Bugün bilindiği üzere “Bahar Bayramı” Yani en azından öyle de bilinirdi.

Bugün bilindiği üzere “Bahar Bayramı”
Yani en azından öyle de bilinirdi.
.
Zira:
Cumhuriyet’in ilanından sonra 27 Mayıs 1935 tarihli “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun” ile 1 Mayıs “Bahar Bayramı” olarak kabul edildi.
.
Çocukluğumuzda da hep bahar bayramı olarak kutladık.
Sonra ne olduysa ortadan kalktı.
.
1 Mayıs’ın “İşçi Bayramı” olmasıyla ilgili tartışmalar başladı.
.
Dünyada 1890’lı yıllara uzanan “İşçi Bayramı”, tarihi kaynaklara göre, Osmanlı Devleti’nde ilk kez 1911’de kutlanmış.
.
Selanik’teki “Tütün, pamuk ve liman işçileri” Türk tarihinde ilk kutlayanlarmış.
.
İstanbul’da ise ilk kez 1912 yılında kutlandığı bilgisi kaynaklarda yer alıyormuş.
.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşları’nın ardından “1 Mayıs uzun bir aradan sonra ilk kez 1921’de kutlanmış.”
.
Türkiye Sosyalist Fırkasının (TSF) çağrısı üzerine İstanbul işçileri mayısın birinci pazar günü tatil yapmış.
.
Ankara’da da Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri çerçevesinde, 1 Mayıs 1922’de işçi bayramı olarak kutlanmış.
.
1 Mayıs 1923’te de ilk kez “Resmi” olarak işçi bayramı kutlamaları yapılmış.
Ancak, 1924 yılında “Kitlesel 1 Mayıs kutlamaları” yasaklanmış.
.
Ardından 1925 yılında çıkarılan “Takrir-i Sükûn” yasasıyla kutlamalar 1935 yılına kadar yasaklandı.
.
Büyük ölçekli kutlamaların yaşanmadığı “Türkiye’de 1 Mayıs yaklaşık 50 yıl aradan sonra tekrar gündeme geldi.”
İlk açık 1 Mayıs kutlaması, 1975 yılında İstanbul Tepebaşı’nda bir gazinoda yapıldı.
.
1976 yılında ise Taksim Meydanı’nda Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyon’u (DİSK), geniş kapsamlı bir kutlama tertip etti.
.
1980 yılında sıkıyönetim nedeniyle kutlamalar yapılamadı.
.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından 1981 yılında Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı resmi tatiller arasından çıkardı.

1 Mayıs kutlamaları sırasında genelde kanlı olaylar yaşandı.
Taksim 1 Mayıs’ın simgesi sayıldı.
.
Olayların tarihçesi ise şöyle:
En kitlesel 1 Mayıs, 1976’da DİSK’in öncülüğünde Taksim Meydanı’nda yapıldı.
O gün Taksim Meydanı’nı 400 bin kişi doldurdu.
.
1977 yılındaki gösterilerde Taksim Alanı’na 500 bin kişi toplandı.
Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı. Yaşanan paniğin ardından 37 insan yaşamını yitirdi ve 200’den fazla yaralı vardı.
.
1978 yılında, önceki yıl yitirilen 37 insanın acısını içinde yaşayan yüzbinler yine Taksim
Alanı’ndaydı...
 
1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da mitinge izin vermedi.
İzmir Konak Meydanı’nda kutlandı.
.
1980 sonrası 12 Eylül Askeri darbesinin yasaklar zincirinde 1 Mayıs da yer aldı ve kutlamalara izin verilmedi.
.
1987 yılında, yani 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtına çelenk bırakmak istediler. Polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin verdi.
.
1 Mayıs 1989’da ise Taksim’de bir araya gelen kitleye belirsiz kişilerce saldırıldı, bir kişi yaşamını yitirdi.
.
1990’da yine Taksim’e yürümek isteyenlere izin verilmedi. Çıkan çatışmada ODTÜ öğrencisi bir kız felç oldu.
.
1996 yılındai 1980 sonrasının en kitlesel mitingi gerçekleştirildi. Kadıköy meydanında 150 bin kişi toplandı ama yine açılan ateş sonrası 3 kişi yaşamını kaybetti.
.
1 Mayıs, 30 yıla yakın aradan sonra Nisan 2009’da “Emek ve Dayanışma Günü” olarak resmi tatil ilan edildi.
 
