Ne güzel sözdür bilenle bilmeyen bir olur mu. İnsanın gelişimi ve kültürel alanda yükselişi bilgi dağarcığının genişlemesiyle mümkündür.

Ne güzel sözdür bilenle bilmeyen bir olur mu. İnsanın gelişimi ve kültürel alanda yükselişi bilgi dağarcığının genişlemesiyle mümkündür. İlkel, çok az teknolojik ürün ve nesnenin bulunduğu toplumlarda dahi bilen insanlar diğerlerinden ayrılır. Kendi kültürel değerlerini taşıyabilen ve yükselten bireyler hep el üstünde tutulur. Hatta bilge olarak tanımlanır. Danışılan insandır.
Bilgi sahibi olmak için kendi içersinde hem eğitim hem öğretim gerekir insanoğluna.  Bilgili olmak hayatı daha iyi kavramak ve anlamak için de gerekir. Entelektüel olarak tanımladığımız bireylerin hayata bakışları çok daha farklıdır. Bilgi dağarcığında harmanladıkları deneyimlerle hayata bakarak hemen pek çok konuda doğru ve nitelikli düşünce üretebilirler. Kitap okumak, günlük gazete takip etmek, haftalık ve aylık dergileri izlemek entelektüel yaşam tarzıdır bir yerde.
İnsanın çevresinde olup bitenleri güncel anlamda değerlendirebilmesi edinim ve deneyimlerine bağlıdır. Edinimi az olan insan çevresinde olup bitenleri anlamakta zorluk çeker. Körü körüne deyimi bu tip bireylere uyar. Dindar insan dahi bilgi seviyesi arttıkça dini vecibelerini daha iyi yerine getirir.
Bilgi edinmenin zorluğu kalmadı artık. Hatta bilgi sahibi olmak insanımıza yük olmaya başladı. Bildiğini de yarım yamalak bilir hale geldi. İnternet ve diğer iletişim araçlarıyla hemen her konuda bilgilenmek mümkün olunca beyne yük yapmanın anlamı yok artık diye düşünülüyor veya davranılıyor. Ancak belli konularda düşünce geliştirebilmek, konulara bakış açısı kazanmak için kendi tarafından veya daha önceden denenmiş ve sonuçlanmış edinimlere ihtiyacı olduğunu unutuyor. Nitekim seçim arifelerinde kararsızların oranı her geçen yıl artıyor.
Herhangi bir toplantıda konuşulanların farkına varmak, konuşmada geçen kişi ve konuları tanımakla mümkündür. Fıkra dahi anlatılsa gülebilmek için fıkrada geçen konunun derinliğine bilinmesi gerekir. Aksi takdirde gülünecek bir yerini bulamaz insan.
Tarihi ve turistik yerleri görmek için yola çıkacak bir insanın, güzergâhı üzerindeki bütün birimler hakkında geniş bilgi sahibi olmasında yarar vardır. Eğer nasıl olsa orada öğrenirim diye yola çıkıyorsa, harcadığı zaman ve kaynağın en az yarısı boşa gitmiş demektir. İnsanımız bu anlamda yeterli bilgi sahibi olmadan yola çıkmakta ve kervan yolda düzülür misaliyle zaman ve emeğinin önemli bir kısmını boşa harcamaktadır. Sonuçta gezinin gerçek değeri ortaya çıkmadığı gibi, yapılan ziyaret yorgunluktan öte bir işe yaramamaktadır. Kılavuz refakatinde yapılan gezilerde dahi bilgi sahibi olmanın önemli yararları vardır. Anlam ve önemi daha da pekişmektedir.
Bebeklikten başlayan öğrenme ve edinme güdülerini canlı tutmanın yolu neme lazımcılığın önüne geçmektir. Hayatı anlamanın ve hayattan tat almanın da yolu daha çok bilmektir. Anlaşılmayan olgularda insan ne gülebilir ne de üzülebilir. Anlamak için de bilmek gerektir.