.

Doğa, insanoğlu ile beraber iç içe geçmiş bir şey, insan doğasız, doğa insansız olamaz, ama bu geçtiğimiz ormanlar ile birlikte anlamadan bizde yandık hem tabiatımız hem geleceğimizi yaktık.
Kendimizden sonra gelen nesilleri düşünmeden hissetmeden onları anlamadan hoyratça kullandık, belki kaç sene sonra bu yangınlara tahammül edemeyecek düzeyde kızgınlık ile bize öfkeyle bahsedecekler ve diyecekler ki nasıl olur nasıl izin verdiler. Canım ağaçları yanarken siz nasıl bu duruma izin verdiniz?
Bu durumdan kurtulmak da bizim elimizde doğayla barışmak savaşmayı bıraktığımızda ancak mümkün olacak, tabiatın canlılarının evini yıkmayı yakmayı bıraktığımızda kendi evlerimizi başka canlıların evlerini üzerine yapmanın keyifli olduğunu düşünmeyi bıraktığımızda mümkün olacak. Tabiatın değerlerine sahip çıktığımızda kendi değerlerimizin de yükseleceği ve yüceleceğini göreceğiz. Çocuklarımızın mutluluğu tabiatın mutluluğu ile ilişkili olduğunda anlayacağız.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu ve TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş küresel ısınmanın etkilerine dikkat çekerek, “Yılın Nisan- Ekim dönemi artık sıcak, çok sıcak, hatta aşırı sıcak geçiyor. Tüm bu nedenlerle Türkiye'deki ulusal park, doğa koruma alanı, belirli ağaç türlerine ilişkin meşçere ve koruma alanları gibi tüm koruma statülü orman alanları ve önemli doğa alanları Mayıs-Ekim döneminde bilimsel araştırmalar dışındaki tüm ziyaretlere ve etkinliklere kapatılmalıdır” demişti.
Belki de en akıllıca çözüm bu…
Kapatmak ve doğayı kendi haline bırakarak korumak…