Küresel ısınmanın ana suçlusunun karbondioksit olduğu öteden beri biliniyor.

Küresel ısınmanın ana suçlusunun karbondioksit olduğu öteden beri biliniyor. Küresel ısınmanın dünya için bir felaket olacağı da biliniyor. Bununla birlikte atmosfere karbondioksit yüklenmeye devam ediliyor. Atmosferde ısının depolanmasında karbondioksitin payı %52’dir. Metan ve kloroflorokarbonlar da etkili faktörler olmakla birlikte, kloroflorokarbon kullanımı yasaklanmış, metan salınımı ise önemli derecede azalma eğilimine girmiştir.
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün açıkladığı rapora göre, atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu dünya ortalamasında 400 ppm'in üzerine çıktı. Ders kitaplarının hepsinin değişmesi gerekiyor artık. Hemen tamamında atmosferin bileşimi verilirken karbondioksit oranı %0,03 olarak gösteriliyor.
Anılan örgütün yıllık raporunda bu artışa gerekçe olarak insani faktörler ve kasırgaların artan gücü gösterilmektedir. Temelinde insan faktörü bulunmakla birlikte, kasırgalara da küçük suçlar yüklemeden geçemiyor insan.
Her ne kadar somut kanıt bulunmamakla birlikte atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun en son bundan 3 ila 5 milyon yıl önce bu kadar yüksek olduğu tahmin edilirken, deniz suyu seviyesinin de şimdikinden 20 metre kadar daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.
2015 yılı sonunda imzalanan Paris İklim Anlaşması, küresel sıcaklık artışının bu yüzyıl sonuna kadar, sanayi devri öncesine kıyasla en fazla 2 derecede tutulmasını öngörmektedir. Anlaşmaya 198 ülke imza koymuştu ama uygulamada yaşanan aksaklıklar karbon salınımını azaltmada yetersiz bıraktı.
Hâlihazırda atmosfere karbondioksit salınımında Çin %15’le başı çekiyor. Bunu ABD ve Hindistan izliyor. Atmosfere karbondioksit salınımında gelişmiş ülkeler başı çekerken, petrol, doğalgaz ve kömür odaklı faaliyet gösteren çok uluslu 122 şirket toplam karbondioksit salınımının %80’inden sorumlu bulunuyor.
Enerji gereksinimi her geçen gün artmaktadır. Yaşam konforuna bağlı olarak kişi başına tüketilen enerji miktarının sürekli artışı ve bunu tedarik etmek için artan fosil yakıt tüketimi atmosfere salınan karbondioksit miktarını artırmaktadır.
Karbondioksit aslında bitkilerin özümlemede ilk sentezledikleri glikozun temel maddesini oluşturmaktadır. Bitkiler güneş enerjisini kullanarak, suyu parçalamakta, havadan aldıkları karbondioksit ile hidrojeni birleştirerek glikozu sentezlemekte, bir yerde güneş enerjisini organik enerjiye çevirmektedirler. Binlerce yıldır bitkiler tarafından depolanan bu enerji, başta elektrik elde etmek üzere ısınma ve diğer amaçlar için kullanılmaktadır. Son yıllarda tüketim yoğunluğu arttığı gibi, atmosfere salınan karbondioksiti tüketecek yegâne unsur yeşil bitki örtüsü ise kuraklık nedeniyle azalmaktadır. Aynı zamanda çölleşmeyle mücadele eylem planları artan kuraklık nedeniyle başarılı olamamakta, çöller büyümektedir.
Uzmanlara göre son yıllarda ölçülen karbondioksit oranları, iklimsel felaketlerin eşiği olarak kabul edilen bir değerdir. Daha da artması durumunda, iklim olayları geri dönülmez bir sürece girecektir. Küresel ısınmanın önüne geçmenin tek yolu atmosfere salınan karbondioksit miktarını azaltmaktır. Çare basit aslında. Doğan güneşin, esen rüzgârın, akan suyun, atılan çöplerin, atıkların enerjisini elektriğe çevirmek.