Müslüman bir ülkede olmanın en güzel tarafı ezan sesleridir.

Müslüman bir ülkede olmanın en güzel tarafı ezan sesleridir.
“Ezan” denilince bazılarının saçları dimdik olmuştur belki ancak, sesi güzel olanın okuduğu bir ezan insanın tüylerini diken diken etmelidir.
.
Son zamanlarda ezan tartışmasıdır gidiyor.
“Sesinin fazla açık olması, okuyanın sesinin kötü olması” sebebi ile şikâyetler bile olabiliyor.
.
Günümüzde artık iletişimin sorun olmadığı, saatlere uyma konusunda problemler yaşanmadığı için “Namaza kalkmak veya uymak” gibi görevi olan “Ezan”ın artık simgesel olarak okunmasını tartışmalıyız.
.
Hoparlörlerin olmadığı zamanlarda minarelerden okunan ezanın “Nostalji” şeklinde devam ettirilmesi işin en güzel tarafı.
.
Zira hoparlörü bedava bulan müezzin, volüm düğmesini sonuna kadar kökleyince ortaya dayanılmaz bir “Ezan” sesi çıkıyor.
.
Hele ki evi camiye yakın olanların kulaklarında patlayan ses, haliyle insanları çileden çıkarıyor.
.
Ancak bu durum “Dini inanç” kapsamına girdiğinden, itirazcılar seslerini bile çıkaramıyorlar.
Zira bu ülkede artık din ile ilgili en ufacık bir eleştiriniz karşısında, “Kâfirlikle” suçlanma karşısında kalabilirsiniz.
.
Çocukken babaannem “Ezan okunurken yatılmaz” demişti bana.
O sebeple uzun bir zaman sabah namazını duyduğumda yatağımda oturur, ezanın bitmesini bekler ve dua eder tekrar yatardım.
.
Şimdilerde böyle yapan çocuk var mı bilmiyorum ama o yüksek volümlü ezan sesini bile duyduklarından şüpheliyim.
.
Bizim oradaki camide (Allah günah yazmasın ama) oldukça kötü sela (sala) okuyan biri var.
Okunan selada hem ses, hem de makam olmayınca insanın kulağını öylesine tırmalıyor ki:
“Ölen insan ölmekten vazgeçer” şekline dönüşüyor.
O kadar yani.
.
Ancak bir de sabah ezanını gönülden okuyan biri var:
“Mübarek insanın canını alıyor.”
Azıcık hoparlörün sesini kıssa mükemmel ötesi olacak da, neyse...
.
İddia ediyorum:
“Sabah ezanını okuyan o kişi sela verse, insanlar ölmek için kuyruğa girer…”
O kadar iyi yani.
.
Murat Bardakçı bir köşe yazısında “Sela” için şöyle yazmıştı:
“Arapça aslı ‘Salâ’ olan ‘Selâ’nın ilk mânâsı ‘Namaz’dır, ‘Dua’ anlamına da gelir, zamanla Hazreti Muhammed’in övülüp şefaatinin istendiği dini bir musiki hâlini almıştır.”
.
“Selâ bayram sabahlarında, cuma gecelerinde, cuma namazlarının öncesinde, kandillerde ve cenazeler kaldırılmadan verilmiştir ve verilmektedir.”
.
“Selânın bir diğer özelliği halkı önemli olaylardan, özellikle de büyük hadiselerden haberdar etme vasıtası, yani bir gelenek olmasıdır.
Ani hadiseler, felâketler yahut büyük zaferler halka sadece bizde değil, bütün İslâm dünyasında asırlar boyunca selâ ile duyurulmuş, millet bir şeyler olduğunu minarelerden verilen selâlar sayesinde öğrenmiş ve selâ ‘Şevki canlı tutma’ vazifesi de görmüştür.”
.