***
Bir gün bir karınca bir file âşık olmuş.
Annesi bu durumu onaylamamış.
Karınca:
-“Bana değil karnımdakine acı” demiş.
 
***
Fare bir peynir kokusu duyup, kafasını dışarı uzatmıştı.
 Fakat bunun kedinin bir tuzağı olabileceğini düşünüp dışarı çıkmayıp bekledi.
Biraz sonra “Miyav” diye bir ses duydu.
Ertesi gün de peynir kokusunu aldı ve “Miyav” sesini duydu, yerinden çıkmadı.
Sonraki gün, “Hav hav” diye bir ses duydu ve kedinin ortalarda olmadığını anlayarak dışarı çıktı.
Çıkmasıyla pençe yemesi bir oldu.
Kedinin tuzağına düşmüştü.
Kedi yerde baygın yatan fareyi yanındaki yavrusuna gösterip şöyle dedi;
-“Bak yavrum, sana dememiş miydim, ikinci lisan gibisi yok diye...”
 
***
Bir eşek ve bir papağan uçak yolculuğu yapmaktadır.
Bu ikiliden papağan bayağı bir haylazdır ve çağırma düğmesine basarak hostesi rahatsız eder durur.
Hostes gelip “Buyrun” dediğinde de; “Hiiiç, kıllık olsun diye bastım” der.
Bu durum birkaç kez tekrarlanır.
Bu eşeğin çok hoşuna gider ve:
“Ulan bir de ben yapayım” diyerek basar çağırma düğmesine.
Hostes gelir; “Buyurun ne vardı?”.
Eşek: “Hiiiç, kıllık olsun diye bastım” der. Hostes çileden çıkar ve papağan ile eşeği uçaktan aşağıya atar.
Uçmakta olan papağan yere doğru hızla yol alan eşeği görünce sorar:
-“Eşek kardeş sen uçma bilmiyor musun?”
-“Hayır” der eşek.
Papağan kahkaha atmaya başlar:
-“Ulan madem uçmayı bilmiyorsun, ne diye kıllık yapıyorsun?”
 
***
Tavşan bir gün ormanda dolaşıyormuş, birden karşısına daha önce hiç görmediği garip bir hayvan çıkmış.
Çok şaşırmış ve hemen yanına gitmiş;
-“Sen kimsin? Ben seni daha önce hiç görmedim” demiş.
-“Ben katırım. Benim annem eşek, babam da at ondan böyleyim.”
Tavşan oradan ayrılmış orman gezisine devam ederken yine karşısına acayip bir hayvan çıkmış.
Bu sefer onun yanına gitmiş;
-“Sen de kimsin? Ben seni daha önce hiç görmedim.”
-“Ben kurt köpeğiyim. Benim annem köpek babam da kurt ondan böyleyim.”
Bizim tavşan onun yanından da ayrılmış, dolaşırken bir de ne görsün acayip görünümlü bir hayvan daha.
Hemen gitmiş yanına;
-“Senin gibi bir hayvanı ilk defa görüyorum sen de kimsin?” demiş.
-“Ben deve kuşuyum” deyince bizim tavşan hayretle bağırmış:
-“Hadi len oradan!”
 
***
Adamın birinin çiftliğinde kümesi varmış, kümesin horozu ölünce adam yeni bir horoz almış.
Yeni horoz çok azgın çıkmış.
Kümesteki tavukları hallettikten sonra çiftlikte bulduğu her hayvanı, atmış, eşekmiş, köpekmiş demeden halletmiş. Horozun bu halini gören adam içinden,
“Bu azgınlığın yüzünden genç öleceksin” diye nasihat ediyormuş.
Bir gün bakmış horoz ayaklarını dikmiş, dili bir karış dışarıda hareketsiz yatıyor.
Başında da bir tane akbaba dolanıyor.
Adam öldü sandığı horoza bakıp:
-“Senin sonunun böyle olacağı belliydi” deyince horoz tek gözünü açarak adama:
-“Sessiz ol, akbabayı kaçıracaksın…”
 
***
Genç deve sorar:
-“Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?”
Anne cevap vermiş:
-“Çölde kuma batmamak için.”
Genç deve tekrar sormuş:
-“Peki, kirpiklerimiz niye bu kadar gür?”
Anne tekrar cevap vermiş:
-“Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.”
Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş:
-“Bizim niye hörgüçlerimiz var?”
Anne deve sabırla yanıtlamış:
-“Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız.”
Sonunda dayanamayan genç deve sormuş:
-“Peki, biz Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz?”
 
***