Dün yazdık yazımızı, başlığını da “Racon Budur” koyduk. Sevgili okuyucumuzun biri (ki ismini belirtmeyerek) bana e-mail atıp, yazımla ilgili sorular sormuş. Haklı olarak.

İşte o mail:
“Sevgili Hasan Sami Bey,
İşte Çanakkale gazetesinde yazdığınız ‘Racon Budur’ yazınızı okudum. Sizi bir kaç noktada düzeltmek isterim.
Köprü tamamen KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’ne aittir. Yani devletindir. Geçiş ücretini açılış günü bizzat Recep Tayyip Erdoğan belirlemiştir.
2034 yılına kadar işletmesi ÇOK A.Ş.’ye aittir. bu süreden sonra KGM kendi de işletebilir, ya da başka bir firmaya işletmesini satabilir. Mülk tamamen DEVLETE AİTTİR. İsterse bugün işletmeci firmayı çıkarma yetkisine sahiptir.
Çanakkale Köprüsü 2 asma ayak aralığı dünyanın en uzun köprüsüdür. Yazınızda emsallerinin daha ucuza yapıldığını yazmışsınız. Emsalleri nedir? Lütfen açıklar mısınız? ve hangi fiyata yapılmıştır? Kaynak belirterek yazmanızı rica ediyorum.
Saygılarımla”
(Not: Yazı düzeltilmeden olduğu gibi yayınlanmıştır.
Not: Büyük harflerle yazılan kelimeler okuyucu tarafından ‘iyi anlaşılma’ amacıyla yazılmıştır.)
.
Okuyucumuz haklı.
.
“KÖPRÜ DEVLETİN ELBET”
Ama bayramlarda ‘bedava’ geçişi yok nedense.
İstanbul’daki Devletin iki köprüsü bayramlarda bedava olduğu halde, bizimki değil.
Neden?
.
Biz “Şirkete aittir” derken elbette mülkünü kast etmemiştik.
Adamlar işi bitince köprüyü bohçalayıp, alıp gidecek halleri yok.
Elbette bizim.
Ama müdahale edemiyoruz.
İstersek edermişiz.
Madem edecektik, o halde neden yap-işlet-devret yaptırdık?
Kendimiz yapardık.
.
Fiyat konusunda o kadar itiraza rağmen,
Hizmet konusunda halka hizmet edememesine rağmen müdahale yok ve inatla geçiş ücreti yüksek tutuluyor.
.
Yazımda da belirttiğim gibi marka arabalar bile köprüden “pahalı” diye geçmiyor, gerisini siz anlayın
.
Aslına bakarsanız:
“Davul sizde, tokmak başkasında…”
.
Emsallerinin daha ucuza yapıldığından bahsederken yapım maliyetini değil, mal olma değerini anlatmaya çalışmıştım.
.
Yoksa ben burada ne ahkâm kesebilirim ki.
.
“Görünen köy” şöyle olduğundan “pek kılavuz istemiyor” sanırım.
.
Gazete haberlerini paylaşıyorum.
“17 Şubat’ta yaptığı açıklamada Erdoğan, projenin maliyetiyle ilgili ‘Projenin inşasını 2 milyar 545 milyon Euro yatırım tutarıyla tamamladık’ açıklaması yaptı. Şirket yetkilisi ise bir gazeteye verdiği röportajda maliyetin 3,1 milyar Euro’yu geçtiğini açıkladı.”
.
Görüldüğü gibi benim ‘Emsallerinden daha pahalıya yapıldı’ demem için maliyetini net bilmem gerekiyor.
Ama net bir şey yok sanki.
.
Aynı haberde şöyle denmişti:
“Yüklenici firma, süresi 16 yıl iki ay 12 gün olarak belirlenen proje kapsamında köprüyü 11 yıl boyunca işlettikten sonra Karayolları Genel Müdürlüğü’ne devredecek.”
.
Zarar kısmına gelince.
Gazete haberi şöyle:
“Feribot işletmecisi GESTAŞ’ın taşıdığı günlük araç sayısıysa 9 bin 500 civarında. Bu sayı bayramlarda bile en fazla 15 bine ulaşabiliyor.”
.
Öyleyse bu habere göre günlük 45 bin araç geçiş garantisi verilen köprüden, 30 BİN ARAÇ GEÇMEYECEK demektir.