“İşte, daha eski devirlere uzanmadan, son iki-üç asırda günler boyunca verilen ve tarih kitaplarında ayrıntıları ile anlatılan birkaç selâ:
1703’te patlayan ve İkinci Mustafa’nın tahttan indirilmesi ile neticelenen ‘Edirne Vak’ası’ sırasında Edirne ile İstanbul camilerinin minarelerinden günlerce selâ verilmiş, aynı selâlar 1730’da yaşanan Patrona İhtilâli’nin başlamasından itibaren işitilmişti...”
.
“Bundan 25-30 sene öncesine kadar hayatta bulunan nesil gayet iyi hatırlardı.
1914’te ve 1919’da günlerce aralıksız selâlar verilmişti.
Birinci Dünya Savaşı’na girişimizin hemen ardından çıkartılan cihad fetvasının 14 Kasım 1914 günü Fatih Camii’nde okunması sırasında sadece İstanbul’un değil, imparatorluğun haber verilebilen hemen her yerinde minarelerden yirmi dört saat boyunca selâlar yükselmiş, aynı selâlar İzmir’in işgal edildiği 15 Mayıs 1919’da yine gün boyunca işitilmiş ve halk Yunan işgalinden selâlar vasıtasıyla haberdar olmuştu.”
.
“1974 Temmuz’undaki Kıbrıs Harekâtı’nın başlamasının ardından minarelerden yine selâların yükseldiğini gayet iyi hatırlarım!”
.
“Bağdat’ı da öyle...
Amerikan birliklerinin 3 Nisan 2003’te havaalanı üzerinden Bağdat’a girmelerinin hemen ardından, şehirde tank, top ve makineli tüfek tarrakaları ile beraber selâlar da işitilmişti. Ama bu selâların niçin, yani ‘Saddam’dan çok şükür kurtulduk’ diye mi? Yoksa ‘Devlet elden gitti, işgale uğradık’ maksadıyla mı? Verildiğini o zaman da anlayamamıştım, bugün de bilemiyorum.”
.
Benim derdim ezanın veya selanın okunup, okunmaması ile ilgili değil.
.
Birincisi,
Sesi iyi olan, makamı iyi bilen birisinin okuması.
İkincisi ise,
İnsanın kulaklarının dayanabileceği bir sesle okunması.
 
***
HALKIN GÜNDEMİ BAŞKA
Adam elindeki mikrofonu yaşlı bir teyzeye uzatıyor.
“Teyze memlekette ekonomik durum nasıl?” sorusuna yaşlı kadın, “Berbat. Battık” şeklinde cevap vererek cümleye giriş yaptı ve aklına geleni saydırdı.
Sonunda adamın “Kime oy vereceksiniz?” sorusuna verdiği cevap manidardı:
“Elbette Tayyib’e vereceğim…”

Başka bir sokak röportajında elinde tuttuğu mikrofonu yaşlı teyzeye uzatan kadın muhabir soruyor:
“Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz?”
Kadın bir iç çekiyor:
“Aslında günahımı bile vermek istemiyom da… Geçen mahkemem vardı. Hâkim benim ifademi almadan karar verdi. Ben de dedim ki: Sizin gibileri bizim başımıza oturtturanların Allah belasını versin… Beni savcılığa verdiler. Dedim ki: Benim bir Allah’tan korkum var. Ben kimseden korkmam... Ben Erdoğan’a vereceğim…”

Tüm bunlara bakınca hani Erdoğan mitinglerinde;
“15 yıl önce evlerde fırın mı vardı? Buzdolabı mı vardı?”,
“Esenboğa Havalimanını biz yaptık!”
“Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ni biz kurduk.”
Diyor ya!
Boşuna demiyor.
Bunlara inanacak öyle çok insan var ki…
.
Hani anketler yapılıyor ve AKP’ye yüzde 25 kemik oy çıkıyor da “Kim veriyor bu oyları?” diye muhalefet birbirine soruyor ya?
İşte bu teyzeler veriyor.
.
Gazetelerde anket haberleri şimdilerde revaçta.
