Çanakkale Belediye Meclisinde toplu taşıma ücretlerine zam geldi. Tam ücret 17 lira olurken öğrenci 10 lira oldu…

Sosyal medyadan verilen haberin altına ne yorumlar, ne yorumlar…
Aman Tanrım!
Okudukça şaşırıyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum.
.
Sanki petrolü çıkaran Belediye,
Sanki mazota sürekli zam yapan belediye,
Sanki tüm bunların suçlusu belediye.
.
Yahu yazıktır,
Ayıptır.
.
Azıcık iktidar gözlüklerinizi çıkarın da gerçek hayata bir bakın.
.
Deyin ki:
“Şehiriçi otobüslerinde kaliteli hizmet verilmiyor”,
“Klimaları yakmıyorlar”,
“Otobüsler hep dolu geçiyor ek sefer koymak lazım”,
“Şoförler kaba davranıyor”,
“Hızlı gidiyorlar…”
Bunlar gibi her türlü eleştiriyi anlarım.
Otobüslerin bağlı olduğu bir müdürlük ve kooperatifin bir başkanı var.
Otururlar masaya çözmeye çalışırlar.
.
Ama mazota gelen zamların sorumluluğunu belediyeye bağlamak resmen akıl dışı bir şey.
.
Hani Gabar’da petrol bulunmuştu ya!
Siz onu Dardanos’ta filan bulundu zannedebilirsiniz, ama yanlış.
“Gabar petrolü çeşmeden akacak, işlemeye gerek yok, koy depoya yürü” diyenlerden sorsanıza bunun hesabını?
Ülkeyi 20 senedir yönetip, dibe vurduran,
“Kovaladık” dedikleri IMF ile yeniden masaya oturmaya mecbur kalan,
Mazotun litresini 37 lira yapan,
Maaşları 7500 lirada bırakan,
Salçalık domatesin bile 10 liradan satılmasına sebep olan,
Simidin 10 lira, çayın 7 buçuk lira olduğu bir ülke yaratan,
Bu iktidarı bir kenara bırakıp, “Şehiriçi otobüslere zam yaptı” diye belediyeyi laf sokanlara, söyleyenlere, eleştirenlere, koskocaman “Yuh!” diyorum.
.
Edep yahu!
Ayıp yahu!
.
Su içer Allah’a bakar.
.
Zaten ülke,
Gerçek suçlular dururken sürekli olarak CeHaPe’ye yüklendiğinden,
Sürekli olarak tüm olumsuzlukları Dış Güçlere bağladığından bu hale gelmedi mi?
.
“Ey! Amerika!
Ey! İsrail!
Ey! Rusya!” diye diye sonunda mazotu için de Ey! Belediye! dedik ya!
Helal olsun size.
.
Gerçekleri göremeyip, kendi çıkarları doğrultusunda hareket edenlerin ülkesi haline geldik.
.
Ama siz, “Çanakkale’deki ulaşım sorununa bak!” derseniz amenna.
Bir çözüm bulunmalı tabi.
.
Çanakkale uzun bir aks üzerinde yaşıyor.
.
Esenlerden başlayan ve Kepez’e kadar uzanan bir aks bu.
“Şehir içinde havaalanı olunca mecburiyetten” deniliyor.
.
Ama Havaalanı altından çevre yoluna 2-3 tünel ile geçiş yapsak?
Nasıl olur?
.
Bu uzun aks üzerine bir raylı sistem olsa?
Aynı İzmir gibi.
.
Denize en uzun kıyısı olan il dersek?
Hani deniz ulaşımı?
Lodos’un önünden başlayıp, Güzelyalı’ya kadar uzanan bir deniz taşıma sistemi.
.
Kararı alınmış tek yönlü yollar nerede?
Neden yapılmıyor?
.
Sarıçay’ı geçecek bir dolu araba köprüsü neden yapılmaz?
.
Bunları söyle bana, anlarım ve yanındayım.
Ama mazotu belediyeye bağlamak saçmalığın daniskası…
 
