Çocuğun eline vermişsin parayı: “Oğlum git bakkala, iki ekmek al!” demişsin.


Çocuğun eline vermişsin parayı:
“Oğlum git bakkala, iki ekmek al!” demişsin.
.
Çocuk lay lay lom…
Aklı bir karış havada.
.
Eve geri dönüyor.
Bakıyorsunuz elinde iki paket bisküit.
.
Olur mu?
Kabul eder misiniz?
.
İşte,
Aynı parti değiştirenler gibi.
Onlara da gıcık oluyoruz.
.
Sen oyu vermişsin,
O istifa edip, rakip partiye gitmiş.
Bırak başka partiyi, bir de rakip parti kuruyorlar.
Kimin oyuyla?
Senin oyunla…
.
Kızdığın,
Hazzetmediğin bir parti, yine senin oyunla iktidar olmuş.
.
Ne yaparsın?
Ağzını bozarsın,
Elinden bir şey gelmez,
Hesap sorma şansın yoktur…
.
Ama sonuçta,
“Bu demokrasinin bir parçası” diyorlar.

KİMSE BİZE SORMADI
Seçimler yaklaşırken partiler programlarını paylaşıyor.
Sizlere vereceği hizmetleri anlatıyor ve oy istiyor.
.
Ama kimse bizden oy isterken:
“Kanal İstanbul’u isteseniz de,
İstemeseniz de yapacağım” demedi.
.
“Suriyelilerden ve Afganlılardan istediğim kadar göçmen kabul edeceğim” filan da demedi.
.
“Nüfus sayıları toplum sayımızı tehdit edecek sevilerde olmasına rağmen, göçmenlere vatandaşlık vereceğiz” demedi.
.
“Ülke topraklarını yabancılara satacağım” demedi.
.
“Tank Fabrikasını da satacağım” demedi.
.
“Sadat diye bir ordu kuracağım” demedi.
.
“Kurmay olmayan astsubaydan general yapacağım” demedi.
.
“Afetlerde IBAN vereceğiz” demedi.
.
“Hiç ihtiyacımız yokken, 2-3 milyar dolar verip S-400 alacağız” demedi.
.
“Güreşçiyi bankaya yönetici atayacağız” demedi.
.
“Yerel mahkeme, Anayasa mahkemesini tanımayabilir” demedi.
.
“At izi, it izine karışacak” demedi.
.
“AK Partili üç vekil askerdeyken izinli sayılmalarına rağmen TBMM’den maaş alacağını” söylemedi.
.
“Halkından IBAN isterken, Somali’ye milyon dolar yardım yapılacağını” söylemedi.
.
“İskilipli Atıf’a tören yapılacağı” söylenmedi.
.
“ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerine ayara çekileceği” söylenmedi.
.
“Gezi Parkı’nın Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredeceklerini” söylemediler.
.
“Harp Okullarında irticaya bulaşmış olmak hükmünün kaldırılacağını” söylemediler.
.
“Kokainin artık ‘Pudra şekeri’ olarak anılacağını” söylemediler.
.
“128 milyarın sorulamayacağını” söylemediler.
.
“Ticaret bakanının eşinin, bakanlığa mal satacağını” söylemediler.
.
“TC’lerin kaldırılacağını” ağızlarına bile almadılar…
.
Sonuç ne oldu?
Ama hepsini takır, takır yaptılar.
.
Peki yapılacak iş ne?
.
Halka önceden anlatılmadan, hatta referandumla sorulmadan yapılan bu işlerle tekrar karşı karşıya kalmamak için, vereceğiniz oyun nereye gideceğini iyi hesaplayın.
.
Top sizde…
.
Ya ekmek yiyeceksiniz,
Ya da bisküit…
 
