Geçen sene başımıza gelmeyen felaket kalmamıştı.

Geçen sene başımıza gelmeyen felaket kalmamıştı.
Depremler,
Yangınlar,
Fırtınalar,
Sel baskınları,
Virüs zaten başta…
.
Bir de “Müsilaj” belası kapımıza dayanmıştı.
Hepimiz korkmuştuk:
“Ne oluyor?” diye.
.
Öyle ya,
Denizin üzeri sümüksü bir madde ile kaplanmıştı.
Deniz oksijen alamamıştı.
Canlıların ölme tehlikesi ile yüz yüzeydik.
Bırakın denize girmeyi, elimizi bile sokamıyorduk.
.
İktidar acil durum paketi açıkladı.
Marmara’ya kıyısı olan tüm belediyeler bir araya gelerek çözüm sunarak “Acil eylem planı” oluşturdular.
.
Bu plan çerçevesinde bazı tedbirler şunlardı:
Bölgede bulunan mevcut atık su arıtma tesislerinin tamamı ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülecekti.
.
Atık su arıtma tesislerini gerektiği gibi işletmeyen OSB’lerin rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmalarıyla ileri arıtma teknolojilerine geçişi hızlandırılacaktı.
.
Marmara Denizi’ne gemilerin atık sularının boşaltılmasının önlenmesine yönelik üç ay içinde düzenleme yapılacaktı.
.
Tersanelerde temiz üretim teknikleri yaygınlaştırılacaktı.
.
Türkiye Çevre Ajansı eliyle, Marmara Denizi ile ilişkili tüm havzalardaki denetimler uzaktan algılama, uydu ve erken uyarı sistemleri, insansız hava araçları ve radar sistemleri kullanılarak artırılacaktı.
.
Marmara Denizi’yle ilişkili havzalarda, dere yataklarına yapay sulak alanlar ve tampon bölgeler oluşturularak kirliliğin denize ulaşması önlenecekti.
.
Zeytin karasuyu ve peynir altı suyu kaynaklı kirliliğin önlenmesi için, atık su azaltımını gerçekleştirecek teknolojik dönüşümler sağlanacaktı.
.
Fosfor ve yüzey aktif madde içeren temizlik malzemelerinin kullanımı aşamalı olarak azaltılacak ve Organik temizlik ürünleri teşvik edilecekti.
.
Marmara Denizi’mizdeki tüm hayalet ağlar 1 yıl içerisinde temizlenecekti.
.
Soğutma suları ve termal tesislerden oluşan sıcak suların Marmara Denizine etkilerinin azaltılmasına yönelik tedbirler alınacaktı…
.
Sonuç?
.
İşte size dün bir gazetede yayınlanan haber:
“Normalde arıtma işlemi yapılarak salınması gereken sanayi atığı sular Yıldırım ilçesi Samanlı deresine arıtılmadan yapmadan salındı.”
.
DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Bu derede sanayi atıklarının boşaltıldığı iki tane deşarj noktası görüyoruz. Birinden sıcak su akıyor. Bu arıtılmadan suyun dereye salındığını gösteriyor.”
“Bu dereler bu yıl da kimyasal sularla Marmara’ya akmaya devam ediyor. Bu kimyasal atıklar derelere salındığı müddetçe bu yıl da müsilajla karşı karşı geleceğiz…”
.
Bu sene müsilaj olduğunda bu haber gündeme gelecek birileri, “Ben demiştim” diyecek,
Birileri de, “Olmaz öyle şey” diyecek.
Olan bize olacak…
 
