Malum bir genel seçim geçirdik, yerelin arifesine geliverdik. Memleket seçim atmosferi içinde öyle değerlerini kaybediyor ki, millet paydası zayıflıyor sürekli.

Bazı liderler ağza alınmayacak laflar ediyor. Saygının, nezaketin adeta içine ediyor. Millet olabilmenin çimentosu adeta tuzla buz ediliyor. Milletimiz de bu kirliliğin, kendi kendini kirletenlerin farkına varıyordur artık.

Saygı insan hayatının en sosyal olgularından biridir. Daha çocuklukta başlar saygı göstermenin güzellikleri. Büyüklere saygı esastır mesela. Saygı görmüş nur yüzleri, gülen gözleri görmek, saçlarının sıvazlanışını hissetmek mutlu eder çocukları.

Saygı çok boyutludur aslında. Derinliklerinde insan olma, insanın sosyal bir varlık olabilme güzellikleri vardır.

Eski kuşak yaşlılar sofrada ekmeği bile ters koydurmazlar, nimete saygı duymayanın nimeti azalır diye uyarırlar. Gerçekten ekmeğe ve nimete saygı, israfı önlediği gibi insanın geleceği için en önemli kaynaklardan birisidir. Tabakta yemek artığı bırakmak bile saygısızlık olarak değerlendirilir ki, çok yanlış bir değerlendirme olmadığı mutlaktır.

Toplu alanlarda büyüğe saygı, genellikle karşısında bacak bacak üstüne atmama, sigara içmeme, sorulmadıkça konuşmama gibi kavramlarla öğretilmeye çalışılır. Bunu televizyon programlarından birinde, ünlü türkücü İbrahim Tatlıses de dile getirirdi. Hiçbir programda bacak bacak üstüne atmadığını, atmanın izleyiciye saygısızlık olduğunu dillendirirdi. Doğruluk payı vardır. İnsan muhatabını bir şekilde saydığını göstermeli ki kendisi de sayılsın.

Saygı kavramı, say-maktan kökenini almaktadır. Varlığını kabul etmektir. Dolayısıyla, aynı zamanda değer vermektir. Değer vermek bağlamında günümüz Türkiye’sinde bazı çelişkiler yaşanmaktadır. Özellikle kamusal hiyerarşide ayağa kalktı veya kalkmadı gibi eylemlere ve bunların tartışmalarına tanık olmaktayız. Burada kişi ile kişinin sıfatını ayırmak gerekmektedir. Herkes valileri, müdürleri sevmek zorunda değildir. Ancak makamlarına saygı göstermek gerekir.

Hiyerarşide mevki ve makamların birbirlerini içinde kim olursa olsun saygı gösterme zorunluluğu vardır. Bu nedenle atama ve görevlendirmelerde liyakatin önemi büyüktür. Saygı gösterilirken içten gelmesi, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde önem taşımaktadır. Makamın içindeki insan kurumunu şaha kaldırabileceği gibi süründürebilir de. Bu anlamda başarı kadar insani özelliklerin güzelliği de önem arz etmektedir.

İnsanın makamından dolayı sayılmayı istemesi kibir şişmesinden başka bir şey değildir. Makamın hakkını veriyorsa, makamına layık ise, düşmanı bile saygı gösterir.

Makamlar baki değildir. Kimseye kalmamıştır. Ne mevki ve makam sahipleri gelmiş geçmiştir bu dünyadan. Ne Nemrutlar görmüştür bu topraklar. Önemli olan bunların farkına varmaktır. Halen hayatta olup da kapısı çalınmayan binlerce eski kral vardır hayatta. Zamanında makamının sırtına binmiş bu garipler, artık kapılarını çalacak insan aramaktadırlar.

İşte burada saygınlık önem kazanmaktadır. Sevilen, takdir edilen saygınlık daha güzel olanıdır.

İnsan birilerine saygısızlık ediyorsa, aslında kendini karakterize ediyordur. Saygıyı rafa kaldıran söylem ve eylemler, kişinin saygınlığını tüketmekten başka bir işe yaramaz.