***
GÖÇMEN SORUNU BÜYÜYOR
Şiirlerde, şarkılarda, romanlarda, “Gözler kalbin aynasıdır, onlar yalan söylemez” derler.
.
Siyasette de “Anketler yalan söylemez” derler.
Bazen anketler de şaşar.
Ne zaman?
Kedi trafoya girince…
.
Aksoy Araştırma Şirketi Başkanı Ertan Aksoy, iktidara yol göstermiş:
“Bugün ne yapıyorlarsa onun tam tersini yapmaları gerekiyor.”
.
Düşünün,
Durmuş bir saat bile günde iki defa doğru gösterirken,
AK Parti iktidarı artık doğruyu bile yapamıyor.
.
Anlık politikalarla işi götürmeye çalışıyor.
.
Aksoy devam ediyor ve diyor ki:
“Bugün daha fazla yasaklayıcı düzenlemeleri tartışmak yerine, daha fazla özgürlükler üzerine kafa yormaları gerekiyor ve politikaya dönüştürmeleri gerekiyor.”
.
Uzun süreli iktidarlarının büyük bölümünde gündemi belirlemeyi başaran ve muhalefeti sürekli peşinden sürükleyen iktidar için artık gündemi belirleyemedikleri şöyle açıklanıyor.
.
Geçen seneye kadar AK Parti, grup toplantılarını salı günleri yapardı.
.
Ama artık kendileri muhalefetin gündemine cevap vermek için toplantılarını çarşambaya aldılar.
Bu bile tükendiklerinin açık resmidir.
.
Ana muhalefet partisi de nihayet muhalefet yapmayı ve halkın gündemine oturmayı öğrendi desek yalan olmaz.
.
AREA Araştırma Şirketi Başkanı Murat Karan, anketlerde CHP oylarının pik yaptığı iki konuyu açıkladı.
.
“Son 1 yıl içerisinde CHP ile ilgili iki konuda pik noktası yakaladık.
Bu iki pik noktada birincisi:
‘128 milyar dolar nerede?’ pankartlarını tüm teşkilatlarda ve Türkiye’de asmaya gayret ettiler ve çok ciddi kamuoyu oluşturdular. Ülkenin ekonomi meselesiydi.
İkincisi ise:
‘Hudut namustur’ pankartı üzerinden özellikle Afgan mültecilerle ilgili ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘bütün göçmenleri ülkelerine geri göndereceğim’ çıkışında ciddi bir pik noktası yakaladılar.
İki pankart, iki ayrı zamanda ve bu iki ayrı zamanda da CHP'deki bu keskin yükselişi gördük.”
.
Siyaset bu.
Halkın gündemini yakalarsan sana karşı kayıtsız kalmıyor…
.
Anket şirketleri böyle söylüyor.
.
Ancak işin en ilginç tarafı CHP’nin “Göçmenleri geri göndereceğiz” çıkışına yurt dışından cevap geldi.
Yani masaya buradan vurduk, ses binlerce kilometre uzaktan geldi.
.
Nasıl mı?
.
Uluslararası Af Örgütü, “Kendi ölümüne gidiyorsun” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda, “Suriyeli mültecilerin ülkelerine döndükten sonra, ‘sadakatsizlik ve terörü desteklemekle suçlandıkları’, işkence gördükleri, cinsel saldırıya uğradıkları” belirtildi.
.
Lübnan ve Türkiye’nin Suriyelilere ülkelerine geri dönmeleri için gittikçe daha fazla baskı yapması, Danimarka ve İsveç’in, Şam ve çevresindeki güvenli kabul ettikleri bölgelerden gelen sığınmacıların oturma izinlerini yeniden değerlendirmesini Af Örgütü eleştirmiş.
.
Neye göre?
.
Şu olaylara bakarak:
Yasin adlı Suriyeli Lübnan sınırını geçtikten hemen sonra bir kontrol noktasında gözaltına alındı ve dört ay cezaevinde tutulmuş ve cezaevinde yaşadıklarını şöyle anlatmış:
“O odada ne kadar süreyi işkence altında geçirdiğimi bilmiyorum. Bazen bir görevli bana vururken kaç kez vurduğunu sayardım. Bazen 50-60 kez olurdu ve bayılırdım. Bir seferinde 100’e ulaşmıştı”
.
Üç buçuk ay boyunca dört farklı istihbarat şubesinde gözaltında tutulan İsmail ise şöyle anlatıyor yaşadıklarını:
“Kaşlarımın arasından elektrik verdiler. Tüm beynim sarsılıyordu. Ölmek istiyordum. Gündüz mü gece mi olduğunun farkında değildim. Artık sorguya gitmek için bile ayaklarımın üzerinde duramıyordum. Beni oraya götürüp geri getirmek için taşımaları gerekiyordu.”
.
Nur adlı Suriyeli bir kadın anlatıyor:
“Lübnan’dan geri döndüğümde bir güvenlik görevlisi tarafından sınırda durduruldum. Bana, 'Neden Suriye’den gittin? Çünkü Beşar Esad’ı ve Suriye’yi sevmiyorsun değil mi? Sen bir teröristsin. Suriye istediğin zaman terk edip istediğin zaman geri geleceğin bir otel değil' dedi.”
Güvenlik görevlisi daha sonra sınır geçiş noktasında sorgu için kullanılan küçük bir odada Nur’u ve beş yaşındaki kızını cinsel saldırıya maruz bıraktı.
.
Yasmin genç yaştaki oğlu ve üç yaşındaki kızıyla birlikte Lübnan’dan Suriye’ye geri döndü. Güvenlik güçleri onları hemen sınırda gözaltına aldı ve Yasmin’i yabancı bir ülke için casusluk yapmakla suçladı. Yasmin ve çocukları istihbarat birimine ait bir alıkoyma merkezine götürüldü ve orada 29 saat boyunca alıkonuldu.
İstihbarat yetkilileri Yasmin’i cinsel saldırıya maruz bıraktı, oğlunu ise başka bir odaya götürerek orada çocuğu bir cisimle cinsel saldırıya maruz bıraktı. Yasmin’e saldıran yetkili ona şunları söyledi:
“Bunlar, ülkene hoş geldin karşılaması. Bir daha Suriye’den çıkıp geri gelirsen daha fena karşılarız. Seni ve oğlunu aşağılamak istedik. Bu aşağılamayı ömrün boyunca unutmayacaksın.”
.
Uluslararası Af Örgütü Mülteci ve Göçmen Hakları Araştırmacısı Marie Forestier raporla ilgili:
“Şu an Suriye’nin güvenli olduğunu iddia eden tüm devletler sahadaki korkunç gerçeği kasten göz ardı ediyor” dedi ve şunları kaydetti:
“Devletler, mültecileri bir kez daha hayatları için kaygılanmak zorunda bırakıyor. Avrupa devletlerini Suriye’den gelenlere mülteci statüsü vermeye ve insanları doğrudan veya dolaylı olarak Suriye’ye geri dönmeye zorlayan her türlü uygulamayı acilen durdurmaya çağırıyoruz.
Lübnan, Türkiye ve Ürdün hükümetleri, uluslararası yükümlülükleri gereğince, Suriyeli mültecileri sınır dışı veya başka bir biçimde geri göndermeye karşı korumak zorundadır.”
.
İyi de, göçmenler de göçmen gibi davranmıyor ki kardeşim.
Zaten bakamayacağımız kadar göçmenimiz var, şimdide bu rapora bakıp geri gönderemeyecek miyiz?
.
Aşağı, yukarı bıyık sakal misali.
.
Yapılacak tek iş var:
Sınır ötemizde güvenli bölgler oluşturup, onları buralara bir an önce yerleştirmek.
Yoksa onlar bize iyice yerleşecek…