Gıda üretiminde buğday, arpa, mercimek ve nohut ekilişleri sürekli azalıyor.

Gıda üretiminde buğday, arpa, mercimek ve nohut ekilişleri sürekli azalıyor. Kazanamayan çiftçi üretimden vaz geçiyor. Salgın hastalık nedeniyle ülkelerin ihracat ettikleri ürün ve ürün miktarları azalmaya başladı. İthalat politikaları ne yazık ki enflasyonu düşürmediği gibi birilerini zengin etmekten öteye gitmedi.
Devlet dalgalı kura geçildiğinden bu yana hem dövize hem de altına müdahale edebiliyor. Amaç yatırımcıları zarar ettirmemek. Dövize dayalı ithal ürünlerde sorun yaratmamak. Piyasayı regüle etmek.
Devlet para piyasalarından yıllardır çekilmeye çalışıyor. Üretim ve ticarette misyonunu tamamladığı alanlarda zaten faaliyet göstermesinin bir anlamı da yok. Serbest piyasa ekonomisi de bunu gerektiriyor. Zaten şeker fabrikaları da satıldıktan sonra devletin elinde iktisadi işletme pek kalmadı.
Piyasada fiyatlar kendi kendine arz ve talep durumlarına göre oluşuyor. Sanayi ve ticaret sektöründe piyasa fiyatları rekabete dayalı olarak üretim sektörlerini zarar ettirebiliyor. Zararın önüne geçilmesinde üretim maliyetlerini azaltmak veya üretimi durdurmak yetiyor. Üretimin durdurulduğu yerde zarar sıfır veya borç faizleri dışında herhangi bir zarar yoktur.
Tarımsal üretimde üretim maliyetlerini azaltmak mümkündür. Toprak analizlerine göre gübreleme yapmak, azaltılmış toprak işleme yöntemlerinden yararlanmak, iklim ve toprak koşullarına uygun ürün türlerini yetiştirmek gibi üretim maliyetlerini azaltacak uygulamalar vardır.
Her ne şekilde olursa olsun tarımsal üretim canlı üretimdir. Sanayi sektörü gibi fişini çekmek suretiyle üretimi durdurmak veya üretime ara verme imkânı yoktur.
İktisadi işletme olarak görülmeseler de Türkiye’de irili ufaklı 2.5 milyonun üzerinde çiftçi bulunmaktadır. Üretimde bulunan, diğer bir deyişle istatistiklere giren ürün sayısı 150’nin üzerindedir. Bununla birlikte ana üretim kalemleri vardır tüm üreticileri ilgilendiren. Bunlar, bitkisel üretimde buğday, arpa, ayçiçeği, pamuk, şeker pancarı gibi tarla bitkileri, domates, biber, kavun, karpuz gibi sebzeler, zeytin, fındık, elma, armut gibi meyvelerdir. Hepsini saymaya gerek yok aslında. Hayvansal üretimde de et ve süt en önemli kalemlerdir.
Süt sığırcılığı yapan bir işletmede süt fiyatlarının düştüğü durumlarda üretim maliyetini az da olsa azaltmak mümkündür. Ancak zarar edilse bile hayvanların beslenmesi zorunludur. Domates yetiştiriciliğinde de durum çok farklı değildir. Hatta bir önemli farkı vardır. Ürünü elde etmek için bütün girdiler kullanılmış, emek sakınılmamıştır. Tam hasatta arzın fazlalığı nedeniyle fiyatların düşme ihtimali yüksektir.
Öteden beri taban ve tavan fiyat uygulamalarıyla üretim politikaları oluşturmaya çalışan hükümetler, birçok üründe fiyatları serbest piyasaya bırakmışlardır. Üstelik son zamanlarda hemen her üründe ithalat izinleri verilmekte, gümrük fonları kaldırılmaktadır. Neticede fiyat dalgalanmaları, düşen fiyatlar üreticilerin zararlarını artırmakta üretimden uzaklaştırmaktadır.
Bu sene domates, patates, soğan, karpuz gibi ürünlerde arz fazlası fiyatları düşürmüştür. Üretici zarar etmiştir. Tüm girdilerin kullanıldığı yerde fiyatların düşmesi zararı kaçınılmaz hale getirmektedir. Oysa çiftçilik kumar değildir. Her yıl Rus ruleti oynayarak üretim yapılamaz.
Devlet para piyasalarına nasıl müdahale ediyorsa, üretimin dışındaki kaynakları nasıl muhafaza etmeye çalışıyorsa tarımsal üretimde de sosyal devlet olmanın gereği olarak müdahale baremleri belirlemelidir. Nasıl eksikliği duyulan ürünleri ithal izni çıkararak açığı kapatmaya çalışıyorsa, tarım ürünlerindeki aşırı fiyat azalmalarını telafi edecek baremler geliştirmelidir.