Kış gelince aktivitelerimiz çoğaldı.


Kış gelince aktivitelerimiz çoğaldı.
“Kimi korolara, kimi tiyatrolara, kimi hobilerine daldı” diyebiliriz.
.
Öyle ya!
Pandemi ile geçen koskocaman bir yılsonunda (en azından yeni pandemi yasakları gelmeden) “Ne yapsak kardır” diyerek millette bir telaş başladı.
.
Bizim de tiyatro çalışmaları başladı.
Yeni oyun provaları, eski oyunu tekrar sahnelemek gibi koşuşturma içine girdik.
.
Ben bunlardan ayrı olarak bir tiyatro metni üzerine çalışıyorum.
Sadece kadınların rol alacağı bir oyun olacak.
.
Kadına şiddet ve kadın olaylarına dikkat çekmek üzere tamamı “Kadınlar hapishanesinde” geçen bir oyun yazmaya çalışıyorum.
.
Bu sebeple öncelikle internette araştırmalar yapıyorum, daha sonra belki cezaevine gidip yerinde bilgi alabilirim yetkililerden.
.
Ancak İnternette dolaşırken rastladığım şu yazı oldukça ilginç geldi bana ve sizlerle de paylaşmak istedim.
.
Osmanlı dönemini merak edenler için yazı başlığı şu:
“Osmanlı Döneminde Kadın Hapishaneleri…”
.
“Bir tutukluyu belli bir alan içerisinde tutmak olan hapis kavramı çok çok eski olsa da, bugün hapishane ya da cezaevi olarak nitelendirdiğimiz yapıların 16. yüzyılda Hollanda’da ortaya çıktığı varsayılıyor.
İlk örneğin Hollanda’da değil de, İtalya’da İngiltere’de ortaya çıktığını iddia edenler de var.”
.
“Osmanlı İmparatorluğu’nda ise 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar “Kale, kule, zindan, tersane” gibi yapılar hapishane olarak kullanılırken, daha sonra ayrı bir bina olarak inşa edilen yapılar da kullanılmaya başlanmış.
Ancak derinlere dalmadan,
“Osmanlı Devleti zamanında kadınların nasıl hapsedildiklerini”,
“Yeni düzenlemelerle oluşturulan kadın hapishanelerindeki durumları” bu yazıda anlatılmış.
.
İmam Evleri
Osmanlı Başkenti İstanbul’da kadınların tutsak edildiği yer “Baba Cafer Zindanı”ydı. Kahire’de bulunan “Habs el-Hücre” adlı hapishane de bir başka örnek.
Fakat kadınlar hapsedilmek istenildiğinde daha çok “İmam Evleri”ne gönderilirlerdi.
Tutuklu kalması gereken kadınların mahalle imamının gözetiminde, kadın hapishanesi anlamına gelen “İmam evi”nde hapsolunması yaygın bir uygulamaydı.
Bunlardan en meşhuru Ağa Kapısı yakınlarındaki imam eviydi.
III. Selim zamanında “İmam evi”, fahişe kadınların boğdurulduğu bir hapishane görevi görmekteydi.
“İmam evi”, daha sonra da “Muhtar evi”, taşrada asırlarca kadın mahkûm ve tutukluların hapsedildiği bir mekân olarak kullanıldı.
.
Islahat Çalışmaları
Ancak II. Mahmut döneminde başlayan Islahat çalışmaları sonrasında “Hapishane-i Umumi” kurularak bu yapılar dışında yeni hapishaneler ortaya çıkarılmaya başlandı.
Erkeklere göre sayıca az olan kadın tutuklu sayısından ötürü, maddi açıdan zor durumda olan devletin her şehirde kadınlara özel hapishane inşa etmesi mümkün değildi.
O yüzden kadınlar, imam evlerine benzer şekilde kiralanan evlerde mahkûm edilmeye devam edilmiş.
Kiralanan bir ya da birkaç odada kadınlar hapsedilirken, başlarında ya ev sahibi ya da dışarıdan gelen başka biri gardiyan olarak görev yapmaktaymış.
.
