FOSİLİN YAŞI Bilim adamları, bir gün mağarada yaşı 1.582.903 olan bir erkek fosili bulur ve bu fosili istihbarat teşkilatlarını sınamak amacıyla kullanma kararı alırlar.

Önce Japon istihbaratı PSIA mağaraya girer ve 15 dakika sonra dışarı çıkıp rapor verir;
-“Bu fosilin yaşı 1.400.000 ila 1.600.000 arasında...”
Daha sonra CIA girer ve 12 saat sonra havalı şekilde çıkarlar, raporunu verir;
-“Bu fosilin yaşı 1.500.000 ila 1.600.000 arasında…”
Hemen ardından KGB girer ve sırf Amerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar. 49. saatte çıkarak raporlarını sunarlar;
-“Bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.550.000 ila 1.600.000 arasında...”
En son olarak MİT ajanları girer.
Aradan bir hafta geçer mağaradan ses yok, 1 ay olur ses yok, 1.5 ay olur ses yok. Mağaranın dışında bekleyen gazeteciler merak edip içeri girerken, MİT ajanının biri çıkar dışarıya...
Yaka paça dağılmış gömleğin yarısı dışarıda...
Sigarası için bir ateş ister, sigarasını yakar, o sırada gazeteciler heyecanla;
-“İçeride çalışmalar nasıl efendim? Fosilin yaşını bulabildiniz mi?”
Ajan sigaradan bir fırt çeker ve;
-“Fosilin yaşı tam olarak 1.582.903”
Bunu duyan gazeteciler şaşkınlıkla sorarlar:
-“Nasıl başardınız bunu, fosilin yaşını tam olarak nasıl tahmin ettiniz?”
Ajan sigaradan derin bir nefes daha çekerek;
-“Zor oldu ama en sonunda konuşturduk amcayı…”
 
YENİ MEKAN
Kadının birinin canı sıkılır ve hayatında değişiklik olsun diye pet shoptan bir hayvan almaya gider.
Pet shopa gidince kedi, köpek ve bir papağanın fiyatını sorar.
Papağanın fiyatının çok ucuz olduğunu görünce merakla sorar:
-“Bu papağan neden bu kadar ucuz?”
Pet shopun sahibi yanıtlar:
-“Bu papağan daha önce bir genelevde duruyordu, ağzı biraz bozuktur, alanlarda ondan şikayetçi onun için fiyat ucuz”.
Kadın bu fiyatı kaçırmak istemez ve “Bir papağan ne kadar kötü konuşabilir ki” diyerek alır evine götürür.
Eve gelince kadın papağanın örtüsünü kaldırır.
Yeni ortamı gören papağan
-“Oooo yeni mekan, yeni patron” der.
Kadın buna gülüp geçer.
Daha sonra evin iki kızı okuldan gelir. Papağan bunları görerek
-“Oooo, yeni mekan yeni patron, yeni sermayeler” der…
Tabii kızlar şaşkın.
Anneleri olayı anlatınca kızlar da gülerler.
Bu sırada evin babası gelir.
Papağan yine açar ağzını:
-“Yeni mekan, yeni patron, yeni kızlar…”
Birden duraksar…
Sonra evin babasına bakıp kanatlarını çırpmaya başlar ve;
-“Oooo, Mehmet ağabey hoş geldin yaaa!”
 
ÇOK BASİT
Yakışıklı bir Amerikalı çiftçi kasabaya inmiş. Bir kova, bir çekiç, iki tavuk ve bir de horoz satın almış.
Çiftçinin bütün bunları taşımakta zorlandığını gören dükkân sahibi ona akıl vermiş:
-“Çekici kovanın içine koy, kovayı bir elinde taşı. Tavukları koltuk altlarına sok ve horozu da öbür elinde taşı!”
Çiftçi, adamın dediğini yapmış ve kamyonetine doğru yürümeye başlamış.
Yakışıklı çiftçinin yolunu genç bir kadın keserek;
-“Affedersiniz, acaba Çılgın Boğa Çiftliği'ne nasıl gidebilirim?” diye şuh bir şekilde sormuş. 
Çiftçi: -“Şansınız var, benim çiftliğim Çılgın Boğa'ya çok yakın. Atlayın kamyonete sizi götüreyim...!”
Kadın: -“Peki ama, sizin beni şimdi bir duvara yaslayıp, öpmeyeceğinizi nereden bileyim?”
Çiftçi: -“Hanımefendi insaf, bir elimde içinde çekiç olan kova, koltuklarımın altında birer tavuk, öteki elimde bir horoz varken, ben sizi nasıl duvara yaslayıp öpebilirim?”
Kadın: -“Çok basit! Horozu yere koy, üstüne kovayı geçir, çekici de kovanın üstüne koy ki horoz kaçamasın...! Ben de tavukları tutarım”
 
