Karısı adamı otel odasında sekreteri ile basmış. Akabinde odada müthiş bir münakaşa başlamış. Konu dönmüş dolaşmış namusa ve karşılıklı sadakate gelmiş.

Karısı adamı otel odasında sekreteri ile basmış.
Akabinde odada müthiş bir münakaşa başlamış.
Konu dönmüş dolaşmış namusa ve karşılıklı sadakate gelmiş.
Adam karısına sormuş;
-“Bir otel odasına giriyorsun. İki tane yatak var, birinde bir erkek, diğerinde bir kadın var, uyumak da zorundasın, sen hangisinin koynuna girerdin?”
Karısı gözyaşlarını silerek düşünmeden;
-“Tabii ki kadının…” demiş
Adam sinirlenerek:
-“Bak gördün mü?” demiş “Yahu biz ne yaptık ha? Sana soruyorum, biz ne yaptık?”

Karakolda polis kadına sormuş:
-“Kocanızın kafasına yatak odanızda vazo fırlatmışsınız… Neden?”.
-“Çünkü bana seks manyağısın dedi” diye cevap vermiş kadın.
Polis memuru sormuş:
-“Bu onu yaralamanız için geçerli bir sebep mi sizce?”
Kadın sakince cevaplamış:
“Evet, beni rezil etti! Kalbimi kırdı… Bu cümleyi bana yatağımda sütçünün, postacının, tesisatçı ve telefoncunun arasındayken söyledi..!”

Turist Temel, Amazon gezisinde dalları yararak, yaprakları yolarak ormanın içinde uzun sure ilerledikten sonra karşısına çıkan lacivert, kırmızı yeşil rengârenk ve harika öten kuşu görünce rehbere dönüp
-“Bu... Bu ne kuşu?” diye merakla sormuş.
Cevap vermiş rehber:
-“Bu kuş ‘Cennet Kuşu’ efendim…”
Temel ensesini kaşıyarak;
-“Hadi ya! Bence dönelim... Biraz fazla uzağa mı gitmişiz ne...”

Temel vize kuyruğunda, her zamanki gibi vize vermemekte direnen yabancı ve tipik suratsız elçilik çalışanlarından biri sıra Temele gelince;
-“Size bir bilmece soracağım, bilirseniz vizenizi vereceğim... Bilin bakalım karşıdan karşıya geçerken üzerinize gelen iki adet far gördünüz, bu nedir?”
-“Otomobil…!” diye sevinerek ve heyecanla cevaplamış Temel…
Vize memuru;
-“Tamam ama olmadı… Nasıl bir otomobil? Opel mi? Ford mu? Mercedes mi? Hangisi?”
Bu cevaba oldukça bozulan Temel;
-“Durun... Bana bir şans daha verin...” diye yalvarmış adeta.
Elçilik çalışanı;
-“Ama bu son şansınız... Bilemezseniz sıradakini alırım... Yine karşıdan karşıya geçiyorsunuz, bu sefer tek bir far gördünüz... Nedir bu?”
-“M… Motosiklet..!” diye cevaplamış Temel..
-“Bakın yine aynı hatayı yaptınız… Tabii ki motosiklet... Ama ne? Honda mı? Suzuki mi? Harley mi? Hangisi? Özür dilerim, sıradakiiii…” diye bağırınca Temel lafa girmiş;
-“Vizeyi boş verin ama madem meraklısınız izin verirseniz ben de size minik bir bilmece sormak istiyorum...” demiş hafif sinirli bir şekilde…
Vize memuru oturduğu camekânın arkasından heyecanlanarak;
-“Sor bakalım…” demiş.
Temel başlamış sormaya;
-“Vakit gece yarısı, kırmızı fenerli bir sokaktasınız, elektrik direğine yaslanmış, file çoraplı, kıpkırmızı rujlu, elinde uzun ağızlığı olan sigara içen bir kadın gördünüz… Bu kimdir?”
-“Hahaha... Kolay... Bu bir Fahişe tabi ki” diye cevaplamış vize memuru,
Temel parmağını azarlar gibi sallayarak;
-“Aaaa, olmadı... Olmadı ama…”
-“Nasıl olmadı?”
-“Tamam da kim? Ebeniz mi? Anneniz mi? Kız kardeşiniz mi? Hangisi?”

