“Senin kalbini kırdığım için dünden beri uyuyamıyorum…'

“Senin kalbini kırdığım için dünden beri uyuyamıyorum… Çok haksızdım… Unutup beni affeder misin? Yokluğunu her an, her saniye içimde hissediyorum… Aptalın biriyim ben… Hiç kimse senin yerini dolduramaz… Seni seviyorum, Aşkımmmm…
Karın…”
Not: Piyangonun yılbaşı büyük ikramiyesini kazandığın için tebrikler
 
***
Bir gün padişah Nasreddin Hoca'ya sormuş.
“Hocam ben ölünce Cennete mi gideceğim yoksa Cehenneme mi, söyle bakayım?” demiş.
Hoca padişahtan korkmadan:
-“Cehenneme gidersiniz padişahım?” demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca:
-“Kızmayın padişahım ben aslında size ‘Cennete gidersiniz’ diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden Cennet dolup taşmış. Bu yüzden ‘Cennete sığmazsınız’ diye Cehenneme gidersiniz dedim” demiş.
 
***
Adamın birini hiç ummadığı bir sırada sadrazam yapmışlar.
Adam ne yapacağını hiç bilmiyormuş.
“En iyisi eski sadrazama danışayım” demiş adam kendi kendine.
Gitmiş eski sadrazama...
O da “Bak sana 3 mektup bırakıyorum.
Zora düştükçe, sırasıyla aç ve mektupta denilenleri yap...”
Aradan aylar geçmiş, başı sıkışan sadrazam ilk mektubu açmış.
“Senden öncekileri kötüle” yazıyormuş mektupta.
Sadrazam kendisinden öncekileri kötülemiş, yeri dibine batırmış.
Her şey daha da kötüye gitmiş. Dayanamamış, ikinci mektubu da açmış. “Yakın çevrendekileri kötüle” yazıyormuş mektupta.
Sadrazam yememiş, içmemiş, yakın çevresindekileri kötülemiş.
Ama durum yine düzelmemiş ve sonuncu mektubu açmış; “3 mektup da sen yaz!..”
 
***
Kapitülasyonlar nedeniyle valinin her işine karışan konsolosları şikâyet için devrin valisi, saraya bir mektup göndermiş.
Birkaç gün sonra yanıt gelmiş saraydan.
Bu yanıtta “İdare-i maslahat edilmesi” öğüdü veriliyormuş.
Vali çok kızmış; hemen saraya şifreli bir mektup göndermiş;
“İdareyi konsoloslar aldı, bize sadece maslahat kaldı!...”
 
***
Sadrazam kayıkla gezmeyi severmiş.
O kürek çekerken, dalkavukları da arkadaki sandaldan onu izlerlermiş.
Bir gün sadrazam kürek çekerken kayık karaya oturmuş.
Yağdanlıklar telaş içinde, “N’oldu efendim?” diye sorunca sadrazam gülmüş “N’olacak... Oturduk.”
Yağdanlıklar hep bir ağızdan bağrışmışlar “Güle güle oturun efendim, güle güle oturun!...”
 
***
Osmanlı paşalarından, Öküz Ahmet Paşa bir gün diğer paşalarla bir çadırda toplantıda bulunurken, çayırda otlayan münasebetsiz bir öküz, çadırın içerisine başını sokar; “Mööö, möööö,” der.
Çadırda bulunan bütün paşalar bıyık altından gülmeye başlar.
Paşaların kendine malum lakaptan güldüğünü fark edince, paşalara dönerek; “Paşalar! Az önce içeri giren öküz ne dedi biliyor musunuz.? O öküz bana dedi ki; ‘Yahu, hadi sen bizdensin... Peki bu eşeklerin içinde ne işin var!’”
 
***
Padişah, ölen Rumeli Beylerbeyi’nin yerine yeni bir bey seçmek için tüm beylere ferman salar ve Topkapı Sarayı’nda toplanmalarını emreder.
Bolu Beyi’nin de çok sevdiği seyisi İstanbul’u hiç görmediğini söyleterek beyine kendisini de İstanbul’a götürmesi için yalvarır.
Bey de kabul eder.
Seçim sabahı tüm beyler, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde toplanır.
Padişah balkona beyaz bir güvercinle çıkar.
Geleneğe göre padişah güvercini uçuracak kuş hangi beyin başına konarsa o beylerbeyi yapılacaktır.
Kuş ya bu, uçurulunca gider Bolu Beyi’nin saraya getirdiği seyisin başına konar.
Padişah bu başın hangi beye ait olduğunu sorar ve seyis olduğunu öğrenince saray bahçesi dışına çıkarılmasını ister.
Kuşu tekrar uçurur, aptal kuş yine gidip bahçe dışında bekleyen seyisin başına konar.
Bu kez Padişah, seyisin Galata’ya götürülmesini ister.
Kuş uçurulur gene gider, Galata’da bekleyen seyisin başına konar.
Padişah da “Allahın hakkı üç. Bunda da bir hayır vardır. Bir de bunu deneyelim” diyerek seyisi Rumeli Beylerbeyi yapar.
Beylerbeyi olan seyis yetkilerin verdiği gücü denemek için hemen bir ferman yayınlar ve Rumeli halkının kapılarını örüp, pencereden evlerine girmesini yoksa kellerinin vurulacağını duyurur.
Zavallı halk kapıları örüp camlardan içeri girip çıkmaya başlar.
Beylerbeyinin canı bir ay sonra halka verdiği bu eziyetten sıkılır ve bu kez de bir başka ferman yayınlayarak evlerine camdan giren Rumeli halkının camlarını örüp, bacadan girmelerini emreder.
Halk seyis beyi giderek azıtmaya başladığına karar verip belki aklını başına getirir diye eski efendisi Bolu Beyi’ni çağırırlar.
Seyis eski beyine izzet ikram ettikten sonra sohbet sırasında Bey, seyisine halka ettiği eziyetten ve kapı baca olaylarından vazgeçmesini öğütler.
Seyis, beye dönerek;
“Ben kaderini bir güvercine bağlayan halkın daha çok anasını bellerim der...”
 
