Memlekette nerdeyse atasözü oldu. Deprem değil bina öldürür diyorlar.

Evet bina öldürüyor ama binaları yapanlardan, yaptıranlardan biri de aynaya bakmıyor. İzin verenler, ikide bir imar affı çıkaranlar mesuliyet duymuyor.
Özüne bakarsan ne deprem öldürür ne de bina. Biri doğal olarak oluyor zaten. Bin beş yıl önce olan depremler ve neden olduğu yıkımlar biliniyor. Depremin olacağı fay hatları ve bu hatların hangi zaman dilimi içerinde, neresinden kırılacağı da biliniyor. Sadece tarihi ve saati bilinmiyor Binanın da suçu yok elbette. Onu da insan yapıyor. Zaten insan öldürür diyebilse bu millet, depremler korkulu rüya olmayacak. Japonlar gibi masamızın üstünü toplayıp işimize devam edeceğiz. Binlerce canımızı toprağa vermeyeceğiz.
Türkiye deprem kuşağında olan bir ülke. Bu topraklarda yüzlerce yerle bir olan medeniyetler var. Depremlerin izleri hala duruyor. Taş taş üstünde kalmayan yerler var.
Bilim dünyası araştırmalarını sürekli açıklıyor. Araştırmalara göre Türkiye’nin neredeyse tamamı yıkıcı deprem riski taşıyor. Karaman ili dışında risksiz bölge bulunmuyor.
Türkiye yakın tarihte Gölcük ve Düzce büyük depremlerini yaşadı. Binlerce insanımız toprak oldu. Yenice depremini yaşayanlar var hayatta. 1992 Erzincan depremi daha dün gibi.
Her 6 yılda bir 6 şiddetinin üzerinde deprem olan bu memlekette, ne yazık ki hala depreme dayanıklı bina yapılamıyor. Neden mi?
Deprem felaketlerinde can kayıplarının birinci suçlusu elbette insanımızdır. Binaların projelerini, planlarını çizenler, planları uygulamaya aktaranlar bizim insanımızdır. Elbette plan ve projelerde statik hesaplarını yapanlar da memleketin insanıdır.
Demir ve çimento hesaplarını yapanlar da demirden, çimentodan çalanlar da insandır. Listeyi çok uzatmaya gerek yok.
İnsanı ne deprem ne de bina öldürür. Ayan beyan insan öldürür. Bu memlekette bir vatandaşımız benim ihmalim yüzünden öldü diyen tek bir idareci çıkmadı. Çıkmadığı, sorgulanmadığı, suçlanmadığı sürece de depremler ağlatmaya devam edecektir.
Bu memlekette, depreme dayanıksız raporu verilen binalar tespit edilip bir an önce yıkılmadığı sürece, kamu görevlileri görevlerini yapmadığı sürece, onca insan benim yüzümden öldü demediği sürece ne yazık ki depremler can almaya devam edecek.
Bu memlekette, ikide bir imar affı çıkarıp, çarık çürük, aynı zamanda kaçak olarak yapılan, plansız projesiz binalara tapu veren, oturma izni veren memleket idarecileri suç bizde demediği sürece ne yazık ki canlar yanmaya devam edecek.
Daha iki sene önce meydana gelen Elâzığ-Malatya depreminden sonra bu bölgenin deprem riskinin arttığını bütün bilim insanları anlattı, sağır sultan bile duydu. Tedbir alan oldu mu? Olmadı.
Cumhuriyet tarihinin en büyük depremi 1500 yıl sonra geliverdi. Karşılaşacağımız can kaybını hiç kimse dillendiremiyor. Allah korusun. On binlerce canımız yıkılan, yerle bir olan apartmanların içinde duruyor.
Depremden kaçış olmadığına göre, yüzbinlerce binayı, konutu, evi bu millet kanundan niye kaçırır anlamak mümkün değil.
Depremden kaçış olmadığına göre, bu millet çimentodan, demirden neden çalar anlamak çok zor.
Anlamak çok kolay aslında da insanın dili varmıyor.
Cevabı şu: Borsa çökerken çimento ve demir senetleri iki gündür günü tavandan kapatıyorlar.
Discord üzerinden yardım isteyen bir depremzede ile dalga geçip, ses kaydını sosyal medyada yayınlayan insanlar yaşıyor bu memlekette.
Yıkılan marketten televizyonu kucaklayıp götüren insanlar var bu memlekette.