.

Eskiden Rahmetli Zeki Alasya ile Metin Akpınar, aşıya özendirmek için çok güzel kamu spotu hazırlarlardı. Günümüzde ise aşıyla ilgili çok fazla ve farklı fikirler olduğu için bu tür özendirici yayınlara pek önem verilmiyor.
Korona salgınından kurtuluş zorlaştıkça, insanlar aşıyı daha bir heyecanla beklemeye başladılar. Malum insanlar tedbirlere uymayınca hastalık her sokağa girdi. Bütün insanlar için çember daralıyor.
Aşı olmak, başkalarına ciddi şekilde zarar verme veya öldürme riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Salgının başında aşı tedarikinde sorunlar yaşandı ama artık yeterince aşı bulunuyor.
Uzmanlar aşı olmanın zorunlu olması gerektiğini ifade ediyorlar haklı olarak. Gerçekten hemen herkesin salgınla mücadelede görev alması gerekiyor. Bunun ilk adımı da aşı olmak ve çevresindekileri de aşı olmaya yönlendirmek.
Aşı zorunlu olmasa bile çeşitli kampanyalarla aşı olmayı özendirmek gerekiyor. Bir toplumun karantina tedbirlerinden kurtulması ve normal yaşam seyrine kavuşması sürü bağışıklığının tam tesis edilmesi gerekiyor. Aksi halde toplumun bütün bireyleri bağışıklık kazanmadıkça salgını yönetmek son derece zor görünüyor. Nitekim 1 Temmuzdan itibaren kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte, sokağa yürüyen, sosyal etkinlik merkezlerine doluşan insanımız, vaka sayısını adeta patlattı.
İnsanları daha bilinçli hale getirerek salgını kontrol altına almak son derece riskli bir yol olarak kabul ediliyor. Hastalığın bulaşma riski ne kadar azaltılsa da, küçük bir ihmalde üçüncü, dördüncü dalgaları oluşturabilme ihtimali bulunuyor.
Halihazırda çocuklara yapılan 12 adet zorunlu aşı bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı çoğu ülkede zorunlu. Ancak bazı ülkelerde serbest ve çoğu anne baba, çocuklarının hastalıklara karşı kendi bağışıklık sistemlerinin gelişmesini istiyor ve aşıya karşı çıkıyor.
Korona aşısı olunmasını savunan bilim insanları, kazalarda emniyet kemeri nasıl hayat kurtarıyorsa, aşının da benzer şekilde hayatları kurtaracağını belirtiyorlar.  
Bazı bilim insanları, korona virüsü, İspanyol gribi gibi ağır ölümcül bir hastalık olmadığını ve aşı olma zorunluluğuna gerek bulunmadığını iddia ediyorlar. Aynı bilim insanları COVID-19'un ileri yaşta insanlarda ölümcül olduğunu, çocuklarda ise ölümcül olma riskinin çok düşük olduğunu ve bu nedenle aşı olmanın serbest bırakılması gerektiğini belirtiyorlar. Neticede aşı olmanın bir zararı olmadığı ve tersine bağışıklık kazanma ve yayılmasının önlenmesinde etkili olduğu ortaya çıkıyor.
Aşılarla ilgili küçük belirsizlikler bulunmasına rağmen yan etkilerinin pek bulunmaması, yüksek oranda bağışıklık kazandırması, insanların aşıya olan ilgisini artırıyor. Ancak yine aşı oldu hasta oldu gibi şehir efsanelerinden kurtulmak gerekiyor.
1990'ların başında çocuk felci sadece Hindistan’da vardı. Her gün 1000 civarında çocuk felç oluyordu. 2011 yılında virüs ortadan kaldırıldı. Çocuk felciyle mücadelede yasal zorunluluk getirilmedi. Etkili eğitim ve yayım programlarıyla başarıldı. Öğretmeninden din alimlerine kadar hemen herkes mücadele programına iştirak etti ve hastalık tarihe gömüldü.
Korona salgınıyla mücadelede de aşı kadar bulaşmanın önlenmesi için yapılacak çalışmalar önem arz ediyor. Vaka sayısının azalmasına bağlı olarak getirilen serbestlik, vaka sayısını tekrar artırdı. Oysa maske kullanma mecburiyeti devam ediyor ama takan yok. Onun için aşı işinin bir an önce tamamlanması gerekiyor.