Kayseri’de çocuklar bir mahalle meydanında ellerindeki antika paralarla bilye oynamaktadırlar.
Oradan geçen Yahudi, çocukların oynadıkları paranın antik değerinin yüksek olduğunu anlayınca, bunları çocuklardan satın almak ister.
Çocuklara teklifini yapar;
- “Oynadığınız paraları bana verin, size bir avuç para vereyim.”
Çocuklar, kayıtsızca Yahudi’ye bakarlar, içlerinden birisi;
-“Amca bunların parayla satılmasına ne gerek var. Eğer çok beğendinse, beni sırtına al, şu karşıki ağaca kadar götür, ben bunları sana bedava vereyim.”
Yahudi keyiflenir, çocuğu kaptığı gibi omzuna alır ve dediği yere doğru götürür.
Çocuk Yahudi’nin sırtında, bir teklif daha yapar;
-“Bu paralardan cebimde de var. Ağacın yanına kadar anırırsan, sana onları da veririm.”
Yahudi, cevap olarak anırmaya başlar…
Ağacın dibine gelirler, çocuğu indiren Yahudi, parayı beklerken çocuk kaçar, arayı biraz açtıktan sonra, karşısına durup gülmeye başlar.
Yahudi neye uğradığını şaşırmıştır.
Parayı alamayacağını anladığı için de yapacağı bir şey yoktur.
Yalnız, niçin bırakıp kaçtığını merak eder ve sorar.
-“Evladım, sırtında taşıttın kendini, para vermedin. Üstelik ‘anır’ dedin, onu da yaptım. Peki, niçin kaçıyorsun, niye paramı vermiyorsun?”
Çocuğun cevabı;
-“Bre uyanık adam, sen eşek olarak, bu paranın değerini biliyorsun da, ben Kayserili olarak bilmez miyim?”

Dursun iki gündür kendisinden haber alınamayan Temel’in kapısını kırıp içeri girmiş.
Bir de ne görsün; Temel ayağından tavana asılmış, sallanıyor.
-“Uyy, Temel, ne ediyisun?”
-“Fadime beni terkettu, ben de kendimu intihar ettum!”
-“İyi de, madem intihar edeceydunda, ipi boynuna niye geçirmedun?”
-“Yok be uşağum… Bir seferinde öyle ettum, nefes alamadum da…!”

Temel kiralık ev arıyormuş.
Emlakçı olan arkadaşı Dursun’un yanına gitmiş ev sormuş.
Dursun ona deniz kıyısında dubleks bir ev olduğunu söyleyince Temel:
-“Kirasu ne kadardur ha puranun?”
Dursun: -“15 pin liradur…”
Temel:
-“Ahıri varmi dur?”
Dursun:
-“Oyle bir evde ahırun ne işu vardur. Hem sen ahiru ne yapacaksun?”
Sinirlenen Temel:
-“Ha o 15 pin lirayu veren öçüz nerde yataçaktur, oni merak etmişumdur?”
...
Bizim Temel ile Cemal bir gün lüks bir otelin lobisinde güzel bir kadın görürler.
Temel der ki;
-“Ula Cemal, gidip bir bakayım, bu kadın bize pas verir mi?”
Temel yaklaşır ve kadına, sorar:
-“Benimle bir yemek yer misunuz?”
Kadın:
-“Bahse girerim şu kapıdaki Mercedes sizin değil…”
-“Değildur.”
-“Şöyle iyi durumda bir banka hesabınız da yoktur sanırım…”
-“Yoktur.”
-“Karadeniz kıyılarında şöyle iki katlı bir çiftlik eviniz de yoktur herhalde…”
-“Yoktur.”
-“Hadi o zaman çek arabanı!”
Temel boynu bükük döner Cemal’in yanına:
-“Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mercedesini bana verir misun?”
-“Verirum Temel’im”
-“Bir telefon etsem kendi bankamda bana hesap açarlar mi?”
-“Açarlar Temel’im”.
-“Ama işin en kötü tarafı şu: bizim peder çiftlik evinin uçüncü katını yıkmama izin vermez...”
...
Adamın biri bir gün yolda giderken otostop yapan bir kedi görür, durur ve arabaya alır.
Kedi ön koltuğa geçer ve dile gelir:
“Ben aslında bir insanım, eğer benim başımı bir kere okşarsan çok güzel bir prenses haline gelirim” der.
Adam güler ve arabayı sürmeye devam eder.
Kedi tekrar dile gelir;
-“Eğer benim başımı okşarsan çok güzel bir prenses olacağım ve seninle 1 hafta kalmaya razıyım” der.
Adam tekrar güler ve iki elini de direksiyondan ayırmayarak sürmeye devam eder.
Kedi sıkılmaya başlar ve der ki;
-“Eğer benim başımı okşar ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım…”
Adam yine güler.
Sonunda kedi dayanamaz:
-“Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni okşarsan 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. Neden beni okşamıyorsun?”
Sonunda adam konuşur:
-“Bak, ben bir mühendisim. Konuşan bir kedi, bir prensesten daha ilginç geliyor.”

Temel evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve:
-“Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok.”
Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora:
-“Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?”
-“Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız…”
Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış:
-“Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı.”