Bunu da zaten yazımda belirtmiştim.
.
Geçmeyen araç sayısı 15+KDV Euro ile çarpılıp, hesaplanırsa Devletin kasasından çıkacak miktar bulunur.
.
“Yap-İşlet-Devret” modeli ile yapılan bir köprüye, devletimiz günlük para ödemekte, bu miktar hazineye zarar olarak yazmaktadır.
.
Yap-İşlet-Devret modeli nedir?
“Yap-İşlet-Devret modeli, ulusal ve uluslararası konsorsiyumlar tarafından altyapı yatırımının dizayn inşası ve finansmanın sağlanması, işletme dönemi sonunda bedelsiz olarak yatırım yapılan ülkeye devredilmesi, bununla beraber yatırımın gerçekleştirildiği ülke tarafından işletme dönemi boyunca; konsorsiyum tarafından üretilen mal ve hizmetlerin satın alınma garantisinin verilmesini içeren bir yatırım ve finansman modelidir.”
.
Ulaştırma bakanlığı şu açıklamayı yapmıştı:
“1915 Çanakkale Köprüsü ile ülkemizin ticaret ve sosyal hareketlilik için çok önemli bir güzergâhına dev bir yatırım yapılmıştır. Kullandığımız Yap-İşlet-Devret modeli sayesinde, yapım aşamasında devletimizin kasasından, MİLLETİMİZİN CEBİNDEN BİR KURUŞ ÇIKMADI. Ancak; Türkiye’miz, Çanakkale Köprüsü ve Malkara Çanakkale Otoyolu ile 2 milyar 545 milyon avro bedelli bir yatırıma sahip oldu.”
.
“Cebimizden tek kuruş çıkmayacak” dendi mi?
Dendi.
.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Çanakkale Köprüsünün hizmete açılış töreninde, “Yap-işlet-devret ve yüklenici firma buradan aldığı parayla, eğer buradaki aylık, yıllık bedel onun aleyhine ise farkı kim ödeyecek? BİZLER DEVLETİN KASASINDAN ÖDEYECEĞİZ” dedi mi?
Dedi.
.
Kime bakacağız?
Beklenen geçişler olmayınca.
Bu farkı kim ödeyecek?
Devlet, kasasından ödeyecek…
Soruyorum:
BU BİR MALİYET Mİ?
.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan sonra diyor ki:
“Her hizmetin de bir bedeli var. İnsanlar hem hizmet almak istiyor hem de köprüler, tüneller bedava olsun diyor. Böyle bir şey olmaz…”
.
Evet, ortada bir hizmet var.
Ama kimse geçmiyor, hatta hizmeti almak isteyenler bile...
O halde şu çıkıyor önümüze:
“Demek ki hizmet pahalıya mal edilmiş…”
.
Gazeteci Çiğdem Toker bir yazısında diyor ki:
“Kesin olan şudur: Hizmet edeceğim diye oy isteyen iktidar, vatandaşının sırtına döviz üzerinden ON YILLAR SÜRECEK YÜZLERCE MİLYAR DOLAR BORÇ yükleyip gidemez. Bunu yapıyorsa da önceliği halk değil, sermayedir. Net.”
.
Milyonlarca dolar borcu köprü maliyetine ekleyince ortaya bir zarar çıkıyor ve emsallerinden pahalı bir köprü meydana geliyor.
.
Mesela, “Boğaziçi Köprüsü” yapıldı zamanında.
Yap-İşlet-Devret değil,
Devletin kendi parasıyla.
.
İşte tarihçesi:
Boğaziçi Köprüsü’nün temeli, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Başbakan Süleyman Demirel tarafından 20 Şubat 1970 tarihinde atıldı.
.
Demirel açılışta yaptığı konuşmada:
“Artık tahta köprü devirlerini geride bıraktık. İnşasına başladığımız Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları, lüks değildir. Türkiye'yi bu eserlerle büyüteceğiz.” dedi.
.
Haklıydı, bir atılım projesiydi.
Vatandaş hizmet bekliyordu.
Karşı kıyılara geçiş iyice Cehenneme dönmüştü.
.
Süleyman Demirel, hizmet vermek için kolları sıvadı…
.
“Yapım sürecinin ardından son hazırlıkları ve kontrolleri yapılan köprü, 30 Ekim 1973 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete sokuldu.”
