BİLMECELER Bir aile 3 ay boyunca her gün patates yemişler; bir gün kapı çalmış kim gelmiş? Gına

Kıştan kaçmaz, yaprağı uçmaz.
Çam ağacı
.
Dünyanın en küçük bebeği kimdir?
Gözbebeği
.
Düşünen file ne denir?
Filozof
.
Eğri oturalım, doğru konuşalım.
Deve
.
Elmayı yerken kurt bulmaktan daha kötü olan nedir?
Yarım kurt bulmak
 
TRAFİKTE İLKLER
Bazen bir şeyleri saçma şekilde merak ederim.
Ama bu konuda meğer yalnız değilmişim.
Bunlardan birisi trafikle ilgili çok şeyi merak etmiş, araştırmış ve yayınlamış.
Ben de size bunları aktarmak istedim.
.
* İlk trafik kazası:
1899 yılında meydana geldi.
* İlk hız sınırlanması:
1901 yılında ABD’de uygulandı.
Hız sınırı şehir içinde 24, şehir dışında ise 35 kilometre olarak belirlendi.
* İlk trafik cezası:
24 kilometre olarak belirlenen hızı sınırını 25 kilometre süratle giderek ihlal eden sürücüye yazıldı.
* İlk cankurtaran:
1792 yılında Napolyon’un özel cerrahı Baron Dominigue Jean Larrye tarafından yapıldı ve yine ilk olarak İtalya ile 1796-1797 yıllarında yapılan savaşlarda kullanıldı.
* İlk emniyet kemeri:
1930’da ABD’de bulundu, 1954 yılında yasalaştı, 1956 yılında ise zorunlu hale getirildi.
Türkiye’de ise 1995 yılında emniyet kemeri yasal zorunluluk haline getirildi.
* İnsan ya da hayvan gücü ile çalışan ilk basit makineler:
M.Ö.300 yılında Atina yöresinde kullanıldı.
* Asfalt:
İlk olarak M.Ö. 2500 yılında Pakistan’da Mohenjadoro hamalları ve Mezopotamyalılar tarafından kullanıldı.
 
BEN KİMİM?
Güzel bir ilkbahar günü, parkta tek başına oturan genç kızın arkasından gelen biri, elleriyle kızın gözlerini kapatır:
“Bil bakalım ben kimim?” dedi ve sormaya devam etti;
“Üç tahminde bilemezsen bir öpücük ve de sinemaya birlikte gitme hakkını kazanmış olacağım...”
Uzun uzun düşünen, gözlerini kapayan elleriyle yoklayarak kim olduğunu anlamaya çalışan genç kız, sonunda yanıt verir:
“Sezar... Pastör... Napolyon...”
 
BEN NE YAPTIM Kİ?
Bir süre konuştuktan sonra psikolog bir test yapmaya karar vermiş.
Bir kâğıdın üzerine bir “+” işareti çizmiş, sormuş:
-“Bu nedir?”
Adam kâğıttaki şekle şöyle bir bakmış ve
-“Bu bir dört yol ağzı… Hemen şurada bir çalılık var, çalılığın arkasında bir adam ile bir kadın var, ohoooo!...”
Psikolog kâğıdın üzerine bu kez bir kare işareti çizmiş, sormuş,
-“Bu nedir?”
Adam tebessüm etmiş.
-“Bu bir yatak odası… İçinde bir adam ile bir kadın var, vay, vay, vaaaayyy!...”
Psikoloğun üçüncü çizdiği şekil bir üçgenmiş:
-“Bu nedir?”
Adam kafasını kaşımış,
-“Bu bir çadır… İçinde bir adam ile bir kadın var, üüüüüüü!...”
Psikolog bu kez bir dikdörtgen çizmiş:
-“Bu nedir?”
Adam derin bir nefes almış,
-“Bu bir otobüs… En arka koltukta bir adam ile bir kadın var, ne yaptıklarını ne sen sor, ne ben söyleyeyim”.
Psikolog sinirlenmiş:
-“Sen bunlardan başka bir şey düşünmez misin be adam?”.
Adam şaşkınlık içinde yanıt vermiş:
-“İyi de bütün bunları çizen sensin, ben ne yaptım ki?”
 
GEREKİYOR MU?
Yaşlı İtalyan, kasabanın papazına günah çıkarmaya gitmişti.
İhtiyar adam itiraflarına başladı;
-“İkinci Dünya savaşının ilk günlerinde bir güzel kız kapımı çalıp kendisini Almanlardan saklamamı istedi. Onu bodruma sakladım. Ve Onu asla bulamadılar.”
-“Bu harika bir şey” dedi, papaz…
İhtiyar “Devamı var” diyerek anlatmaya başladı;
-“Ben zayıf karakterli bir adamım.
Bir gün ondan, kendisini saklamamın bedelini, bazı arzularımı gidererek ödemesini istedim.”
Papaz bir süre düşündü, sonra;
-“Hımmm... Savaş yılları. Zor günler... O koşullarda böyle bir zaaf affedilebilir, çok büyük bir riski göze almışsınız kaldı ki, kız Almanların eline düşse, başına çok daha kötü şeyler gelirdi. Tanrı anlayışlı, hoş görülü ve affedicidir. Yaptığınız iyilik ve kötülükleri tartar, sizi şefkatle yargılar.”
Yaşlı adam;
-“Teşekkür ederim peder şimdi içim rahatlamışken, bir soru daha sorabilir miyim?”
Papaz;
-“Tabii sorabilirsin oğlum”.
-“Ona savaşın bittiğini söylemem gerekiyor mu?”
 
