Sürekli olarak aklımı kurcalayan şeyler var.

Sürekli olarak aklımı kurcalayan şeyler var.
“Acaba” diyorum kendi kendime, “Sadece bizim memlekette mi oluyor?”
Yani,
“Bize mahsus bir şey mi?”
.
Öyleyse,
Bari patentini alalım, kimse kullanmasın, kullanmak isteyen de ücretini ödesin.

Misal,
Bu memlekette,
“Sayaç okuma bedeli” diye bir şey var…
Turistin birine anlatmaya kalksanız
İnanın kafayı yer.
Düşünür, düşünür durur.
“Buralarda okumak parayla sanırım” filan der.
Yani kısaca şu:
“Bak vatandaş, sen bu sayacı takmak zorundasın. Taktıktan sonra elektrik harcayacaksın ve ben gelip okuyacağım ‘sen ne kadar elektrik harcamışsın’ diye. Ama bu iş için adam çalıştıracağım o sebeple senden bu adamın parasını ‘sayaç okuma bedeli olarak’ alacağım…” diyor.
İyi de
“Bu sayaç okuma bedelini elektrik parasına ilave ederek bizden tahsil etse ya?”
Olmaz,
Çünkü o zaman da biz,
“Elektrik bu ülkede pahalı” diyeceğiz.
Elalemin çocuğu cin gibi maşallah…

Misal,
Eskiden “Otobüste ayakkabılarınızı çıkarmayınız” yazardı.
Adam tarladan binmiş otobüse.
Bütün gün çalışmaktan ayakları şişmiş.
İstanbul’a gidip ürünün parasını alacak.
Eve gidip üzerini değiştirme vakti yok.
Gece gidiyor ki otobüste uyusun, vakit kazansın.
Rahatlamak için çıkarmaz mı ayakkabısını?
Bal gibi çıkarır.                                            
İşte o an bir ses duyulur uzaktan muavine doğru:
“Muavin bey bakar mısınız? Ekşi ekşi pis bir şey kokuyor…”

Yazlık sinemalarda alelusul duvarlara yapıştırılmış saman kâğıtta şöyle yazardı:
“Dışarıdan kabuklu yemiş getirmek yasaktır…”
Sebep?
“Kantinci taş kökü mü yesin?”
Bir dolu sermaye bağlamış ve çocuğunun eski defterinin yaprağından külah yaparak paketlediği çekirdeği satacak.
Sen dışarıdan çekirdek getirirsen adam ne yapacak?
Yasak hemşerim yasak!

Pazarın arkasındaki 23 Nisan Yaya Köprüsüne sarı çizgilerle, “Sağ taraflara gidiş yönüne doğru, ok çizdiler…”
Demek istiyor ki belediye:
“Sağdan gidin…”
Trafikte sağdan gitmesini bilmeyenler var bu ülkede demek ki.
Sebep?
“Karşıdan gelenle toslaşmayın” diye.
Allah’ım sen bana sabır ver.
Bu okları gördükçe medeni ülke modundan çıkıp, Afrika moduna giriyorum ve üçüncü dünya ülkesinde görüyorum kendimi…
Bize bari yapmayın…

Bu 23 Nisan köprüsüyle ilgili başka bir şey daha var:
Girişinde: “Yaya köprüsü” yazıyor,
İnsandan çok motosiklet geçiyor…
Bakmışlar ki olmuyor.
Köprü girişine:
“Motosikletlerin geçmesi yasaktır…” levhası koymuşlar.
Sonuç mu?
Daha çok motosiklet geçiyor.
Gerçekten garip bir ülke burası…

