NAH-TL Parasız kalan bir öğrenci babasına mektup yazıyor:

Sevgili Babacığım,

Burada telefon haTLları bozuk, görüşemedik o nedenle yazıyorum.

KaTLanılması zor bir durumdayım.

ATLatabilmek için biraz destek gerek.

Bir anlamda lastik paTLadı diye düşünebilirsin, durumu anlamışsındır.

Anneme söyle, eTLi pilavını çok özledim.

Oğlun

 

Babası cevaplıyor

Sevgili oğlum;

Ne kadar NAHif olduğunu düşünüyor, bunu kalbinin temizliğine yoruyorum.

Annenle tatilimiz sırasında çeşitli NAHiyelere uğrayarak dolaşıyoruz.

Annene kalsa NAHcıvana kadar gideceğiz. İyilik haberlerini aldık.

Hatların düzelsin telefonla da görüşürüz

Baban

 

BİL BAKALIM

Güzel bir ilkbahar günü, parkta tek başına oturan genç kızın arkasından gelen biri, elleriyle kızın gözlerini kapatır:

“Bil bakalım ben kimim? Üç tahminde bilemezsen bir öpücük ve de sinemaya birlikte gitme hakkını kazanmış olacağım...”

Uzun uzun düşünen, gözlerini kapayan elleriyle yoklayarak kim olduğunu anlamaya çalışan genç kız, sonunda yanıt verir:

“Sezar... Pastör... Napolyon...”

 

GEÇİMSUZ

Temel, arkadaşı İdris’e havasını atıyormuş:

-“Haçan penum büyük dedem Rus Harbi’nde Ruslar’a karşı savaştı. Dedem Çanakkale Harbi’nde İnciluzlere karşı savaştı. Babam Kurtuluş Savaşı’nda Yunan’a karşı savaştı. Ben de Kore’de Koreliler’e karşı savaştım!...”

İdris atılmış:

-“Ula, haçan senun de ne kadar geçimsuz sülalen varimuş!...”

 

SAY PAKAYUM

Temel’in eşi şiddetli soğuk almış doktor Linkosin iğne yazmış.

Sabah Temel çıkarken hanımı yataktan seslenmiş;

-“Ula Temel, akşama dönerken Linkosin’i unutmayasun da!”

Akşam iş dönüşü, Temel her zamanki gibi kahvede Dursun’la tavla oynarken karısının ilacını ve eczanelerin kapanmak üzere olduğunu hatırlamış.

Hemen kalkıp en yakındaki eczaneye doğru koşturmaya başlamış.

Temel nefes nefese içeri girmiş; Ancak ilacın ismi bir türlü aklına gelmiyor.

Kapıda durup hatırlamaya çalışırken beceremeyince seslenmiş:

-“Ula, say pakayum şu ilaçlarun isimlerunu pana!..”

 

ÖLÜR MÜSÜN?

Temel ile Dursun Toronto’ya gelmişler ve Temel, dünyanın en yüksek kulesi olan CN Tower’ı Dursun’a gösterip;

-“Burası o kadar yüksek ki, yukarıdan düştüğün zaman aşağıya gelene kadar 3 gün geçer.”

Dursun: -“Ölür müsün?” diye sorunca,

Temel: -“Ne zannettin ya! 3 gün yemeden içmeden yaşanır mı?”

 

KÜS MİSUN?

Kahvede bir köşede miskin miskin oturan Temel’i gören Dursun sormuş:

-“Ula Cemal’le küs misun? Artuk tavla oynamaysunuz!”

-“Ula sen olsan, pul çalan, zar tutan, kapı atlayan birisi ile tavla oynarmisun?”

-“Oynamam…”

-“O da onun içun oynamayi işte…”

 

TÜH BE!

Kızılderilinin biri kabilenin büyücüsüne gitmiş:

-“Ben çok küfür ediyorum. Acaba Manitu beni yanına alır mı?” diye sormuş.

Kabile büyücüsü:

-“Al şu oku, karşıya at. Eğer hedefi vurursan Tanrı seni yanına alacak, vuramazsan cezalandıracak”

Adam ilk atışında kaçırmış kızgınlıkla;

-“Has.tir lan ıskaladık” demiş.

Büyücü:

-“Bana bak, bak küfür etme Manitu çarpar”

Adam ikinci atışında da ıskalamış ve yine kızgınlıkla:

-“Has.tir ıskaladım” demiş.

Bunun üzerine büyücü:

-“Bak küfür etme Manitu çok fena çarpar” demiş.

Adam üçüncüde de ıskalayıp yine küfür edince, gök gürlemeye şimşekler çarpmaya başlamış.

Çok kuvvetli bir şimşek çakmış, yıldırım düşmüş ve büyücü yok olmuş.

