Cumhuriyetin ilk yıllarında, sanayinin geliştirilmesi için önemli adımlar atılmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, sanayinin geliştirilmesi için önemli adımlar atılmıştır. Üretim potansiyeline bağlı olarak devlet hemen her alanda özel sektöre öncülük etmiştir. Son yıllarda da yatırımlarla ilgili önemli teşvikler uygulanmaktadır. Tekstilden un sanayine kadar tarıma dayalı bütün sektörlerde gerek kamu gerekse özel girişimlerle ülke kaynakları değerlendirilmeye, ürünün katma değeri artırılmaya çalışılmaktadır.
Teknolojinin gelişimi doğal sürecini izlemediğinden, sürekli yeni teknoloji satın alınarak yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla eski teknolojiye ait üretim elemanları atıldığı gibi, yeni teknoloji üretim elemanları da tam kapasiteyle kullanılamamaktadır. Neticede memleketin hemen her köşesi yıkık dökük sanayi tesisleriyle dolmaktadır.
Elektrik yaygınlaşmadan önce Türkiye genelinde yüz binlerce su değirmeni 8-10 milyon ton civarındaki buğday ürününü una işliyordu. Enerji kullanımı neredeyse yoktu. Elektrikle çalışan küçük un değirmenleri de yakın zamanda yerini un fabrikalarına bıraktı. Günümüzde 1300 civarında un fabrikası bulunmaktadır. Toplam üretim kapasitesi 40 milyon ton undur. Türkiye’nin buğday üretimi 18-20 milyon ton arasında değişmektedir. Bunun bir kısmı bulgur ve irmiğe işlenmekte, bir kısmı ise yem sanayinde kullanılmaktadır. Un fabrikaları üretilen buğdayın üç katını işleyebilecek kapasitededir. Dünya borsalarında işlem gören un miktarı ise 10 milyon tonun altındadır. Dolayısıyla un sanayindeki yüksek üretim kapasitesinin kullanılabilir hale getirilmesi mümkün değildir.
Yağ bitkileri üretiminde, havza bazlı üretim ve destekleme modeli ile bir artış olması beklenmektedir. Ayçiçeği ve soya üretimi ile pamuk yetiştiriciliğinin artırılması hedeflenmektedir. Üretim miktarlarındaki artış olumlu gibi görünse de, kurulu yağ işleme tesislerindeki atıl kapasite çok yüksektir. Halen 3 milyon ton civarında yağ işleyen tesislerin üretim potansiyeli 8 milyon tonun üzerindedir.
Teknolojinin israf edildiği sektörlerden biri süt sanayidir. Sektörde hızla büyük firmaların çoğalması, küçük ve orta ölçekli üretim tesislerinin önemli bir kısmını tasfiye etmiştir. Sermaye kullanımında yetersiz kalan küçük ve orta ölçekli işletmelerden yarıdan fazlası üretimden çekilmiştir. Son teknoloji donanımlara sahip olanlar dahi, sermaye hareketliliğine dayanamamıştır. Halen aktif üretim faaliyetlerine devam eden mandıralarda da kapasitenin ancak beşte biri kullanılabilmektedir.
Tarımsal işletmelerde, teknolojiden yararlanmada doğrudan kabul yerine fizibilitelerinin çıkarılarak doğru teknoloji seçilmesi ve uzun yıllar üretimde tutulması gerekmektedir. Bunun için destekleme ve kredilendirmelerde işletme büyüklükleri ön koşul olarak konulabilir.
Teknoloji transferi kapasite kullanımında etkili bir faktördür. Bütün sektörlerin büyüdüğü gelişmiş ülkelerde, kendi yapısal özelliklerine göre üretilen teknoloji, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde tam olarak değerlendirilememektedir. Kapasitenin önemli bir kısmı atıl kaldığı gibi, yatırım maliyetlerini artırmakta ve verimliliği düşürmektedir. Bunun için daha özgün teknoloji üretilmeli veya yapısal özelliklere göre teknoloji transfer edilmelidir.