***
BANDWAGON
Bandwagon Effect’in ne olduğunu bilir misiniz?
Böyle sorulunca bilmeyebilirsiniz.
Aslında bildiğimiz şeymiş.
Zira ben de bilmiyordum yeni araştırıp öğrendim, size de aktarayım…
.
Bu yöntem, 1848’de Amerikan Politik sisteminde kullanılmaya başlanmış.
Dan Rice adında bir palyaço, o zamanlar bando arabası (bandwagon) kullanarak politik turlara katılmış.
Bando arabası coşkulu müziklerle turlara çıkıyor ve “Bandoya Katıl” sloganıyla insanların dikkatini çekiyormuş.
Bu sayede elde ettiği popülerliğinden dolayı, seçimlerde büyük bir başarı kazanmış.
İşte bu yönteme hepimizin dilimizdeki karşılığı olan “Sürü Psikolojisi” olarak bildiği ve İngilizcesi de “Bandwagon Effect” (BandoArabası Etkisi) adı verilmiş.
.
Bazen insanlar, kendisine yakın hissettiği insanlar ile arasındaki “ahengi koruyacak davranışlara” yönelirmiş...
Ahengi korumak adına doğru bir karardan saparak başka kararları onaylayabilirmiş.
Bu yüzden, “ayrılığa düşmemek adına” diğer üyelerin kabul ettiği bir şeyi “kritik etmeden kabul edermiş.”
.
Misal;
Başarılı bir insanın popülerliği ve güvenilirliğinden etkilenmiş bir insan, “berrak düşünme gerektiren muhakeme yeteneğini kaybedermiş.”
.
Politikada ise;
Bir siyasi hareketi sadece popülerliğinden dolayı takip eden seçmenlerde görülmekteymiş.
Bu gibi sebeplerle “seçmenler kazanması muhtemel görülen adayları desteklerlermiş.”
.
Sonuç ne?
.
Şöyle diyor uzmanlar:
Sürü psikolojisi bazı insanların veya diğer canlıların bütün olarak “kendi anlayış ve bilişleri temelinde karar verme kabiliyetinin yokluğunun bir sonucudur.”
.
İnsanların topluluğa uymasının en büyük sebeplerinden birisi, “yalnızlık korkusudur.”
Eğer zihnimiz korkularla dolu olmasaydı her zaman mantıklı ve berrak düşünmeye yönelirdik.
“Eğer kararlarımız tam olarak mantıklı temellerde değilse, gözümüz kapalı olarak diğerlerini takip etmeye yöneliriz.”
Çoğunluğa eşlik edenlerde, kolektif katılım ve çoğunlukçu kabullerin inançlara daha ağır basması söz konusudur.
Bu davranış, çoğunluk düşüncesinin yanlış olduğu bilinse bile gerçekleştirilir.
.
Gerçekte toplum baskısı, akımlar, propagandalar vs. içinde tam anlamıyla etkilenmeden kalmamız imkânsızdır.
Hepimiz karar vermek ve ilerlemek için hayatın kesin gerçeklerini benimsemeliyiz.
Kararlarımızın doğruluğundan tam emin olamasak bile, kendi referans noktamızı oluşturabilmeliyiz.
.
René Descartes’in meşhur bir lafı vardır.
“Düşünüyorum, öyleyse varım…”
.
Demek ki:
“Sürü olmamak için düşünmek lazımmış…”
.
“Peki sen ne demek istedin?” diyenler var mıdır bilmem ama bir fıkra her şeyi kısa yoldan anlatır sanırım.
.
Adam, papağan almak için bir dükkâna uğrar ve papağanları gözden geçirir.
Yanına gelen dükkân sahibi, papağanların meziyetlerini anlatır.
“Bak”, der, “Şu papağan tam 5.000 dolar, şu ise 10.000 dolar.”
Müşteri şaşırır ve haliyle sorar:
“Bu papağanların bu kadar pahalı olmasının sebebi nedir acaba?”
Dükkân sahibi cevaplar:
“Bak şu 5.000 dolarlık papağan Mozart’ın bütün aryalarını ezberden okur. Şu
10.000 dolarlık olan ise, Wagner’in bütün eserlerini ezbere bilir ve okur.” dedikten sonra anlatmaya devam eder:
“Şu arkada bir tane daha var. O da tam 30.000 dolar.”
Müşteri, “Yuh” der, “O ne yapıyor öyle? Ne okuyor ki o kadar pahalı?”
Dükkân sahibi cevaplar:
“Emin olun onun şimdiye kadar hiçbir şey okuduğuna şahit olmadım; ama diğer ikisi ona maestro diyorlar…”
 
***
SU KAPLANI
Nam-ı diğer adı “Sumatra Kaplanı”
Özelliği suda avlanması.
Ayak parmakları arasında perde olmasından dolayı suda oldukça hızlı hareket ederek, yüzebiliyorlarmış.
.
Aman kardeşim, bizden uzak olsun da…
.
Su Kaplanının bu yıl bir özelliği var.
O da şu:
Çin yılında bu yıl Su Kaplanı yılıymış.
.
60 yılda bir gelen Su Kaplanı yılı:
Atılacak her büyük adımda,
Gücü,
Cesareti ve
Tercihi simgeliyormuş.
.
Su Kaplanı yılı:
Bol miktarda,
Dram,
Heyecan ve
Hiddete de işaret ediyor.
.
Su Kaplanı yılı bize ne getirecek?
.
Risk alma ve macera yılı olacakmış.
Hem kendimiz hem de başkaları için yeniden coşku bulacakmışız.
Herkes harekete geçecekmiş.
Cömertlik tüm zamanların en yüksek seviyesinde olacakmış.
Sosyal ilerleme yeniden mümkün görünüyormuş.
.
Ne diyelim?
Haydi hayırlısı…