KISSA HİSSE MESELESİ
Adam uzun yıllar devesiyle taşımacılık yapmış.
Yaşlanan deve yolun sonuna gelmiş.
Artık öleceğini anlayınca;
“Sahibimi çağırın da helallik vereyim.” demiş.
.
Devenin sahibi;
“Ne hakkı varmış ki bende?” demiş.
Ama yine de merak etmiş.
Dayanamayıp devesinin yanına gitmiş.
.
“Hakkın nedir?” demiş.
.
Deve;
-“Öyle deme! İlk olarak benim taşıma gücüm belliyken bunun iki katı çuval yüklerdin bana. Bu hakkımı helal ediyorum sana.”
-“Yapma ya! Başka?”
-“Benim günlük 10 kg yiyeceğe ihtiyacım varken, sen hep 8 kg verir, kalanı vermezdin. Bu hakkımı da helal ediyorum.”
-“Eee! Başka?”
-“Ayrıca; Üç günlük yolu iki günde gitmem için sopayla döverdin beni. Bu hakkımı da helal ediyorum.”
-“Daha var mı?”
-“Dahası; Bir de yavrum olmuştu. Onu kesmiş, misafirlerinle bir güzel yemiştiniz. Bu hakkımı da helal ediyorum.”
-“Vay be ne hakmış bu. Say say bitmiyor…”
-“Amma bir hakkım var ki onu asla helal etmeyeceğim.”
-“Neymiş o?”
-“Her seferinde her yolu en iyi ben bildiğim halde, tüm yükü de ben taşıdığım halde, yularımı bir eşeğe verirdin. Onu önüme koyardın. Beni bir eşeğe mahkûm ederdin ya, işte bu hakkımı asla helal etmeyeceğim!”
.
Kıssadan hisse;
Ehil olmayan, liyakatsiz insanlara;
“Hiçbir makamın, hiçbir değerin, hiçbir emanetin teslim edilmeyeceğini” bilmemiz gerek.
 
BAŞIMIZA GELECEK VAR!
Zengin bir adam Miami’de bir bara girdi.
İçeri girer girmez siyahi bir kadının köşede oturduğunu fark etti.
.
Tezgâha gitti, cüzdanını çıkardı ve bağırdı: “Barmen bu bardaki herkese içecek alıyorum, şuradaki siyahi kadın hariç!”
.
Barmen parayı topladı ve Afrikalı kadın hariç herkese bedava içki vermeye başladı.
Siyahi kadın ise adama bakıp kızacağı yerde “Teşekkürler” diye bağırdı.
.
Bu hareket zengin adamı kızdırdı.
Sonra bir kez daha cüzdanından paralarını çıkardı ve bağırdı:
“Garson bu sefer köşede oturan Afrikalı kadın hariç herkes için içecek ve ekstra yemek alıyorum!”
.
Garson adamın parasını topladı ve Siyahi kadın hariç bardaki herkese bedava yemek ve içecek ikram etmeye başladı.
.
Garson yemek ve içecek servisini bitirdiğinde Siyahi kadın adama gülümsedi ve “Teşekkürler” dedi.
.
Adamı iyice sinir olmuştu.
Tezgâhın üzerine eğilip barmene sordu:
“Bu siyahi kadının nesi var! Bu bardaki herkese yiyecek ve içecek aldım, kızmak yerine orada oturdu, bana gülümsedi ve gülümseyerek bana ‘Teşekkürler!’ dedi. O deli ya da budala mı?”
Barmen zengin adama gülümsedi ve:
“Hayır! O ne deli ne de budala. O kadın bu yerin sahibi…”
.
Yakında da bizim başımıza geleceğini şimdiden görerek yazdım size.
 
ANLAYANA!
Hikâyeye göre, bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar.
.
Alman önceliği alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar...
Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır...
.
İtalyan, “Öyle olmaz!” der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeğe çalışırsa da, hayvanın ağzı yine yandığından o da başaramaz...
.
Fransız da, konuya kendi açısından yaklaşarak, hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşsa da, bu uygulama ile de bir sonuç alamaz...
.
Sıra İngiliz’e geldiğinde İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra, hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır.
Köpek ardı yandıkça başlar hardalı yani arkasını yalamaya, canı yandıkça yalar, yaladıkça canı yanar ama sonuçta yalaya yalaya hardalı bitirir...
.
Önce şuna bakmak lazım:
“Biz hardal yiyor muyuz?”
“Yapmayız dediğimiz şeyleri yapıyor muyuz?”
.
Bunları yapıyorsak;
Mesele kalmamıştır.
Konu kapanmıştır…