Ancak savaşlar arttıkça kadın mahkûm sayısının da oldukça artması, kadın hapishanelerinin inşaa edilmesini zorunlu hale getirmiş.
Suriye ve Beyrut gibi vilayetlerden dahi kadın hapishanesi yapılması ve kadın gardiyan tahsis edilmesi yönünde istekler gelmeye başlamış.
Bazı vilayetlerde “Nisa Hapishanesi” adı verilen kadın hapishaneleri kurulmuşsa da, genellikle yapılan, mevcut hapishanelere kadınlar için bir iki tane koğuş açmak, ya da yeni bir oda inşa etmek daha kolay olmuş…
.
Kadınlar Hangi Suçları İşliyorlardı?
Kadınların ceza almasına sebep olan suçlar arasında “Fuhuş” başı çekiyormuş. Kadınların; “Çekilen geçim sıkıntısı, kimsesizlik, sahipsizlik ve evsizlik, barınacak yer olmaması” gibi nedenlerden bu suça yöneldikleri görülüyormuş.
Genel olarak suç işleme oranları düşük olsa fuhuş dışında; “Şirretlik, borç ödememe, hür insan ticareti, katle sebebiyet, yataklık suçları” işledikleri, bu davranışlarından dolayı da kısa süreli “Tevkif” denilebilecek bir hapis ve büyük oranda da sürgün cezalarına çarptırılıyorlarmış.
.
Başkentte savaş için asker toplandığı zamanlar veya ramazan ayı boyunca, fuhuş konusunda sabıkası bulunan kadınların toplanarak belirli bir süre için önlem amaçlı hapsedildikleri de olurmuş.
.
III. Selim zamanında Rus savaşları için başkente asker toplandığı sırada asayiş açıdan tehlikeli bulunan kadınların şehirden uzaklaştırılmaları istense de bu konuda pek başarıya ulaşılamamış.
Buna sinirlenen padişahın bizzat emriyle toplanan kadınlardan en ünlü beş tanesi “Ağa Kapısı”nda bulunan imam evinde boğularak idam edildi ve şehrin muhtelif yerlerinde asılıp halka gösterilmiş.
Toplanan kadınlardan geriye kalanları ise tövbe ettirilerek serbest bırakılmışlar.
.
Hapishane Sıkıntıları
“Gardiyanlar”
Devletin içinde bulunduğu sıkıntılı mali durum, özellikle kadın hapishanelerine gerekli önemi verememesine neden olmuş ve yapılan çalışmaların pek çoğu kâğıt üzerinde kalmış.
Kadın suçlu sayısı az olduğu için pek çok yerde oda kiralayarak hapishane elde edilmeye başlanmış.
Ancak kimi zaman bu odaların kiraları dahi ödenemiyordu, gardiyanların maaşları çok azmış ve zam talepleri çoğu zaman reddedilmiş.
Gardiyanların maaşlarına zam taleplerinin iki sebebi oluyormuş.
Birincisi:
Maaşlar gerçekten çok düşükmüş ve geçim zormuş.
İkincisi:
Erkek mahkûmların gardiyanları daha fazla maaş alıyorlarmış.
Dolayısıyla aynı miktarda maaş almak istiyorlarmış.
Ayrıca maaşını alamayan gardiyanlar da varmış.
Örneğin; Çatalca hapishanesinin kadın gardiyanı üç ay boyunca maaşını alamayınca görevinden istifa etmiş.
.
Çankırı Nisa hapishanesinde 1916 yılında gardiyanlık yaptığı anlaşılan Ahmed Hamdi, yetmiş kuruş olan aylığının erkek hapishanesinde aynı işi görenler gibi iki yüz kuruş olmasını istemiş.
Ancak Ahmed Hamdi’nin talebi yerine getirilmemiş.
.
Gardiyan eksikliğinden ve mevcut gardiyanların görevlerini kötüye kullanmalarından ötürü de bir takım sıkıntılar yaşanmış.
1913’te Karesi sancağındaki kadın hapishanesinde gardiyanlık yapmakta olan Mehmet Çavuş’un, talimatnamenin yasağına rağmen hapishanedeki kadınları dışarı çıkarmakta ve onları fuhuşa sevk etmekte olduğu ortaya çıkmış ve cezalandırılmış.