***
Adam işten çıkmadan önce karısını evden aramış;
-“Tatlım, patron bir kaç arkadaşıyla beraber komşu vilayetteki büyük gölde balık avlamaya gidecek, benim de ona eşlik etmemi istiyor. Bu hafta sonunu orada geçireceğiz. Bu benim terfi almam için iyi bir fırsat. Benim için yeteri kadar giysi ve olta takım çantamı Hazırlar mısın? Ofisten çıkacağız ve geçerken evden çantaları alırım. Ha, yeni ipek mavi pijamamı da koymayı unutma.”
Karısı biraz işkillenir.
Fakat kocasının istediklerini de yapar.
Hafta sonu geçtikten sonra adam eve gelir.
Karısı merakla sorar;
-“Nasıl çok balık tuttunuz mu?”
-“Elbette. O kadar çok balık tuttuk ki anlatamam… Fakat sana söylediğim pijamayı çantaya koymamışsın.”
-“Nasıl olur? Oltanın bulunduğu takım Çantasına koymuştum.”
 
***
Evli bir çift maskeli baloya davetliydi.
Dışarıya çıkmak için hazırlanırlarken kadının migreni tuttu, evde kalmak zorundaydı.
Kocasına, “Partiye yalnız gitmesini, onun eğlencesini bozmak istemediğini” söyledi.
Adam kostümünü giydi ve partiye gitti.
Kadın da birkaç aspirin alıp yattı.
Biraz uyuduktan sonra kendini daha iyi hissederek uyandı ve partiye giderek kocasına sürpriz yapmaya karar verdi.
Tam hazırlanırken “Acaba ben yanında değilken kocam neler yapıyor?” diye düşündü ve kocasının kendisini tanımaması için değişik bir kostüm giyerek partiye gitti.
Oraya vardığında bir kenarda kocasını izlemeye başladı.
Kocası arka arkaya değişik kızlarla ve onlarla çok yakınlaşarak dans ediyordu.
Kocasının nereye kadar gidebileceğini görmeye karar verdi.
Kocasına yaklaştı ve onunla çok samimi bir şekilde dans etmeye başladı, kulağına “Dışarıya çıkabileceklerini” fısıldadı.
Dışarı çıktılar.
Arabalardan birine girerek birlikte oldular ve gece yarısından önce maskeler çıkarılmadan eve döndü, kocasının dönüşünü hesap sormak için beklemeye başladı.
Adam sabaha karşı 04.00 sularında döndü ve doğru odasına gitti.
Elbiselerini çıkardı.
Yatağa uzanır uzanmaz;
Kadın; -“Parti nasıldı kocacığım” diye sordu,
Adam: -“Sensiz hiç eğlenemedim tatlım.” diye yanıtladı.
Kadın: -“İnanmıyorum, bahse girerim çok eğlenmişsindir.”
Adam: -“Gerçekten hayatım. Partiye gittiğimde bazı arkadaşlarla sıkıldık, alt kata inip bütün gece poker oynadık. Fakat kostümümü verdiğim o Allah’ın cezası herif bir eğlenmiş, bir eğlenmiş, anlata anlata bitiremedi... Hatta arabada kadının biriyle ‘nanini manini’ bile yapmış.”
 
***
Adamın biri bara girmiş ve barmene:
-“Sekiz votka, hemen, şimdi, hepsi birden!”
Barmen: -“Tabi… Ancak Zor bir gün geçirdiniz galiba!”
Adam: -“Sormayın, bugün erkek kardeşimin eşcinsel olduğunu öğrendim…”
Aynı adam, ertesi gün tekrar aynı bara gitmiş ve yine: “Sekiz votka” demiş.
Barmen: -“Bu sefer ne oldu beyefendi?” Adam: -“İnanılır gibi değil ama benim büyük ağabeyim de eşcinselmiş. Öğrenince yıkıldım tabi” demiş.
Üçüncü gün aynı adam, yine aynı bara gitmiş ve yine “Sekiz votka” istemiş.
Barmen dayanamamış ve merakla sormuş:
-“Beyefendi affedersiniz ama sizin ailede kadın seven kimse yok galiba?”
Adam üzgün cevaplamış;
-“Varmış…”
Barmen: -“Kimmiş peki?”
Adam: -“Karım…!”