Amerika gerçekten ilginçlikler ülkesi.

Buradaki eyaletlerde konulan yasaklar insanı şaşırtmıyor değil.

Neden konduğu belli olmayan bir dolu yasak aşağıdaki listede...

.

ALABAMA

· Pantolonun arka cebinde dondurma bulundurmak yasak.

· Anniston kentinin Noble Caddesi'nde bluejean giymek yasak.

 

ALASKA

· Uyuyan bir ayıyı fotoğraf çekmek amacıyla uyandırmak yasak.

· Bir geyiği hareket halindeki bir uçaktan aşağı atmak yasak.

· Faribanks kentinde, bir geyiğe alkollu içki vermenin cezası hapis.

 

ARIZONA

· Bir kaktüs kesmenin cezası 25 yıl hapis.

· Eşeklerin küvette uyuması yasak.

· Globe kentinde bir Kızılderili ile sokakta iskambil oynamak yasak.

 

CALIFORNIA

· Hareket halindeki bir motorlu araçtan hayvanlara ateş açmak yasak. Bu yasanın tek istisnası balinalar.

· Baldwin Park'ta havuzda bisiklet kullanmak yasak.

 

ILLINOIS

· Chicago'da bir nükleer bomba patlatmanın cezası sadece 500 dolar.

· Ontario'da, horozların kent sınırları dahilinde ötmeleri yasak.

 

COLORADO

· Denver kentinde, komşuya elektrik süpürgesini ödünç vermek yasak.

. Kentte, farelere kötü davranmak da yasak.

 

CONNECTICUT

· New Britain kentinde, yangına bile gitse, itfaiye arabaları saatte 40 km.den fazla sürat yapamazlar.

· Hartford'da, bir kimsenin ellerinin üstünde karşıdan karşıya geçmesi yasak.

 

FLORIDA

· Kuaföre giden kadınların saç kurutma makinesinde uyumaları yasak.

 

GEORGIA

· Adli tıpta ya da bir cesedin yanında küfür etmek yasak.

· Atlanta'da, bir zürafayı telefon direğine bağlamak yasak.

 

WYOMING

· Haziran ayında bir tavşanın fotoğrafını çekmek yasak.

· Cheyenne kentinde, çarşamba günleri duş almak yasak.

 

MONTANA

· Bir kadının eşine ait bir mektubu açması ağır suç.

 

NEBRASKA

· Çocukların kilisede geğirmesi yasak.

· Waterloo kentinde berberlerin 07.00 - 19.00 arası soğan yemeleri yasak.

 

NEVADA

· Karayoluna deveyle çıkmak yasak..

 

OHIO

· Balıkları sarhoş etmek yasak.

· Clinton İlçesi'nde, kamuya ait bir binaya yaslanmak yasak.

 

OREGON

· Marlon'da, din adamlarının ayinden önce soğan ve sarımsak yemeleri yasak.

 

UTAH

· Bir insan 50 yaşını geçtikten sonra kuzeniyle evlenebilir.

 

WISCONSIN

· Racine'de, uyuyan bir itfaiye memurunu uyandırmak yasak.

 

ZİL ÇALMAK

Her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de birçok deyim vardır.

Yaşanan olaylardan sonra ortaya çıkan bu deyimler bize çok şey anlatır.

Nereden çıktığı şeklindeki soruya çoğumuz pek cevap veremeyiz.

.

Misal “Çok sevinip mutlu olmak” manasını taşıyan “Etekleri Zil Çalmak” nereden çıkmış.

İşte o deyimin hikâyesi…

.

Bir zamanlar Anadolu’nun bir yerinde, herkesin sevip hürmet ettiği güler yüzlü, tatlı dilli bir Şeyh yaşarmış.

.

Şeyh’in, pabuçlarının sivri ucunda ve cüppesinin eteklerinde yüzlerce kuzu çıngırağı bulunurmuş.

Şeyhin uzaktan gelişi bu çıngırakların çıkarttığı sesten anlaşılırmış.

.

Şeyh’e bu çıngırakları niçin taktığını sormuşlar.

O da:

-“Yürürken yerdeki karıncaları ürkütüp çiğnenerek ölmelerine engel olmak için” şeklinde cevap vermiş.

.

Bir gün güvenlik güçleri, çok tehlikeli bir hırsız çetesinin saklandığı yerden çıkmasını beklerken, çıngıraklı Şeyh oradan geçiyormuş.

Azılı hırsızlar çıngırak sesini duyunca ortaya çıkmış ve kaçmaya çalışırken yakalanmış.

Azılı bir çetenin yakalanmasına sebep olan çıngıraklı Şeyh’i halk sevincinden kucaklayıp havaya kaldırırken, şeyhin eteklerindeki çıngıraklar, daha fazla ses çıkarmış, adeta zil çalmış.

Halk da bu çıkan sesten çok mutlu olmuş.

.

Bu olaydan sonra o yerin ahalisi, bir şeye çok sevinip mutlu olanları görünce, “Ne o eteklerin zil çalıyor.” demeye başlamış.

