Bizler boşu boşuna hayal kurmaya devam ediyoruz.

Ülkenin ekonomisi aynı Nasreddin Hoca’nın fıkrasındaki gibi yol alıyor...

.

Nasreddin Hoca bir ahbabından borç almış.

Elde avuçta olsa Hoca hemen ödeyecek ama yoksulluğun iki gözü de kör olsun.

Daha vadesi gelmeden adam alacağı için Hoca’nın kapısını aşındırmaya başlamış.

Bir böyle iki böyle derken yine bir gün adam borcunu istediğinde;

-“Şu anda yok ama demiş, çok yakında ödeyeceğim…” demiş.

Alacaklı adam ısrarcı;

-“Söyle Hoca, ne zaman vereceksin, kimden bulup vereceksin?”

-“Bak şimdi beni iyi dinle! Evin önüne çalı ektim!”

-“Niye?”

-“Onlar büyüyecek. Kapının önünden her sabah otlamaya giden koyun sürülerindeki koyunların yünleri çalılara takılacak.”

-“Sonra?”

-“Bizim hatun bu yünleri toplayacak, yıkayacak, tarayacak, eğirecek, dokuyacak, ben de pazara götürüp satacağım.”

-“Eee?”

-“Ne e’si be adam, sordun ya, senin paranı o zaman öyle ödeyeceğim.”

Adam şaşkınlık içinde dinlerken son sözü duyduğunda başlar kahkahalarla gülmeye.

Nasreddin Hoca bu durumu görünce adam şunu demiş;

-“Seni gidi köftehor” demiş, “peşin parayı gördün ya gül bakalım!”

.

Bakan Mehmet Şimşek “O kapı senin, bu kapı benim” diyerek canhıraş bir şekilde para arayışına giriyor, ama arkasına bir bakıyor ki; “Anayasa Mahkemesinin ‘Hak ihlali’ kararını eleştirerek üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunan bir Yargıtay var…”

.

Diyelim siz Amerikalı bir yatırımcılarsınız.

Bir ülkenin maliye bakanı gelmiş, sizlerle toplantı yapıyor ve diyor ki;

“Ülkemizin gelecekte yıldızı parlayacak. Tarım, teknoloji, sanayi alanlarında dünyanın anasını ağlatacak. Gelin yatırım yapın ve bu paydan sizler de para kazanın…”

.

Adam size dönüp şöyle demez mi;

“Birader, sizin kanunlarınızda problem var. Siz daha anayasanızı bile tanımıyorsunuz, bizi nasıl tanıyacaksınız? Bizler bunu güvenip size yatırım yapar mıyız? Para verir miyiz?”

.

Biz çalışan emeklilere 5 bin lira bile veremeyen bir ülkeye kim neden güvenip para versin?

Anayasasına sahip çıkmayan bir ülkeye neden güvensin?

Hak, hukuk, adalet çerçevesinde kaybolan bir ülkeye kim neden yatırım yapsın?

.

Bakan Mehmet Şimşek ülke ülke para arayışındayken, arkasından bu tip tartışmalar yaratmak zarar vermekten öteye gidemez.

.

Sonunda ne olacak?

Hiç kimse merak etmesin,

Anayasanın dediği olacak.

Bu belli.

.

O halde bu tartışma neden?

Mehmet Şimşek’ten ne istiyorsunuz?

Adamın bunca çabasını neden çöpe atıyorsunuz?

.

“Türkiye Yüzyılı mı?” diyen yatırımcılar gülünce de, “Peşin parayı gördünüz ya gülün bakalım” diyorsunuz…

 

AŞKIM

“Aşkım, aşkım” diye, ağlayacaksın,

Başını taşlara her gün vuracaksın,

Sesini duyan yok ki, anlayacaksın,

Sen gittin, şimdi sıra bende,

Ben bittim, şimdi sıra sende…

.

Kenan Doğulu’nun böyle bir şarkısı var bildiğiniz.

Aşkım’la başlayıp, Aşkım’la biten.

.

Yakışıklı ancak deneyimsiz genç Fred ve tecrübeli olgun kadın Lonval çiftinin ilişkisini anlatan “Aşkım” diye yabancı bir film varmış ve başrolünde “Michelle Pfeiffer” oynuyormuş.

.

Bir de Animasyon filmi varmış.

“My Love” diye.

Oscar’a aday olmuş iyi bir filmmiş.

.

Nereden çıktı şimdi bu “Aşkım”, sabah sabah?

.

Taktım ben bu kelimeye.

.

Yolda yürüyorum yanımdan geçen gençler, arkamdan gelenler, “Aşkım” ile başlayan “telefonumu verir misin? Sinemaya gidelim mi? Karnım acıktı!” gibi laflar ediyorlar.

.

Pazara, manava, markete gidiyorum “Aşkım n’olur peynir alalım…”

.