BABAM HIZLI
Çocuklar oturmuş birbirlerine babalarının “Ne kadar hızlı” olduğunu anlatıyorlarmış.
Birinci çocuk;
-“Benim babam ok attıktan sonra hızlıca koşup, oktan önce hedefe varıyor” demiş.
İkinci çocuk;
-“Benim babam tabancasını ateşliyor ve hedefe kurşundan önce yetişiyor” diye böbürlenmiş.
Üçüncü çocuk kendinden emin;
-“O da bir şey mi? Benim babam devlet hastanesinde doktor... Mesai 17:00'de bitiyor; babam eve 15:30'da geliyor”     
 
ŞEYTAN
Fakir köy papazının karısı, 250 dolara yeni bir elbise almış;
-“Nasıl yapabildin bunu?” diye sızlanmış papaz faturayı görünce.
 -“Bilemiyorum… Vitrinde elbiseye bakıyordum, birden içeride onu üzerimde denerken buldum kendimi. Sanki Şeytan içimden beni dürtüp ‘Ay şu elbiseye bak, onu mutlaka almalısın’ diye bana fısıldıyordu.”
Papaz: -“Ama onunla nasıl savaşılacağını biliyordun. Ona ‘Git arkama şeytan’ deseydin.”
Karısı: -“Dedim… O da ‘Ay, kız elbise buradan da harika görünüyor’ dedi!”
 
BABAN HAZIR
Okumak dışında her şeyi yapan çocuk, okuldan atılma noktasına gelince annesine telgraf çekmiş:
-“Anneciğim okuldan atacaklar, babamı hazırla.”
Ertesi gün cevap gelmiş:
-“Baban hazır. Sen kendini hazırla.”
 
SOSYAL ADALET
Amerikalı bir turist tatil için Güney Afrika’ya gider.
O zamanlarda ırkçılık had safhadadır.
Amerikalı gece bir yerlere gidip eğlenmek ister bakar ki ülkede sadece sinemalar da kalabalık var.
Hayat orada, herkes orada.
Girer kuyruğa bilet almak için.
Sinemadaki güvenlik görevlisi bir kadın şaşkınlıkla sorar:
-“İlk gelişiniz mi Güney Afrika’ya?”
“Evet” der adam.
Kadın: -“Burada sadece zenciler girer kuyruğa, siz hemen alın gişeden biletinizi…”
Adam zencilerin önüne geçerek gişeye yaklaşır ve ‘ucuz olsun’ diye
-“Salondan” der.
Görevli şaşkınlıkla sorar:
-“İlk gelişiniz mi Güney Afrika’ya?”
“Evet” der adam.
Gişeci: -“Burada sadece zenciler salondan alır, siz balkondan almalısınız” der.
Adam biletini alır ve balkona çıkar.
Film başlar ama adam felaket sıkışmıştır, hemen dışarı çıkıp görevliye tuvaleti sorar.
Görevli şaşırır:
-“İlk gelişiniz mi Güney Afrika’ya”
“Evet” der adam.
Görevli: -“Burada sadece zenciler tuvalete gider. Siz balkondan aşağı yapın” der.
Adam tekrar içeri girip sıkıla sıkıla aşağıya işemeye başlar.
Yanındaki beyaz bir adam sorar:
-“İlk gelişiniz mi Güney Afrika’ya?”
“Evet” der adam.
Zenci biraz kızgın:
-“Öyle hep aynı yöne doğru yapmayın canım. Sağa sola da sallayın ki herkese eşit gelsin ve sosyal adalet sağlansın…”
 
BİR DAHA ASLA
Genç nişanlılar ertesi gün evleniyorlardı.
Bir odada yalnız başlarına oturmuşlar televizyon seyrederken erkek:
-“Sevgilim, sabrım tükendi. Ne olur odama gidelim. Nasıl olsa yarın evleneceğiz.”
Kız öfkeyle yanıt verdi:
-“Yağma yok öyle. Her seferinde böyle kandırdılar. Bir daha çürük tahtaya basmam.”
 
FAZLA VERME
Vietnam savaşının en kritik günleriydi.
Genç Amerikalı asker memleketteki eşine mektup yazarken itirafta bulunacağı tuttu:
-“Sevgilim, buradaki kadınlar yalnız para için yatıyorlar. Böylesine para canlısı insanlara daha önce hiç rastlamadım.”
Kısa süre sonra eşinden söyle bir cevap geldi:
-“Sevgilim… Sakın onlara 50 dolardan fazla para verme, ben burada ancak o kadar alabiliyorum. Hem de sabahtan akşama kadar canım çıkıyor…”