Bizim apartmanın asansörleri “Yeşil etiketli olacak” diye çalışmalar yapıldı.
Yeşil etiketin açıklaması şu:
“Asansörünüz, uzman kontrol mühendisleri tarafından yapılan testler ve incelemelerden sonra, can ve mal güvenliğiniz için hiçbir risk taşımayıp, kullanımınıza tamamen uygundur…” demek.
Asansörcüler, sağa, sola “İkaz” etiketleri yapıştırdılar, güvenlik için…
Haklılar…
Ufacık bir dikkatsizlik, Allah muhafaza geri dönülmeyecek sonuçlara sebep olabilir.
Ama asansörcü çalışanı acemi olsa gerek,
“Asansörü görmeden girmeyiniz” etiketini, asansörün içine yapıştırmış.
Yani kişiler asansörü görüyorsa yazıyı zaten okuyacak.
Ama ya asansörü görmezse bu ikazı nasıl okuyacak?
.
Aynı Karadenizli müteahhidin dış kapı zilini içeri takması gibi.
Sormuşlar:
“Neden içeri takın?”
Cevaplamış karşısındakini küçümseyerek:
“Zil ıslanmasın diye tabi…”

Şimdilerde yaya geçitlerinde arabaların durma zorunluluğu geldi.
Durmayana ceza var.
Ancak sürücüler erkeklere pek durmuyorlar.
Kendilerine saygı bekleyen kadın sürücüler de nedense bana durmuyor.
Kızıyorum.
Ama artık uyandım.
Bakıyorum bir kadın karşıya geçecek,
Hemen arkasında bitiveriyorum.
Arabalar ona durunca, ben de “hop” karşıya.
İçimden diyorum ki:
“Karşıya geçmek için resmen kadından otlandım…”

Tuvaletlerde pisuarlar vardır bilirsiniz.
Ufak su dökmek için.
Pis suyun gideceği yerde 4-5 delik bulunur.
Bu deliklerin çapı yaklaşık 4-5 mm dir.
Ama bizde adamlar buraya sigara izmariti atarlar.
Sigaranın çapının 7-8 mm olduğunu varsayarsak, bu sigaranın, bu delikten geçmesi mümkün değildir.
Nihayetinde eriyen kâğıdı ve tütünler bu deliklerden bir şekilde geçer ama filtresi kalır.
Bunları iğrenerek temizlemek temizlikçiye veya tuvaletçiye düşer.
Çaresini şöyle bulmuşlar:
“Pisuvara sigara izmariti atmak yasaktır…”
Bu yazı kimler içindir?
Sigaranın o deliklerden geçmeyeceğini bilemeyen “Angutlar” içindir.

Ülkemizin ekonomiden sonra en büyük sorunu “Çöp atma kültürüdür…”
Nasıl ki ekonomiyi bilmiyoruz, çöp atmayı da bilmiyoruz.
Şöyle bir ikaz tabelası gördüm:
“Konteynır dışına çöp atmayınız…”
Mahallenizde çoğu zaman siz de görmüşsünüzdür.
Çöp tenekesinin yanına çöp bırakılmıştır.
Atana, “Neden?” diye sorsanız, bilirse namerdim.
Çöpü 1 metre yukarı kaldırıp atmak bize “zül” gelir.
Milletçe çöp atamayız…
.
Buna benzer bir yazı da şöyle vardı:
“Buraya işemek yasaktır…”
Yahu, eşeğin aklına neden karpuz kabuğu düşürüyorsun?
Aklında çiş olmayan biri bile bu yazıyı okusa, aklına işemek gelir.
İşin başka boyutu da, mahalleye işenmesi…
Artık medeniyete doğru yelken açmış bir ülke olarak, en azından batıda duvara işemiyoruz…
Ama tuvalete de doğru dürüst işeyemiyoruz, burası da biline…

Trafik levhalarında takıldığım şu vardır:
“Dikkat askeri araç çıkabilir…”
Veya
“Dikkat iş makinesi çıkabilir…”
“Askeri araç veya iş makinesi yola çıkarken neden sağına, soluna bakmıyor.” diye düşünmüşümdür.
Neden bodoslama yola çıksın ki?
İlginç…

Buna benzer bazı tabelalar da var.
İşte örnekleri: