Buğday başağa bindi ama pek neşesi yok. Hem geç ekildi hem de taban gübresi yetersiz kaldı. Zaten uzun yıllardır ithalat nedeniyle kazandırmıyordu.

Buğday başağa bindi ama pek neşesi yok. Hem geç ekildi hem de taban gübresi yetersiz kaldı. Zaten uzun yıllardır ithalat nedeniyle kazandırmıyordu.
Paramız var ki alıyoruz lafının kime ait olduğunu herkes biliyor artık. Üretimi köstekleyen politikalar, ne yazık ki hemen bütün ürünlerde meyvelerini veriyor. Amerikan şirketlerinin, özellikle tarımsal ürün tedarikçilerinin en büyük pazarı haline geldi memleket. Hala daha çıkıp ağlamak zırlamak yok diyenler de oluyor.
Yeni tarım bakanı Vahit Hocayı da tebrik etmek gerekiyor. İktidarın tarımsal üretimi dışa bağımlı hale getirdiğini de itiraf ediverdi. Gıda bağımlı hale gelmiştik zaten.
Hasat zamanlarında açılan kapılar, ithalat serbestlikleri, kaldırılan gümrük fonları, Türk çiftçisinin canına okudu. Eskiden ayağına sıkıyordu, şimdi alnından vuruyor. Pahalı alıp, içeri ucuza vererek çiftçisini alnından vuran devleti de görmüş olduk. Üretici üretmekten vazgeçti. Geri döner mi bilinmez ama bundan sonra tarım ürünlerinin pazar fiyatları hep enflasyonu artıran aktörler olarak listeye girecek.
Buğday ilk defa Anadolu’da kültüre alınmıştır. 14 bin yıldır bu topraklarda yetiştirilmektedir. Bu topraklardan dünyaya yayılmıştır. Kuzey Amerika kıtası Anadolu’dan götürülen yerel buğday çeşitleriyle kıtlıktan kurtulmuştur. ABD’de Türk Buğdayı anıtı inşa edilmiştir. Yine Anadolu’dan götürülen yerel çeşitleri ıslah edip, Meksika Buğdayları ile devrim yapan Norman Ernest Borlaug Nobel Barış ödülü almıştır.
Numan Kıraç ve arkadaşlarının 1930’larda Eskişehir’de yaptıkları ıslah çalışmaları dünya literatürüne Türk Mucizesi olarak geçmiştir.
Buğdayda böyle güçlü bir geçmişi, güçlü bir deneyimi olan Türkiye, 18 yıldan bu yana, net buğday ithalatçısı haline getirilmiştir.
Tarım ürünlerinde uygulanan politikalar, adeta üreticiyi, üretimden uzaklaştırmak için geliştirilmektedir. En fazla ekimi ve üretimi yapılan buğdayda, iktidar sınıfta kalmıştır. Diğer ürünlerde yaşanan arz sıkıntıları, fahiş fiyat artışları zaten ayan beyan ortadadır.
İktidarın tarım politikaları Türkiye’yi, 125 tarım ürününde ithalatçı hale getirmiştir. Patates ve soğan ithalat listesinde olmayan beş üründen ikisiydi. Onlar da ithal ediliyor.
Üretilemeyen ürünlerin ithali doğaldır. Üretme imkânı olan ürünlerin ithalatı gıda güvenliği açısından ciddi bir risktir.
Hükümet iktidara gelir gelmez buğday ithalatını başlatmış ve buğday üretimi göreceli bir şekilde azalmaya başlamıştır. Neticede, 95 milyon dekar olan buğday ekim alanı 58 milyon dekara düşmüştür. Verim ve üretim arttı söylemleri, istatistiklerle oynamaktan başka bir şey değildir.
2003 ve 2004 yıllarında 1 milyon tonla başlayan buğday ithalatı, 10 milyon tonu aşmıştır. Buğday ithalatına ödenen toplam döviz miktarı 20 milyar doları geçmiştir. Yalaka bürokratlar, efendim aynı zamanda ihraç ediyoruz diyerek savunma yapmaktadırlar. Oysa aynı süreçte ihraç edilen buğday miktarı 5 milyon ton ve elde edilen döviz geliri sadece 1 milyar dolardır.
Buğday bu ülkenin en stratejik ürünüdür. Buğdayda dışa bağımlı hale getirilen memlekette, ekmeğin, simidin, bohçanın, böreğin daha pahalı olması kaçınılmazdır.