.
Bu olay sonrası kadın gardiyan temin etme konusunda daha çok çaba harcanmaya başlanmış.
.
Yine aynı sene İzmit Kandıra’da hapishane olarak kiralanan evde gardiyan olmaması sebebiyle bu görev evin sahibine verilmiş, o da bir mahkumun firar etmesine göz yummuş.
.
1914’te Kastamonu Tosya’da gardiyan Ahmet Efendi, Fatıma ve Cemile adındaki iki mahkûm kadını diğeri gibi fuhuşta değil kendi bağında çalıştırmak için hapishaneden çıkarıyormuş.
.
1921 yılında İshak Paşa Tevkifhanesi’ni (Hapishane) korumakla görevli jandarma çavuşlarından Arap Kasım adlı şahsın, buradaki kadınlardan on beş senelik cezaya mahkûm Sıddıka’nın kaçmasını sağlayacağını ifade ederek onun elli lirasını aldığı ortaya çıkmış.
.
Şebinkarahisar’da bulunan kadın hapishanesinde kadın mahkûmlardan birinin hamile kalması, gardiyanların vazifelerinin öneminin idrakinde olmadıklarının açık bir göstergesi olarak tarihte yerini almış...
.
“Çocuklar”
Hapishaneye çocuklarıyla gelen veya hamile olarak gelip çocuklarını burada doğuran kadınların işi diğerlerinden daha da zor oluyormuş.
.
Çocuklara ayrı besin verilmesi gerektiği belirtilse de bu hiçbir zaman uygulanamamış. Çocuğa annesinin yarısı kadar yiyecek verilmesi dahi bazı yerlerde mümkün olmuyormuş.
0-6 yaş arasındaki çocukların anneleriyle birlikte kalmalarına müsaade ediliyormuş.
Çocukların bir yetimhanede büyütülmesi teklif edilmiş ancak bu sefer de anne şefkatinden uzak olacakları düşüncesi ortaya çıkmış.
.
Bu sebeple çocuklarına bakacak kimsesi olmayan anneler hakkında verilen kararlarda hep bir yumuşama söz konusu olmuş.
Cezalarının affedilecek bir tarafı varsa bunu uygulamaya gönüllü olan mahkeme heyeti, bazen ölüm cezasını dahi hafifletiyordu.
.
Van’da 1861 yılında gerçekleşen olayda kendisine sarkıntılık eden adamla bir olan ve adamın oğluyla birlikte kendi kocasını öldüren Esmer adındaki kadının idam edilmesine karar verilse de, kadının kendisine muhtaç küçük bir kızı bulunması sebebiyle idamı hapis cezasına çevrilmiş.
.
Hapishanelerin Fiziki Durumu
Kadınlar için ayrı bir hapishane inşa etmek mali sebeplerden ötürü pek tercih edilmiyormuş. Şehir içinde hapishane yoksa kadınlar koğuşu bulunan en yakın şehre tutuklunun nakil gerçekleşmesi isteniyormuş.
.
Kastamonu Hapishanesi
Hapishanelerdeki ısınma, iaşe ve temizlik gibi birçok sorun yıllar geçse dahi giderilmemiş.
 
Alanya Nisa Hapishanesi
20. yüzyıl başında mevcut cezaevinin bir bölümü ayrılarak oluşturulan “Alanya Nisa Hapishanesi”nde yapılan incelemelerde “Kadınlara ayrılan bölümün penceresiz ve zindan tarzında olduğu, sağlığa elverişli olmaması nedeniyle burada tutuklu ve hükümlü bulundurulmasının mümkün olmadığı, şiddetli yağmurlarda hapishanenin çatısının aktığı, tutukluların bu yüzden hastalandıkları” rapor edilmiş.
Kadın mahkûmlar aşırı rutubetten dolayı romatizma oluyorlarmış.
Kadınların bu hastalığa yakalandıkları ve bu illetten ayağa bile kalkamadıkları oluyormuş. Kadınlarda görülen diğer rahatsızlıklar uyuz ve fuhuştan dolayı hapis yatanlardan bulaşan frengiymiş.