Bizim Rüstem’i bilirsiniz. Bilmeyenleriniz için yazayım, kendisi iri yarı, naif, ama yeri geldiğince maço, hayatta sadece annesi olan ve onunla beraber yaşayan, okumamış garip biri.

En son bir kahvede garsonluk yapıyor.
.
Annesi evlendirmeye çalışıyor.
Ama hayatında hiç kız arkadaşı olmamış,
Namuslu biri.
.
Yüreği saf olduğundan da başına gelmedik kalmıyor zaten.
Yardımseverliğinden dolayı, bazı akıllılar onu kullanmaya çalışıyor, başı beladan kurtulmuyor.
.
Siyaset filan bilmez, aldığı paraya “Eyvallah” der, kimseyle kavga etmez, üzmez, isteyene cebindeki tüm parayı verir.
.
İşte bizim “Ayı Rüstem” böyle biri.
.
Size oldukça tanıdık geldi mi?
Zira içimizde bunlardan çok var.
.
İşte bu bizim Ayı Rüstem günümüzde yaşadığından, yaşananlar haliyle onu da etkiliyor.
O da kendisini olayların içinde bulabiliyor.
.
İşte onlardan biri:
Rüstem sabah erkenden kahveyi açmış, etrafı iyice temizlemiş ve yedeğin altını yakmıştır.
Hortumu çeşmeye takmış, kahvenin önünü ıslatmaktadır. Böylece orayı da süpürecektir.
.
Bunlar Rüstem’in her gün yaptığı rutin işlerdir.
.
Elinde süpürgesi ile kahvenin önünü süpürürken sokaktan geçen lise talebesi bir kız, elindeki kağıt mendili Rüstem’in süpürdüğü yere atar.
Bunu gören Rüstem kızın arkasından bağırır:
-“Hişşt abla mendilin düştü!”
Kız umursamaz bir tavırla şöyle bir arkasına bakıp tekrar yürür.
Rüstem mendili alarak peşinden koşar ve kızın önünü keserek:
-“Kızım, mendilin düştü…” diyerek mendili ona doğru uzatır.
Kız buna çok sinirlenir ve bağırmaya başlar:
-“Sen hiç utanmıyor musun bana asılmaya. Yaşından, başından utan! Ayıp, ayıp!”
Neye uğradığını şaşıran Rüstem, bu duruma ani tepki gösterir ve bağırarak;
-“Ulan bana bak! Ben baban yaşında adamım Ne asılması? Şu sümüklü mendilini yere atmana kızdım ve sana getirdim. Ayrıca benim yeni süpürdüğüm yere attın. Ayıp sana ayıp. Okulda öğretiyorlar mı size bunları?”
-“Git başımdan sapık. Hala bana yazmaya çalışıyor…”
Rüstem bu iftira karşısında iyice sinirlenmiştir.
Elini kaldırıp tam vuracakken, arkasından gelen biri kolunu tutar ve kıza bağırarak:
-“Hadi kızım, haydi… Yürü okuluna git, terbiyesizlik yapma…”
Kız hiçbir şey olmamış gibi hızlıca oradan uzaklaşır.
.
Durumu gören diğer esnaflar da Rüstem’in yanına gelerek onu teselli ederler.
.
Rüstem sakinleştikten sonra başına gelenleri şöyle bir düşünür ve içinden söylenir:
-“Vay be! Memleket ne hale geldi? Ufacık kız bana teşekkür edeceğine utanmadan iftira atıyor. Yazık lan yazık!”
.
İşte Rüstem böyle biri.
Olaylar hep onu buluyor.
Esnaf elini tutmasa başı beladan kurtulmayacaktı…
 