Yukardan gür bir ses gelmiş:

-“Yuh be! Iskaladık.”

 

İNTİKAM

Fadime; kocası Dursun’u, Temel’in hanımı ile hem de kendi yataklarında sarmaş dolaş yakalayınca, sesini çıkarmamış ve hemen Temel'e gidip durumu anlatmış.

Temel köpürmüş:

-“Vay adi uşak! Şimdi pen ona gününü göstermez miyum!” diye dövünürken Fadime atılmış:

-“Temel! Sen de intikaminu penumla yatarak al!” demiş.

Bu fikir Temel’in hoşuna gitmiş.

Beraberce bir kaç kez intikam aldıktan sonra, sigara molası verilmiş.

Fadime, Temel’e:

-“Hadi bir kere daha intikam alsana!” deyince, yattığı yerden zorlukla doğrulup sigarasından bitkin vaziyette bir nefes çeken Temel:

-“Penum kinum geçmiştur da!”

 

MİLLETVEKİLİ

Üzerindeki kıyafet ve davranışlarından köyden geldiği belli olan bir adam, son dakikada yetiştiği trene binmiş.

Bindiği vagon dolu olduğu için oturacak yer bulamamış.

Diğer vagonları da tek tek dolaşmış, hepsi dolu...

Tam umudunu kestiği anda vagonlardan birinin boş olduğunu görmüş ve “Milletvekillerine Aittir” yazısını da fark etmeden, girip oturmuş.

Biraz sonra, biri gelmiş ve adama çıkışmış;

-“Ne işin var burada, çabuk kalk! Burası, benim yerim!”

-“Nereden senin oluyormuş, para verip biletimi aldım. Burası da boştu, niye kalkayım?”

-“Bak arkadaş, şu levhaya dikkat etsene burada ‘Milletvekillerine Aittir’ diye yazıyor. Ben milletvekiliyim, sen kimsin?”

-“Hadi oradan be... Sen milletin vekili isen ben de aslıyım. Bu durumda milletin aslı oturur, vekili ayakta bekler!”

 

METRES

Karı koca lüks bir restoranda yemek yiyorlar.

O sırada masaya yaklaşan heykel gibi güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçiyor.

Adamın karısı soruyor:

-"Kim bu afet?"

Adam:

-“Eğer mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim, metresim!”

Kadın:

-“Bir de bu kadar pervasızca söylüyorsun. Boşanıyorum senden!”

Adam:

-“Yani Etiler'deki apartmanı, Kandilli'deki yalıyı, Göcek'teki tekneyi ve Nice'deki villayı bırakıyorsun...”

Uzun bir sessizlik olur.

Çift yemeğini yerken kadın birden sorar:

-“Şu arkada oturan Fuat değil mi? Yanındaki kadın kim?”

Adam:

- “Fuat'ın metresi…”

Kadın:

-“Ay bizimki çok daha güzelmiş…!”

 

PİYANİST

Adamın biri bara girmiş…

Üç duble viski içtikten sonra barmene

- “Ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. Sana istediğin her şeyi çalabilir…”

- “Hadi oradan sarhoş” demiş, barmen.

Adam elini cebine atmış.

Çıkarmış 25 santim boyunda bir piyanist.

Piyanosu da önünde...

Barmen şaşkın.

Adam demiş;- ”İste bakalım bir parça…”

- “Türk marşı” diyebilmiş barmen.

Bir döktürmüş 25 santimlik piyanist, Mozart'ı…

-“Bu nasıl iş?” demiş barmen şaşkınlık içinde…

Adam anlatmış:

- “Hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık... Parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı... Bin yaşında. Çökmüş. Kulakları da zor duyuyor…”

Elini öbür cebine atmış, bir eski lamba çıkarmış.

Barmenin önüne koymuş;

-“Ovala ve dilek dile” demiş…

Barmen ovalamış lambayı.

Hakikaten bir ihtiyar, ayakta zor duran bir cin çıkmış lambadan.

Bir eli kulağında, “Haa... Hii...” deyip duruyor...

Barmen;

- “Burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi... Bana iki yeni ciğer” demiş…

Hooop! Barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki Yeniçeri…

Barmen şaşkınlıkla;

- “Ama ben yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim…”

- “Ya! Ben 25 santimlik piyanist mi istedim zannediyorsun?”

 

CENNETTE

Bir Fransız, bir Alman ve Temel bir müzede “Adem ve Havva Cennet Bahçesinde” tablosuna bakıyorlarmış:

Alman:

-“Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı.”

Fransız:

-“Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar”

Temel, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:

-“Bunlar kesin Türk’tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok… Ama hala kendilerini Cennette sanıyorlar.”