En çarpıcı olan sonuç ise şöyle:
“Eğer AKP böyle devam ederse, birinci parti konumu ciddi risk altında…”
.
Peki bunu söyleyen hangi şirket?
“İktidara yakınlığı ile bilinen ORC Araştırma Şirketi…”
.
ORC Araştırma, Eylül ayında yaptığı araştırmanın sonuçlarını Twitter hesabından paylaştı...
1-5 Eylül tarihleri arasında 41 ilde, 4 bin 180 kişiyle yapılan anket sonuçlarına göre vatandaşların “% 59.9’u erken seçimin yapılması gerektiğini” belirtmiş.
.
AKP, “Ekonomik sıkıntıları bitirememesi” karşısında kemik kitlesini kırmış gözüküyor.
.
Şirket anketten çıkan sonuçları şöyle yorumlamış:
“Erken seçime ihtiyaç olduğunu düşünenler %60 gibi yüksek bir oranda olsa da, hükümeti başarısız bulanlar bu oranın çok daha üstünde görülmektedir.”
.
“Bunun yanı sıra erken seçim olmasına karşı olanların içinde ciddi sayıda muhalif seçmen bulunmaktadır. Bu seçmenler ‘Zaten kötü olan ekonomiyi daha kötü hale getirir’ endişesi ile erken seçime karşı çıkmaktadır.”
.
“Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy veren seçmenlerin ise yüzde 40’a yakını erken seçimin ihtiyaç olduğunu belirtmektedir.”
.
“Bu durumun başlıca sebepleri ekonomi, ‘Hukuk ve Mülteci’ sorunudur.”
.
“Kapanmalarının olduğu dönemde ‘Kriz her yerde var, kapanmalardan sonra her şey normale döner’ düşüncesi hakimken, sonrasında ekonomik sıkıntıların bitmemesi Ak Parti’nin kemik kitlesini kırdığı gözlemlenmiştir.”
.
“Özellikle Afgan göçünün önce inkâr edilmesi de aynı kitlede kırılmalara neden olmuştur. Hukuk ve demokrasi konusundaki geriye gidiş algısı ise AK Parti kitlesini kırmaktan çok, oylarını yeniden yükseltebileceğine dair inancın zayıflamasına neden olmaktadır.”
.
“Artık toparlanamaz’ söylemi, AK Parti için her şeyden daha tehlikelidir. Bu durum AK Parti içinden çıkan partilere yönelimi artıracaktır. Temmuz/Ağustos aylarındaki düşüş ivmesinin sürmesi halinde, AK Parti’nin 1. Parti konumunun ciddi risk altında olacağını söyleyebiliriz.”
.
Zaten asıl mesele bu:
“Artık bitti!”
“Toparlanamaz.”
“Sona gelindi.”
“DYP; ANAP gibi eriyip gidecek”
“Seçmen kaçıyor.”
“Miadı doldu.”
Gibi söylemler bitirecektir.
.
20 senedir iktidarda olan bir partinin “Şahlanacağız” cümlesine artık kimse inanmıyor.
Bu millet de kendilerine “20 senedir tek başınıza iktidardaydınız, şimdiye kadar aklınız neredeydi?” şeklinde soru yöneltiyor.
.
Gündeme bakıyorum, iktidar hedef saptırma taktikleri ile (Ortada seçim yokken) televizyon ekranlarından sürekli olarak “Millet İttifakının adayı kim olacak?” şeklindeki soruyu gündemde tutmaya çalışıyor.
.
Ama milletin gündemi hiç öyle değil.
.
Zeytinburnu’nda “Erken seçim ve ekonomi” üzerine yapılan sokak röportajında bir kadın şöyle diyor:
“AK Parti çıktı çıkalı AK Parti’ye oy verdim. Ama bundan sonra vermeyeceğim. Öbürüne, Kılıçdaroğlu’na vereceğim” dedi.
Sebebi sorulduğunda şöyle cevap verdi:
“Her şeye zam geldi, geçinemiyoruz…”