***
İDEAL ERKEK NASIL OLUR?
İdeal erkek diye bir şey duydunuz mu?
Tercih meselesi.
Kimine göre öyle, kimine göre böyle.
.
Ancak bazı standartlar var.
Bakış açısından dolayı ve bakanın yaşına göre bu standartlar değişebiliyor.
.
Bir kadın gözünden bakılınca İdeal Erkek 22 yaşında şöyle oluyormuş:
.
1. Yakışıklı
2. Sempatik
3. Maddi durumu iyi
4. Beni ilgiyle dinleyecek.
5. Espri anlayışı gelişmiş
6. Gücü kuvveti yerinde
7. İyi giyinen
8. Her konuda zevk sahibi
9. Sürpriz yapmayı seven
10. Romantik ve hayal gücü gelişmiş.
.
Tamam.
Olabilir.
Hiç sıkıntı yok.
.
Kadın 32 yaşına gelince şöyle bakıyormuş İdeal erkeğe:
.
1. İyi görünümlü (tercihen kafasında saç olan)
2. Arabadan inerken kapıyı açan, yemeğe gittiğimizde sandalyemi tutan.
3. Pahalı bir restorana götürecek kadar parası olan
4. Konuşmaktan çok dinleyen
5. Fıkra anlattığımda katıla katıla gülen
6. Alışverişte paketlerimin hepsini zahmetsiz taşıyacak kadar gücü kuvveti yerinde olan
7. En az 1 kravata sahip
8. Yaptığım yemekleri beğenen
9. Doğum günü ve yıldönümlerini unutmayan
10. Haftada en az 1 kez romantik olabilen.
.
Fena değil elbet.
.
42 yaşına gelmiş bir kadının İdeal erkeği şöyleymiş:
.
1. Çok da çirkin değil (Tamam kel olabilir)
2. Ben binmeden arabayı hareket ettirmeyen.
3. İşinde disiplinli
4. Fırsat oldukça akşam yemeğine götüren.
5. Beni dinlerken başını sallayan.
6. Anlattığım fıkraların can alıcı yerlerini hatırlayan
7. Evdeki eşyaların yerini değiştirmeme yardım edecek kadar gücü kuvveti yerinde
8. Göbeğini kamufle edecek şekilde kıyafet seçen
9. Klozetin kapağını indirmeyi unutmayan
10. Çoğu hafta sonu tıraş olan
.
Tercih meselesi tabi.
.
Peki 52 yaşına gelmiş bir kadının İdeal erkeği nasıl olurmuş?
Bakalım:
.
1. Burun ve kulağının içindeki kılları fazla uzun olmayan.
2. Topluluk içinde gaz çıkarmayan
3. Para istemeyi alışkanlık edinmemiş
4. Ben bir şey anlatırken uyuyakalmayan
5. Hafta sonları poposunu koltuktan kaldıracak kadar gücü kuvveti yerinde
6. Ayağındaki 2 çorap aynı renk olan ve temiz giyinen
7. TV karşısında aksam yemeğinden hoşlanan
8. Adımı unutmayan
9. Bazen tıraş olan
.
62 yaş önemli.
Onların İdeal erkeği nasıl olurmuş?
.
1. Küçük çocukları ürkütmeyen
2. Banyonun nerede olduğunu hatırlayan
3. Bakımı fazla masraflı olmayan
4. Mümkün olduğu kadar gürültüsüz horlayan.
5. Neye güldüğünü birden unutmayan
6. Yardım almadan ayağa kalkabilecek kadar gücü kuvveti yerinde
7. Giyinebilen
8. Lapa yiyeceklerden hoşlanan
9. Dişlerini nereye koyduğunu unutmayan
10. En son ne zamandı, hatırlayan
.
Gelelim sona.
.
72 yaşındaki bir kadının ideal erkeği ise şöyleymiş:
.
1. Nefes Alan!
 
***
OYNAMAYA BAŞLADIK
Bu haber ilk baktığımızda “Ay ne güzel! İnsanlar mutlu” dedirtebilir bize.
.
Haklı da olabiliriz.
.
Önce haberi bir yazayım:
“İzmir’de metroda yolculuk sırasında oryantal müzik eşliğinde dans eden vatandaşın görüntüsü sosyal medyada paylaşıldı. Araç hareket halindeyken bir anda dans etmeye başlayan vatandaş ortaya renkli görüntüler çıkardı.
Yolcular başta şaşkınlık yaşarken, sonrasında cep telefonlarıyla dans eden vatandaşı kayıt altına aldı…”
.
İşte bu.
Genç biri başlamış oynamaya…
Ne güzel.
.
Ama belki de başka sebebi vardır, ne dersiniz?
.
Benim aklıma hepinizin de çok iyi bildiği bir fıkra gelmedi değil tabi.
.
Fıkrayı da yazayım.
Sorumu sorayım:
.
Padişahlardan biri, yeni vergiler koyduğunda ya da mevcut vergileri artırdığında, sadrazama;
-“Git bakalım, halkın arasında bir dolaş. Vergilere alışmışlar mı?” dermiş. Sadrazam da, halkın arasında dolaştıktan sona padişaha;
-“Padişahım, halkın suratı biraz asık, canı da sıkılmış durumda ama işlerine devam ediyorlar...” dediğinde padişah da şu şekilde yorum yaparmış.
-“Tamam, demek ki sorun yok. Alışırlar, alışırlar...”
Bir süre sonra yine vergiler artırıldığında, padişahın talimatı üzerine sadrazam halkın arasında dolaşır ve izlenimlerini aktarırmış;
-“Padişahım, bu kez suratları çok asık. Merhaba desen, yüzüne dik dik bakıyorlar. Sonraki her an kavga edecek gibiler. Suratlarından düşen bin parça. Galiba bu kez vergileri çok artırdık…”
-“Yok yok. Merak etme sen” dermiş padişah, “Önemli bir şey gözükmüyor. Alışırlar, alışırlar...”
Bu böyle devam etmiş gitmiş.
Günlerden bir gün, yine yeni vergiler getirildiğinde, sadrazam halkın arasına karışmış, dolaşıp geldiğinde şaşkın bir vaziyetteymiş.
-“Padişahım hiç sormayın. Bu kez kafam karmakarışık. Çünkü hiçbir şey anlamadım. Herkes çok neşeli, gülüyor hatta sokaklarda dans ediyorlar, oynuyorlar...”
“Aman” demiş padişah,
-“Eğer halk dans etmeye ve oynamaya başladıysa, demek ki durum çok kötü. Hiçbir şeyi umursamıyorlar demektir. Galiba vergileri çok artırdık. Hemen vergileri indirelim. Yoksa perişan oluruz…”
.
Halk oynamaya başladı.
Kim perişan olacak o halde?