İktidar sahipleri hangi tarihi okudular bilinmez ama fırsat buldukça Atatürk ve cumhuriyeti kuranlara karşı saldırmaktan geri durmuyorlar.

İktidar sahipleri hangi tarihi okudular bilinmez ama fırsat buldukça Atatürk ve cumhuriyeti kuranlara karşı saldırmaktan geri durmuyorlar. Ya İngilizlerin ya da İngiliz uşağı Arapların etkileri kokuyor saldırılarında.
Atatürk’ün savunulması gerekmiyor elbette. Ancak saldırmalarının altında yatan gerçekleri görmezden gelmek de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına yakışmıyor. İşin doğrusunu, gerçeğini görmek, göstermek her vatandaşın görevi olmalı artık. Bir şey olmaz deyip duyarsız kalmak insan olana yakışmıyor.
Son olarak Ayasofya Camiinin açılışıyla ilgili olarak yapılan söylemler, bardağı adamakıllı taşırdı. İktidar yanlıları garip paylaşımlar yapıyorlar. Atatürk döneminde Ayasofya Camiinin müzeye çevrildiğine dem vurularak, geçmiş dönemde yapılanlar lanetlenme derecesinde eleştiriliyor.
Neredeyse tapındıkları liderlerini Gaziantep mitinginde söylediklerini unutmuşlar. Sultan Ahmet Camiini doldurun da ondan sonra bakarız diyen Cumhurbaşkanının daha önceki söylemlerinde de dünya bir araya gelse açtıramaz şeklinde sözlerini de unutmuşlar. Camiinin açılışıyla ilgili yargı sürecini hatırlatan liderlerinin sözlerini de unutmuşlar. On sekiz senedir neden açmadıklarını da sormuyorlar ne hikmetse. 9 Haziranda İYİ Partinin Ayasofya Camiinin açılmasıyla ilgili önergenin Ak Parti tarafından reddedildiğini de unutmuşlar.
Ayasofya Camii, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra camii olmuştur. Yüzyıllarca cami olarak hizmet etmiştir. Korona nedeniyle karantina tedbirleri dönemi dışında 5 vakit ezan okunmuş, ibadete açık olan kısmında namaz kılınmıştır. Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra 1918 yılına kadar ibadete açık olan Ayasofya Camii, 1918 yılında İngilizlerin eline geçmiş ve kiliseye çevrilmiştir. Ayasofya Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla birlikte, tekrar Camii olarak kayıtlara geçmiştir. Elin gâvuru, Ankara’nın dibine kadar gelirken, camileri yakıp yıkarken, Atatürk’ün önderliğinde başlayan Kuvayı Milliye hareketi sayesinde bu vatan topraklarında özgürce yaşarken, yobaz sürüsünün büyümesini, Atatürk ve silah arkadaşlarına haince saldırmalarını anlamak güçleşmektedir. Ancak iktidar tarafından kollanmaları ve taltif edilmeleri bu saldırılarda etkili görünmektedir.
Kendi besledikleri hainlerin 15 Temmuzda gerçekleştirdikleri terörist kalkışmaya karşı verilen mücadeleyi, Çanakkale savaşlarına, kurtuluş savaşına benzetmelerinin altında da garip düşünceler yatmaktadır. Çanakkale’de İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere bütün dünyayı dize getirdik. Kurtuluş savaşında ha keza. 15 Temmuzda ise iktidarın ne istedilerse verdikleri, adeta devleti teslim ettikleri terörist örgüt darbeye kalkıştı. Neresi benziyor?
Atatürk ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları aleyhinde sürdürülen aşağılama eylemleri ve söylemleri, ne yazık ki iktidar yanlısı medya organları ve bizzat iktidar mensupları tarafından gerçekleştirilmektedir. Atatürk ismini taşıyan onlarca stadyum, kapalı spor salonu, kültür merkezi yıkılmıştır. İçinde sağlam, kullanışlı olanlar vardır. Sırf ismi yüzünden yıkılanlar çoğunluktadır. Atatürk Havaalanının dünya kadar binası ve sahası olduğu halde, özellikle pistlerinin üzerine sahra hastanesi yapılması da bunlardan biridir.
İktidar partisine oy verenlerin %90’ı veya daha fazlasının Atatürk’e karşı bir düşmanlığı yoktur. Ancak düşmanlığı olanlar iktidar partisinin karar organlarında öncelik sahibidir. Artık bu vakanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin bilmesinde ve muhakeme etmesinde yarar vardır.