Okuduğunu anlamayla ilgili ilköğretim öğrencileri arasında yapılan değerlendirmelerde, ne yazık ki öğrencilerimiz sıfır veya sıfır küsur puan çekip rekor kırıyor.

Okuduğunu anlamayla ilgili ilköğretim öğrencileri arasında yapılan değerlendirmelerde, ne yazık ki öğrencilerimiz sıfır veya sıfır küsur puan çekip rekor kırıyor. Eğitim sisteminde sorun var deyip sürekli değiştirilen eğitim sistemleri, okuduğunu, gördüğünü anlamayan bir nesil yetiştiriyor.
Okul önlerinde ve insan hareketlerinin yoğun olduğu alanlarda koyulan kasisleri, levhaları anlamayan insanların başka insanlara zarar vermemesini sağlıyor.
Zorunlu eğitim süresini de uzatan sistemler topluma daha bilgili ve yararlı insanlar yetiştirecek şöyle olacak, böyle olacak diye milletimize anlatılmaya çalışılırken, sonuçlar hiç de iyi görünmüyor. Dünya genelinde eğitimle ilgili ölçme ve değerlendirme çalışmalarında gençlerimiz ne yazık ki nal toplamaya devam ediyor.
Dünya hızla değişirken, bilişim teknolojileri baş döndürürken, çağı yakalayabilmek ancak eğitimle, öğretimle mümkün oluyor.
Yetmişli yıllarda okul cumartesi günü öğleye kadar da vardı. Zamanın çoğu okulda geçerdi. Sınav diye bir şey yoktu. Öğrencilerin gündeminde yarışmak yoktu. Aynı sırada oturduğu arkadaşı rakibi değildi.
Ne malzeme ne personel yeterliydi. Sınıf ve koridor temizlikleri nöbetçi öğrenciler tarafından yapılırdı. Şimdi onca temizlik personeli temizliğe yetişemiyor.
Birinci teneffüs uzun tutulur, Amerikan yardımı olarak gelen süt dağılırdı. Memleket süt fazlası verince, yenilerde de süt verilmeye çalışılıyor.
Eskiden eğitim ve öğretim odaklı çalışmalar daha öncelikliydi. Sınavlar öncelikli hale geldikten sonra eğitim ne yazık ki rafa kalktı.
Eğitim sistemleriyle oynamak yarar getirmemektedir. Sıklıkla değiştirilen sistemler ne yazık ki, gençlerin öğrenmeden okul bitirmelerine neden olmaktadır.
Okuduğunu anlama üzerine yapılan değerlendirmelerde, dünya şampiyonluğunu elinde bulunduran Finlandiya, ilköğretimde dersi kaldırdı. Haftanın beş günü çocuklar okula geliyorlar. Ders yok. Koşarak, heyecanla deliyorlar. Çünkü her gün yeni bir şeyler öğreniyorlar. Merakla geliyorlar. Zihinleri pırıl pırıl geliyor.
Son yirmi yılda, 15 defa sistem değişti. Denenmedik sistem kalmadı eğitim-öğretimde.
Hangi sistem getirilmiş olsa da, tek bir tanesi bile çocukları heyecanla ve istekle okula çekemedi. Çocuklar isteksiz okula gidiyorlar. Gecenin karanlığında yola çıkıyorlar. Servis otobüslerinde uyuya kalıyorlar. Uykusunu alamayan çocuk okulda ne öğrenebilir ki? Çocuklar öğrenmesin diye saat ayarlamaları bile kaldırıldı.
Eğitim sistemiyle sürekli oynamak çocukların gelişimine zarar veriyor. Bir sistemin başarısını görmeden diğer sisteme geçiliyor. Sistemin kökenine dokunulmuyor. Kökeninde sorun varsa uygulama şeklinin önemi var mı?
En güzeli çocukların heyecanla şevkle okula gelmelerini sağlamak. Eğer çocuklar istemeyerek geliyorlarsa öğretmenin en iyisi bile çok başarılı olamaz. Oyun çağındaki çocuklar derken ne kadar yoğun ders yüküyle uğraşıyorlar değil mi?
Dün Öğretmenler Günü idi. Yağlı ballı cümlelerle sorunlar örtüldü gitti. Oysa öğretmen eğitiminden başlayan süreçler de sorgulanmalı ve okuduğunu, gördüğünü anlayan, evrensel düşünebilen, sorgulayan ve muhakeme edebilen nesillerle gelişir bu memleket.