YATSAYDINIZ?
Temel Newyork'a gitmiş.
Sokaklarda geziyormuş.
Çok ta parası olmadığından ucuz bir otel ararken bir de bakmış ki çok lüks ve güzel bir otelin kapısında şöyle yazıyor:
Kampanya: “Geceliği 100 dolar”
Temel o gece otelde kalmış ve sabah ücreti ödemeye gidince kendisinden 3500 dolar istemişler.
Temel; “Nasıl olur hani 100 dolardı” diye itiraz edince resepsiyondaki adam;
-“Efendim odanızda geceliği 1500 dolar değerinde jakuzi var, 1000 dolar değerinde dev ekran plazma var” demiş.
Temel: -“Ama ben jakuziyi ve plazmayı kullanmadım ki” demiş.
Adam: -“Kullansaydınız efendim” demiş.
Temel kızmış tabi.
Birden adama dönüp:
-“O zaman siz de bana 1500 dolar borçlusunuz” demiş.
-“Neden efendim?” diye soran yetkiliyi cevaplamış:
-“Benimle yatmanın bedeli 5000 dolar.”
Adam gülerek tekrar sormuş:
-“Ama efendim biz sizinle yatmadık ki?”
Temel: -“Bana ne kardeşim, ben bütün gece odadaydım, gelip yatsaydınız.”
 
KAHRAMAN
Erler sabah yoklamasındalar.
Çavuş içlerinden birine sormuş;
-“Söyle bakalım nerelisin?”
-“Maraşlıyım komutanım…”
Çavuş sinirlenmiş ve askere okkalı bir tokat atmış.
Ardından tekrar sormuş:
-“Bir daha söyle bakalım neredensin?”
-“Maraşlıyım komutanım…”
Çavuş bu sefer iyice hiddetlenmiş ve askere tekmeyle karışık okkalı bir tokat daha atmış.
Ardından tekrar sormuş:
-“Ulan sana son defa soruyorum nerelisin?”
-“Kahramanmaraşlıyım komutanım…”
-“Hah şimdi oldu” demiş çavuş ve yanındakine sormuş:
- Oğlum sen nerelisin?
-“Kahramansinopluyum komutanım!”
 
ÖNCE
Adam karısına:
-“Karıcığım işler biraz kötü gidiyor, biz çok para harcıyoruz. Sen yemek yapmasını öğrensen de mutfakta çalışan aşçının işine son versek...”
-“Sen sevişmeyi öğrensen de önce şoförü kovsak…”
 
SÖYLER MİSİN?
Adam yorgun argın işinden evine dönmüş.
Kapıda karısı onu uzun uzun öperek karşılamış.
Ceketini çıkartıp kravatını gevşetip onu omuzlarından divana itmiş.
Sırt üstü düşen adam, divanın üzerinde hala yaylanırken, kadın hızlı bir hareketle adamın tepesine tünemiş ve onu öpücük yağmuruna tutmuş.
Kocası hiç oralı olmadan;
-“Tamam, tamam, aşkım… Söyler misin bu sefer arabamıza ne yaptın?”
 
NEREDEN BULDUN?
Kadın elindeki ipek mendili kocasına göstererek:
-“Bu senin sekreterinin değil mi?”
-“Nereden buldun onu?”
-“Postacı yatak odamızda buldu...”
 
İTİRAF ET
Orta yaşlı çiftin dünyalar güzeli iki kızı vardı.
Ama gönülleri bir erkek çocuk arzuluyordu hala.
Son bir deneme yapmaya karar verdiler.
Mucize bu ya, kadın hamile kaldı.
Sağlıklı bir erkek dünyaya geldiğini duyan baba, neşeyle hastaneye koştu.
Ama o güne dek gördüğü en çirkin bebekle karşılaştı.
Ne diyeceğini şaşırdı.
Aklına türlü türlü şeyler gelmeye başladı.
Karısının karşısına oturdu;
-“İmkânı yok… Bu bebeğin babası ben olamam. İki melek gibi kızdan sonra… Kızmayacağım itiraf et… Arkamdan bir işler çevirdin değil mi?”
Kadın tatlı bir gülümseme ile cevap verdi:
-“Yemin ederim, bu sefer değil hayatım…”
 
KÜRK
Temel, Cemal’e:
-“Fadime’nin kürke alerjisi var.”
-“Nerden pileysun?”
-“Ne zaman kürk giymiş pi avrat cörse hastalanayi.”
 
MÜESSESEDEN
Temel'in eczanesine genç ve güzel bir kadın girmiş.
Tartının üzerine çıkıp parayı atmış.
Kilosunu beğenmeyince mantosunu ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartılmış.
Sonucu yine beğenmemiş ve hırsla eteğini çıkarıp tekrar tartının üstüne çıkmış.
Tam o sırada Temel büyük bir heyecanla öne atılarak elindeki parayı tartıya yerleştirmiş ve kadına;
-“Tevam edun. Puntan sonrasi müessesedendur da!”
 
SÜRPRİZ
Yaşlı kadın, yün satın almak için telaşla tuhafiyeciye girer:
- “Köpeğime kazak örmek istiyorum beyefendi, kaç çile yün almam gerekir?”
Tuhafiyeci, esnaf olmanın bildik edasıyla:
-  “Valla!! Ne bileyim teyze? Köpeğinizin ne büyüklükte olduğunu bilmemiz lazım, onu buraya getirseniz..”
Lafı nereye geleceğini fark eden yaşlı kadın, hiç beklemez:
- “Saçmalama!! Hoş bir sürprizin içine mi edelim şimdi..!”