Adalet, her işin başı. Kısaca: Mülkün temeli.

Adalet, her işin başı.
Kısaca:
Mülkün temeli.
.
İnsanoğlu çağlar boyunca adaletin peşinde koşmuş,
Herkes kendisine göre bir kanun çıkarıp adaleti sağlamaya çalışmış.
.
Sümerler, M.Ö.3500 yılında çivi yazısını bulduktan sonra hiç vakit kaybetmeden insanlık tarihinin ilk yazılı kanunları olan “Urgakina Kanunları” nı ilan etmişler.
.
Özellikle tarım alanlarının korunmasını amaçlayarak “Tazminat cezasını” ön plana çıkarmışlar.
.
Ayrıca:
“Üst sınıfların ve din adamlarının halkı sömürmesini” de engellemişler.
(Tarihe dikkat: Tam Beşbinbeşyüz yıl önce)
.
Bir Mezopotamya uygarlığı olan Babiller’in M.Ö.1750’de oluşturduğu “Hammurabi Kanunları” ile daha farklı bir anayasa oluşturmuşlar.
.
Babil’de, “Koruyucu Tanrı Marduk” ve “Güneş Tanrısı Şamaş” a inanan bu uygarlığın ünlü Kralı Hammurabi “Tanrılar tarafından görevlendirildiğini” iddia edip adaleti sağlamakla yükümlü olduğunu söyleyerek:
282 maddeden oluşan bir anayasa hazırlatmış.
.
Bu kanunlara göre:
Halkın zorbalıkla değil kendi iradesi ile uymasını istediği bu kanunları, “Akadça olarak Esagila Tapınağı” na dikilen bir taş üzerine yazdırmış.
.
İşte bu kanunlardan bazısını seçtim.
.
Size yabancı gelmeyecek bu kanunlarda bakın neler varmış:
.
“Kısasa kısas” (Göze göz, dişe diş) kanunu da sanki fena değil.
Biz de “Şeriat Yasası” olarak bilinen bu yasa, canı yananlar için oldukça cazipmiş:
“Göze göz, dişe diş. Eğer bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa, kendi gözünü de çıkarmalıdır. Eğer bir adam başka bir adamın dişini çıkarırsa, kendi dişini de çıkarmalıdır. Eğer bir adam başka bir adamın kemiğini kırarsa, kendi kemiğini de kırmalıdır.”
.
İftira atmak,
Tecavüz,
Adaletsizlik gibi kavramları 4 bin yıl önce yakalamışlar:
“Bir kimse bir diğerini cinayetle suçlar fakat bunu kanıtlayamazsa, ölümle cezalandırılır.”
.
Yargıçlar hakkında verilen hüküm ise, oldukça manidar.
Bizlerin de örnek alabileceği maddeler içeriyor:
“Eğer bir yargıç bir davaya bakar ve bir karara varırsa, verdiği hükmü yazılı olarak takdim eder. Daha sonra verdiği kararda bir hata ortaya çıkar ve bu kendisinden kaynaklanırsa o zaman davada onun tarafından verilen cezanın on iki katını öder. Halka ilan edilerek yargıçlık makamından el çektirilir ve bir daha asla yargıçlık icra etmek için oraya oturamaz.”
.
Yıllarca didinip biriktirdiğiniz tüm birikimlerinizi çalan adam mevcut kanunlarımıza göre dışarıda gezebiliyor.
Ancak, Hammurabi olsaydı:
“Evinizin önünde hırsızı sallandırılacaktı…”
.
“Bir kimse soygun yaparken yakalanırsa ölümle cezalandırılır.”
.
“Bir kimse bir eve girmek için delik açarsa o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür.”
.
Günümüzde uygulanan kanunlara göre:
“Tecavüze uğrayan kadın suçlu sayılıyor.”
Bunu Hammurabi o zamanki aklıyla çözmüş:
“Kadın masumdur…”
.
“Bir kişi, hala babasının evinde yaşayan veya başka bir adamın eşi olan bir kadına tecavüz ederse öldürülür. Kadın masumdur.”
.
“Eğer bir oğul babasına vurursa onun elleri balta ile kesilir.”
.
.
Yaklaşık 4000 bin yıl önce yazılan ve tam 282 maddeli kanun.
(Durup bir daha düşünün. Dört bin yıl önce…)
.
Sanki
“Hammurabi, bizden daha adilmiş” gibime geliyor.
.
.
Tüm bunlara günümüzden bakınca,
İnsan olarak:
“4 bin yıl önce yazılan kanunlara bakıp” hala iç geçiriyorsak sizce de bir sorun yok mu?