Türk çiftçisi enflasyonla mücadelede adeta tek başına savaşıyor.

Türk çiftçisi enflasyonla mücadelede adeta tek başına savaşıyor. Haliyle borcu her geçen gün artıyor. Neticede bir yandan hacizlerle uğraşırken bir yandan da belki bu sefer olur diyerek sabır ve sebatla üretmeye devam ediyor. Bununla birlikte, zararın neresinden dönersek kardır hesabıyla veya üretmeye gücü kalmayanların üretimden çekilmesiyle ekili alan miktarında ciddi azalmalar meydana geliyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Ceyhan ziyaretinde çiftçiler adeta feryat ettiler. Sabrı taşan bazı çiftçiler öfkelerini gözleri gibi baktıkları karpuzlardan çıkardılar.
Türkiye’nin en verimli ovası, ölüyü diksen diriltir dedikleri Çukurova’da soğan ve karpuz hasadı çilesiyle devam ediyor. Esnaf ziyaretlerinin yanında çiftçileri de ziyaret eden Akşener’e bir çiftçimiz, ‘soğanın çuvalını 350 kuruşa dolduruyoruz ama tüccar 200 kuruş veriyor. Marketlerde on katı fiyata satılıyor, gübre fiyatları iki katına çıktı’ şeklinde şikâyetlerini dile getirdi.
Çiftçiliğin en çileli yılları maalesef, tarım ürünlerinin enflasyonla mücadelede şamar oğlanı yapıldığı yıllar olarak tarihe geçecek. Yine bu yıllar arazi satışlarının en fazla olduğu yıllar olacak. Küçük ve orta ölçekli işletmeler kendini sürdürmekte zorlanıyor. Kredilerle ayakta kalmaya çalışan bu işletmeler borç batağında yüzüyor.
Kolluk kuvvetleriyle depo basan iktidar sahipleri ne yazık ki, çiftçinin sesine kulaklarını tıkamaya devam ediyor. Klasik soğan fiyatları çiftçinin tarlasından 30-35 kuruşa çıkıyor. Toplama parasını bile kurtarmıyor neredeyse. Üretici ne yapsın. Hazır ele gelmiş ürün. Gözü gibi baktığı ürün, hayallerini yıkan ürün oldu. Karpuz da aynı. İyisi 30, ikinci sınıfı 10 kuruşa gidiyor. Karpuz ithalatı piyasayı doyurdu, Türk çiftçisinin ürettiği karpuzların fiyatları yerlerde sürünüyor.
İktidar sahiplerinin enflasyon yükselmesin diye soğan, patates gibi ürünlere ihracat kotası ve yasağı getirmesi de Türk çiftçisinin moral değerlerini yıkmaya devam ediyor.
Gübre fiyatlarında bir yılda iki katından fazla artış meydana gelmesi, buna karşı tedbir almak yerine dekar başına 8 lira olan desteğin 16 liraya çıkarılması çiftçi ile alay etmekten başka bir şey değildi zaten.
Çiftçinin esas belini gübrede olduğu gibi yem fiyatları büktü. Cumhuriyet tarihinde süt fiyatları yem fiyatlarının altına düşmemişti. Türk çiftçisi bunu da gördü ne yazık ki. Süt ortalama 280 kuruştan satılırken, süt yemi fiyatları 320 kuruşa çıktı. Süt sığırcılığında bir litre süt bir buçuk kilo yem almıyorsa zarar kaçınılmaz demektir.
İthalat politikaları, ne yazık ki Türk çiftçisini ezmekten, ürettiğine pişman etmekten öteye gitmemektedir.
Hububat ve bakliyat ihracatı yapan Türkiye, son 10 yılda hububat ve bakliyat ithalatına 30 milyar doların üzerinde döviz ödemiştir. Türk çiftçisinin cebine girmesi gereken para, ne yazık ki yanlış politikalar yüzünden yabancı çiftçilerin cebine gitmiştir. Çilesi memleketin çiftçisine kalmıştır.