Paramız var ki alıyoruz ifadesi kime ait herkes biliyor artık. Üretimi köstekleyen politikalar, ne yazık ki hemen bütün ürünlerde meyvelerini veriyor.
Amerikan şirketlerinin, özellikle tarımsal ürün tedarikçilerinin en büyük pazarı haline geldi memleket.
Hasat zamanlarında açılan kapılar, ithalat serbestlikleri, kaldırılan gümrük fonları, Türk çiftçisinin canına okudu. Üretici üretmekten vazgeçti. Geri döner mi bilinmez ama bundan sonra tarım ürünlerinin pazar fiyatları hep enflasyonu artıran aktörler olarak listeye girecek.
Buğday ilk defa Anadolu’da kültüre alınmıştır. 14 bin yıldır bu topraklarda yetiştirilmektedir. Bu topraklardan dünyaya yayılmıştır. Kuzey Amerika kıtası Anadolu’dan götürülen yerel buğday çeşitleriyle kıtlıktan kurtulmuştur. ABD’de Türk Buğdayı anıtı inşa edilmiştir. Yine Anadolu’dan götürülen yerel çeşitleri ıslah edip, Meksika Buğdayları ile devrim yapan Norman Ernest Borlaug Nobel Barış ödülü almıştır.
Numan Kıraç, Mirza Gökgöl ve arkadaşlarının 1930’larda Eskişehir’de yaptıkları ıslah çalışmaları dünya literatürüne Türk Mucizesi olarak geçmiştir.
Buğdayda böyle güçlü bir geçmişi, güçlü bir deneyimi olan Türkiye, 20 yıldan bu yana, net buğday ithalatçısı haline getirilmiştir.
Tarım ürünlerinde uygulanan politikalar, adeta üreticiyi, üretimden uzaklaştırmak için geliştirilmektedir. En fazla ekimi ve üretimi yapılan buğdayda, iktidar sınıfta kalmıştır. Diğer ürünlerde yaşanan arz sıkıntıları, fahiş fiyat artışları zaten ayan beyan ortadadır.
Buğday, kurak ve yarı kurak coğrafyaların alternatifi olmayan ürünlerden biridir. Anadolu ve buğday birbirlerini adeta tamamlamaktadır. Buğdayla koyun, gerisi oyun atasözü, bu topraklara aittir.
İktidarın tarım politikaları Türkiye’yi, 125 tarım ürününde ithalatçı hale getirmiştir. Patates ve soğan ithalat listesinde olmayan beş üründen ikisiydi. Maalesef onlar da listeye girip çıkmaktadır.
Üretilemeyen ürünlerin ithali doğaldır. Üretme imkânı olan ürünlerin ithalatı gıda güvenliği açısından ciddi bir risktir.
Hükümet iktidara gelir gelmez buğday ithalatını başlatmış ve buğday üretimi göreceli bir şekilde azalmaya başlamıştır. Neticede, 95 milyon dekar olan buğday ekim alanı 62 milyon dekara düşmüştür. Verim ve üretim arttı söylemleri, istatistiklerle oynamaktan başka bir şey değildir.
2003 ve 2004 yıllarında 1 milyon tonla başlayan buğday ithalatı, 11 milyon tonlara ulaşmıştır. Son yirmi yılda toplam 100 milyon ton buğday ithal edilmiş ve 30 milyar dolar döviz ödenmiştir. Yalaka bürokratlar, efendim aynı zamanda ihraç ediyoruz diyerek savunma yapmaktadırlar. Oysa aynı süreçte ihraç edilen un ve makarna için kullanılan buğday miktarı 4 milyon ton civarındadır ve elde edilen döviz geliri sadece 1 milyar doların altındadır.
TMO üreticinin bütün ürününü alacağız demeçleri veriyor ama çiftçi randevu alamıyor. Zaten buğday ve arpa koyacak yeri yok. Açıklanan taban fiyatlarla piyasada oluşan fiyatlar arasında dağlar kadar fark var. Halen arpa 5,0-5,5 TL’den işlem görürken, yeni başlayan buğday hasatlarında fiyatlar 6 liranın biraz üzerinde seyrediyor. Geçen seneki fiyatlarla neredeyse aynı. Bunun tek sebebi var. Türk çiftçisini batırmak için uygulanan ithalat politikaları.