdan çıkarılması…”

.

Ve sonra?

12 Eylül 1980 Askeri darbe…