.
Buraya dikkat!
“Açıldığı gün 28.126 araç geçiş yaptı ki bu rakam 402 araba vapurunun taşıyacağı araç adedine eşitti. 29 Aralık 1997 tarihine gelindiğinde Boğaziçi köprüsü, 1 milyarıncı araç geçişine sahne oldu. 1987’de araç geçişi günlük 130 bine, sonra 250 bine ulaştı. Günümüzde ise 450 bin civarı…”
.
Adalet Partisi iktidarı, 1967 yılında tarihi hayali gerçeğe dönüştürmek için 4 uzman mühendislik firmasından yeni bir proje istedi. En uygun öneriyi yapan “Freeman Fox and Partners” adlı İngiliz firmasıyla da 1968 yılında anlaşma imzalandı.
İnşaatı gerçekleştirecek firmayı seçmek için açılan ihaleyi de “Hochtief AG” adlı Alman ve “Cleveland Bridge and Engineering Company” adlı İngiliz firmalarının oluşturduğu konsorsiyum kazandı.
.
İnşaatına 1970 yılında başlanan köprünün maliyeti “21 milyon 774 bin 283 dolar” olarak hesaplandı. (Maliyete dikkat!)
.
Üç yıl içinde tamamlanan köprü, 30 Ekim 1973’te, Cumhuriyetin İlanının 50. yıl dönümünde hizmete açıldı.
.
İlk açıldığında köprüden geçiş ücreti otomobiller için 10, yayalar için 1 liraydı.
.
(1974’te dolar 14 liraymış. Geçiş ücreti 0.7 dolarmış. Şimdi ise geçiş 200 lira olduğuna göre, 11 dolar civarında geçiş ücreti konmuş. 1974’te Asgari ücret 1200 lira ile köprüden 120 kere geçebiliyorken, vatandaş şimdi 5500 lira olan asgari ücreti ile 27 kere geçiş yapabiliyor (yapamıyor). Peki, şimdi 15 Temmuz şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü otomobil geçiş fiyatı ne kadar diye merak edeniniz varsa yazıyorum: 8 lira 25 kuruş.)
.
Bizim köprü için Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’ şöyle diyor:
“İki kıtayı altı dakikada birbirine bağlayan köprüyle yıllık 465 milyon liralık zaman tasarrufu, 102 milyon liralık da akaryakıt tasarruf sağlanacak.”
.
Doğrudur.
.
Hükümetin hesabına göre köprünün varlığı 567 milyon liralık tasarruf anlamı taşıyor.
.
Doğrudur.
.
Ama muhalefete göre;
“Köprüdeki geçiş ücretlerinin Euroya endeksli olması en büyük sorun. Mart 2018’de 4,80 olan avro kuru bugün 18 liranın üzerinde. Muhalefet, köprüdeki kur garantisi yüzünden kamunun borç yükünün ŞİMDİDEN ÜÇ BUÇUK KAT arttığı görüşünde.”
.
Doğru olup olmadığını size sorayım, siz cevaplayın.
Doğru mu?
.
Haber şöyle:
“Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 23 Mart'ta yaptığı açıklamada 1915 Çanakkale Köprüsü’nün maliyetini 1 milyar 750 milyon Avro olarak açıkladı. Köprü ihale edildiğinde maliyeti 2,7 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Şimdi 15 Avro ve günlük 45 bin araç garantisi ile 2,7 milyar Avro’yu 11 yılda ödeyeceğiz.”
.
Yani “2,7 milyar Avro” artı maliyet.
.
Doğru mu?
.
Eski ulaştırma bakanımız;
“En pahalı hizmet, verilmeyendir” demiş.
Lale Akarun itiraz etmiş:
“Düzeltmek istiyorum: En pahalı yatırım, yapıldığı halde kullanılmayandır. Madem yapıldı, madem kimse kullanmıyor, devlet de kullanılmayan hizmetin parasını misliyle ödüyor…”
.
Köprü öyle veya böyle yapıldı.
.
Sonuç mu?
Garantisi verilen araç geçişi, günün şartlarına uygun değildir.
.
Günlük geçilmeyen “30 BİN ARAÇ” ücreti, “DÖVİZ KURU ARTTIKÇA” köprü maliyetine eklenmektedir ve gittikçe pahalıya mal olmaktadır…