 

SANDIK MESELESİ!

Diyarın birinde halk, valinin elinden kurtulmak için padişaha haber yollamışlar:

-“Aman padişahım, bizi bu adamın elinden kurtar, hepimizi soyup soğana çevirdi, rüşvetinden el aman, gözü doymuyor...”

Haber İstanbul’a gidinceye kadar vali tarafından duyulmuş ve şehrin ileri gelenleri vali konağına davet edilmiş...

Herkes telaş içinde “Yine ne isteyecek?” diye konağa gelmiş.

Ama korktukları başlarına gelmemiş, vali herkese ikram üzerine ikram, iltifat üzerine iltifat etmiş, sonra sofraya oturmuşlar…

Yemişler içmişler, kahveler gelince vali uşaklarına emretmiş:

-“Şu sandığı getirin...”

Sandık gelmiş, kapağı açılmış, içi altın, gümüş, pırlanta gibi değerli şeylerle dolu.

Vali sandığı işaret ederek:

-“Bakın ağalar, beyler! Şu sandığın dolmasına bir karış kaldı. Sandık doldu mu benim işim tamam! Ama ben gidersem yerime gelecek olan vali boş sandıkla gelecek, haberiniz olsun, benden söylemesi!”

 

ÇİVİ

Padişaha Hindistan'dan nadide bir kumaş gelmiş.

Padişah terzibaşını çağırmış:

-“Bak”, demiş, “Bugün çarşamba, cumaya kadar 12 düğmeli bir elbise dikeceksin. Ama düğmeleri altından olacak. Altın düğmeleri de sen kalıba döküp yapacaksın...”

Terzibaşı bu işin kısa sürede mümkün olamayacağını bildiğinden itiraz etmek istemiş:

-“Ama padişahım...” diyecek olmuş.

Padişah kükremiş:

-“Aması, maması yok... Kelleni düşün...” diyerek kesmiş lafını.

Terzibaşı çaresiz evine çekilmiş.

Eli ayağı titriyormuş.

Karısı teselli etmiş:

-“Bak kocacığım, sen şu işe bir başla, gerisi Allah kerim...”

Terzi, önce düğmelerden başlamış.

Altın düğme dökmek için önce çivi dökmek, sonra da bunu büküp yuvarlatmak gerekiyormuş.

Terzi cuma günü şafak sökerken bin bir zahmetle ancak çivileri dökebilmiş.

Düğme haline getirmeye çalışıyorken kapı çalmış.

Terzi korkudan kireç gibi bir yüz ve titreyen bacakları ile kapıyı açmış:

Karşısında üç zaptiye:

-“Padişah hazretleri dün gece hakkın rahmetine kavuştu. Tabut için altın çivi lazım. Sen çivileri ver yeter...”

 

TADI KAÇTI

Bizim başbakanlardan biri Çin'e resmî bir ziyarete gitmiş.

Akşamleyin onuruna yemek verilmiş.

Yemek esnasında günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapma sırası gelince paniğe kapılmış.

Yanında oturan danışmanına dönmüş:

-“Eyvah ne yapacağım? Tek kelime Çince bilmem...”

-“Önemli değil efendim. Ellerinizi bacaklarınıza bitiştirin ve eğilerek başınızla selamlayın. Konuşma yerine geçer.”

Başbakan denileni yapmış.

Korkunç bir alkış kopmuş.

Dış ülkelerde sevilmekten pek hoşlanan başbakan, alkışı görünce oturduğu yerden kalkmış, bu kez dört tarafı aynı şekilde ikişer kez selamlamaya devam etmiş.

Ancak biraz önceki alkıştan eser yok.

Bu duruma bozulan başbakan yine danışmanına dönmüş:

-“Yahu ne oldu?”

-“Fazla gevezelik ettiniz, tadı kaçtı…”

 

NAMUSSUZLAR

Patron, sekreterini çağırdı:

-“Bu mektupta bir yanlışlık var.”

Sekreter kız mektuba uzunca baktı ve yanlışı bulamadı:

-“Neresinde efendim?”

-“ Böyle namussuzlardan dostum olmadığı için iş mektuplarımın hiçbirine ‘Saygıdeğer dostum’ diye başlamam.”

-“Peki nasıl başlayalım beyefendi?”

-“Siz ‘Değerli meslektaşım’ diye başlayın.”

 

SALAK!

Siyasetçinin biri papağan satın almak üzere bir dükkâna girmiş.

Bir ayağına başka, ötekine başka kurdele bağlanmış bir papağanı görünce meraktan, mağaza sahibine bunun nedenini sordu:

Mağaza sahibi papağanın özelliğini açıkladı;

-“Sağ ayağındakini çekerseniz, ‘İngilizce’, sol ayağındakini çekerseniz ‘Türkçe’ konuşur.”

Müşteri sordu:

-“Ya ikisini de çekersem ne olur?”

Papağan dayanamayarak lâfa girer:

-“Ne olacak, düşerim salak...”