Cumhuriyet Bayramı bu sene Cuma gününe denk geldi.

Cumhuriyet Bayramı bu sene Cuma gününe denk geldi. Hemen bütün millet hutbede Cumhuriyetin Kurucusu Atatürk’ün de anılacağını umut etti. Oysa iki yıldan bu yana ne milli bayramlara denk gelen haftalarda, ne de önemli anma günlerine denk gelen günlerde Cumhuriyetin Kurucusu, bu ülkenin kurtarıcısına yer verilmiyor. Şaşırmamak lazım aslında. Adamlar görevlerini yapıyorlar. Bu ülkenin vatandaşlarının ödediği vergilerle maaş alanlar bu ülkenin kurucusuna kin ve nefret duyabiliyorlar. Küfür etmeseler de küfür edenlerin arkasında durabiliyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı, aslında başındaki zatın tasarrufuyla bu işleri yapıyor. Talimat alıp almadıkları bilinmez ama idari erkin hoşuna gidiyor olmalı ki, bayram kutlanan bir günde dahi Cuma hutbesinde Cumhuriyetin Kurucusunun adının anılmaması düşmanlığın tescilidir. Başka bir açıklaması olamaz. Netice itibariyle Cumhuriyet ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlara saygısızlık yapmak için elinden gelen gayreti gösteriyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş kanununun aksine dinci siyaset yapıyorlar. Cumhuriyeti ve Atatürk’ü sevmeyenlerin bir yerde istediklerini yerine getiriyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Atatürk’ün talimatıyla kurulmuştur. İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kılınmıştır.
Cumhuriyet Bayramlarında, 30 Ağustos Zafer Bayramlarında, Çocuk Bayramlarında, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramlarında, özetle Milli Bayramlarda Atatürk ve Cumhuriyetin kurucularının Cuma Hutbelerinde anılmaması bilinçli bir uygulamadır. Düşmanlığın bir nişanesidir.
İktidarın içinde güçlü bir kadro Atatürk ve Türkiye Cumhuriyetine karşı limoni tutum içerisindedir. Adını telaffuz etmek zorunda oldukları yerde sadece Gazi Mustafa Kemal ismini kullanmaktadırlar.
Keşke Yunan galip gelseydi diyerek Atatürk başta olmak üzere İstiklal Marşının yazarı Mehmet Akif Ersoy’a ağza alınmayacak küfürler eden çakma tarihçi, İngiliz Vatandaşı Kadir Mısıroğlu, hasta iken Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Diyanet İşleri Başkanı tarafından ziyaret edilmiş ve çekilen fotoğraflar bilinçli bir şekilde sosyal medyada paylaşılmıştır. Rahmetlinin ‘Mustafa Kemal’le zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin’ vasiyeti gereği cenazesine iktidar erkinin önemli bir kısmı katılmıştı.
Atatürk’ü ve cumhuriyetin değerlerini sürekli eleştiren ve küfür eden, milletimizin ortak paydalarına saldıran Mısıroğlu, hem sağlığında hem de öldükten sonra iktidarın tepeden aşağıya bütün kesimleri tarafından onurlandırılmıştır.
Diyanet İşleri Başkanının Atatürk’e, Mehmet Akif’e, cumhuriyeti kuranlara küfür eden bir zatı ziyareti, sadece hasta ziyareti değildir. Fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşması da çocuk işi değildir. Cuma Hutbelerinde milli bayramları, Atatürk’ü anmamaları tamamen bilinçli bir şekilde yapılmış eylemdir.
Önemli olan milletimizin bunları görmesi ve uyanmasıdır. Takiyelerin farkına varmasıdır. Yoksa çok bilinmeyenli denklemler arasında farkına varılmadan cumhuriyetin düşmanları da memlekette cirit oynatmaya devam etmektedirler.
Diyanet İşleri Başkanlığının dergisinde bir makale ‘…Atıf Hoca gibi sayısız âlimin canına kasteden, hukukun olmadığı mahkeme idama hükmedecektir’ şeklinde bitiyor. Satır altında neler yazıyor neler. Aslında Diyanet İşleri verilen görevleri yapmaya devam ediyor.