“Aşkım şu ayakkabı iyiymiş…”

“Aşkım taksiye binelim yoruldum…”

“Aşkım patatesi uzatsana…”

“Aşkım benzin alalım…”

.

Hay aşkına be!

.

Yahu bu kadar anlamlı, özel, duygusal, sevgi dolu bir kelime günün her saati paçavra niyetine kullanılmaz.

Her saniye kullanılarak dejenere edilmez.

.

“Ne olur Aşkım tuvalete gidelim, sıkıştım altıma edeceğim.”

“Aşkım çöpü atsana, leş gibi kokuyor.”

“Aşkım şu yemek artıklarını çiftlikteki öküze verelim.”

“Aşkım domuzları gördük, biraz da ayılara uğrayalım mı?”

.

Bu ne yahu?

.

Öküz’ün, Ayı’nın aşkla, meşkle aynı kelimede ne işi var?

.

“Günaydın aşkım”,

“Zeytini uzat aşkım”,

“Ben çıkıyorum aşkım”,

“Akşama geç kalma aşkım…”

.

Aşkım da aşkım…

.

Bu özel kelimeyi kullanmanın;

Belli bir zamanı var,

Yeri var, yurdu var…

.

“Aşkım, akşama işkembe yapsan da içsek...”

Zıkkımın dibini iç!

.

Ulan!

Ortada b.ktan bir durum var, sen aşktan bahsediyorsun?

Sus be adam, sus!

İçine ediyorsun “Aşkım” ın.

.

Çok kullanılınca temsil ettiği misyondan kayıp, gidiyor.

Seslenme ünlemi gibi geliyor kulağa.

.

“Aşkım bir bakar mısın?

“Aşkım gelsene?”

“Aşkım gitsene?”

.

Yanımda olup gerekli, gereksiz “Aşkım” ı kullananlar için içimden diyorum ki;

“Ne aşkmış be! Bitmedi gitti yahu…”

.

Ağızlar öylesine alışmış ki, kavga etseler şöyle diyecekler;

“Aşkım Allah belanı versin.”

“Aşkım senin de! Amin!”

 

DEĞİŞİM

Bir fotoğraf var önümde.

Çanakkale CHP ilçe Başkanlığında çekilmiş.

Çoğunluğu “Değişimci” grubundan.

.

Ne güzel.

Hepsi bir araya geldiler ve kırk yıllık başkanlarını değiştirdiler.

 

Sebep?

“Hep aynı kişiler! Hep aynı politikalar! Değişsin artık!” dediler ve kongreyi kazanarak “Değişimi” öne çıkardılar.

.

Fotoğrafa bir daha bakıyorum;

“Hep aynı kişiler!”

Hani değişecekti?

Değişmemiş.

Yine aynı.

.

Politikalara bakıyorum,

“Hep aynı…”

Değişen bir şey yok.

.

Şöyle uzaktan “Ankara” ya bakıyorum da,

Sanki;

Kongre kazanılınca bütün yük istemeden üzerlerine kalmış gibi bir hava var.

“Biz aslında kaybedecektik ama yanlışlıkla kazandık, kusura bakmayın” havası var gibi.

 

SON ÇIKIŞ

İstifa üzerine istifa.

İYİ Parti’de rüzgâr sert esiyor.

.

Meral Akşener’in “Seçimlere kendi adaylarımızla gireceğiz” açıklamasıyla yıkılan dominolar peş peşe yıkılmaya devam ediyor.

.

Her gün partinin ağır topları istifa ediyor...

.

6’lı masadan kalkmakla başlayan kırılmalar, seçimin kaybedilmesi ile devam ediyor.

.

“Ne olursa olsun, seçimden sonra hesaplaşırız” anlayışı ile davranılıp seçime gidilseydi İYİ Partinin oylarının yüzde 18’lere dayandığı anketlerde görünüyordu.

Masanın terkiyle oylar yüzde 9’a çakılınca yapılan hataları sindirmeye çalışan partililer “Kendi adayımızla seçim” açıklamasıyla birer birer döküldü ve istifalar ardı sıra gelmeye başladı.

.

“Sonuna kadar mücadele, giden gitsin” politikaları ile bir yere varılamayacağını bir tek Meral Akşener anlamamış anlaşılan.

.

Ama Allah yardım ediyor galiba.

Zira CHP’de Özgür Özel’in kazanmasıyla “Köprüden Önce son Çıkış” şeklindeki tabela önlerine geldi.

.

Hani “U” dönüş için aranan bir fırsat.

.

“Ben ‘Kılıçdaroğlu ile ittifak yapmam’ demiştim, Özgür Özel ile masaya oturabiliriz” cümleleri İYİ Parti’nin kurtulma reçetesidir.

.

“Fazla naz âşık usandırır…”