Bir toplumda cahillik artınca her türlü terörist eylem olabilir. İnsanlar kolay galeyana getirilebilir. Araplarda akla ve mantığa sığmayan uygulamalara şahit olup duruyoruz zaten.

Bir toplumda cahillik artınca her türlü terörist eylem olabilir. İnsanlar kolay galeyana getirilebilir. Araplarda akla ve mantığa sığmayan uygulamalara şahit olup duruyoruz zaten. Dinimizin de gelişinin temelinde sosyal adaletin ve insan haklarının tesisi yatmaktadır. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen Araplarda cahilliğin bini bir paraydı.
İnsanın cahili makbuldür, cahil insan daha kolay inanır diyen çakma ilahiyat profesörleri ödüllendirildi bu memlekette.
Sürekli değiştirilen eğitim sistemi, çıkarcı, menfaatçi bir toplumun yaratılması, memleketi daha da riskli hale getiriyor. Üstelik kim olduğu belli olmayan milyonlarca göçmenin sokakta gezdiği hesap edilirse, sokakların da tekin olmadığını kabul etmek gerekiyor. Mesnetsiz bir saldırıda dahi, ortak paydayı bulamayan bir topluluk doğuyor. Millet olma vasıfları her geçen gün kayboluyor.
Çoğulcu cehalet sosyal psikolojide, bir topluluğun üyelerinin çoğunluğunun bir normu reddettiği halde çoğunluk onaylıyor diye, bu norma uyarak yaşamını devam ettirmesi durumu olarak tanımlanıyor.
Bu tez ilk defa 1931 yılında ortaya atılmış ve birçok psikolog tarafından kanıtlanmıştır. Çoğulcu cehalet kavramı, ilk defa Daniel Katz ve Floyd H. Alport tarafından geliştirilmiştir. Kimse inanmaz ancak herkes, herkesin inandığını düşünür ifadesi bu kavramı en iyi açıklayan cümledir.
Çoğulcu cehalet, bir topluluktaki bireylerin çoğunluğu, kendi içlerinde inanmadıkları halde diğerlerinin inandığını düşünerek inandığını ifade etmesidir. Dolayısıyla bir yanlışın dillendirilmesi oldukça zordur. Biat kültürünün de etkin olduğu çoğulcu cahillik, fanatizmi de körüklemektedir.
Çoğulcu cahillikte, yapılan yanlışlar zaman içerisinde normal kabul edilmeye başlar. Aslında normalleşen kavram kimsenin kendi içinde kabul etmediği kavramdır.
Sosyal bilimler literatüründe çoğulcu cehaletle ilgili pek çok örnek bulunmaktadır.
Bunların en bilineni klasik sınıf örneğidir. Bir öğretmen, bazı zor konuları anlattıktan sonra sınıfa dönerek sorusu olan var mı diye sorduğunda kimse sesini çıkarmaz. Sınıfın çoğunluğu konuyu anlamamıştır ama hemen bütün öğrenciler diğerlerinin anladığını düşünmüştür. Dolayısıyla anlamadığını ifade edemez ve soru sormaya cesaret edemez.
Aşırı alkol tüketimi konusunda, insanlar bireysel olarak uzak durmaya çalışsa da, içmek istemese de arkadaş ortamında aykırı olmamak için yanlışa destek olabilmektedir.
Siyaset dünyasında çoğulcu cahillikle ilgili binlerce örnek var. Her şeyden anlayan yorumcuların ne hallere büründüklerini herkes görüyor.
İktidar partisi içinde, fesli tarihçiyi eleştirebilen neredeyse yoktur. Herkes kendi içinden eleştirmektedir. Yine Atatürk’ü açık seçik telaffuz edebilen oldukça azdır. Menfaatine zarar gelmesinden korkan insanlar, normal olarak yanlışın yanında durmaktadırlar.
Beka meselesini hiç kimse anlamadı. Dış güçler dendi o kadar. Açık seçik, net bir şekilde açıklayan da olmadı. Çoğunluk anlamadığı halde, anlamış göründü.
Üretimin yerlerde gezdiği memlekette, döviz fiyatları zıplayınca, dış güçler operasyon yapıyor yalanına, inanmayanlar da inanmış göründü.
Gıda fiyatlarının artması, stokçulara bağlandı. Depolara baskın yapıldı. Sonuç ne oldu diye soran da olmadı. Öyleymiş dendi geçildi. Üretimin olmadığını kimse görmedi.