Dünya Gıda Tarım Örgütü, öteden beri, gıda üretiminin yerelde ve yakın çevresinde tüketilmesinin önemini sürekli vurguluyor.

Dünya Gıda Tarım Örgütü, öteden beri, gıda üretiminin yerelde ve yakın çevresinde tüketilmesinin önemini sürekli vurguluyor. Bununla birlikte, küresel gıda devleri dünyanın dört bir tarafını gıdada bağımlı hale getirmek için var gücüyle çalışıyor. Brezilya’da yetişen soya, Türkiye’de tavuk eti veya yumurtaya çevriliyor, Moskova’da tüketiliyor. Bunun farklı versiyonları da ortaya çıkıyor. Tayvan’da yetişen kassava, Almanya’da hayvan beslemede kullanılıyor, üretilen peynirler başka bir ülkede tüketiliyor.
Gıda ve yemde uzak mesafelere taşıma, enerji tüketimi, gıda ve yemde israf olarak değerlendirilebiliyor.
Küreselleşme son yıllarda gıda üretimi ve tüketiminde büyük değişimlere neden oldu. Diyetler çeşitlendi ve dünyanın çeşitli yerlerinde gıda bulunabilirliği arttı. İnsanların klasik beslenme şekilleri de değişti.
Zincir restoranlar, ABD’de yetişen bitkisel ve hayvansal ürünleri, dünyanın dört bir tarafındaki insanlara yediriyor.
Gıda ve yem trafiği arttıkça, dünya nüfusunun çoğunluğu, ithal gıdaya bağımlı hale geliyor. Ancak COVID 19 salgını, küresel gıda zincirlerinin gözden geçirilmesine neden oldu.
Finlandiya Alto Üniversitesi liderliğinde yürütülen bir araştırmada, Avrupa ve Kuzey Amerika’da buğday gibi bazı ürünlerin 500 kilometrelik bir yarıçap içinde tedarik edildiği, ancak bu ürünlerin küresel ticarette tedarik yarıçapının 3800 kilometre olduğu ortaya çıkmıştır.
Anılan araştırmada dünyadaki insanların gıda taleplerini karşılayabilmeleri için üretim ve tüketim alanları arasındaki en kısa mesafeler modellenmiştir. Çalışma, Columbia Üniversitesi, California Üniversitesi, Avustralya Ulusal Üniversitesi ve Göttningen Üniversitesi ile işbirliği içinde yürütülmüştür.
Araştırmada, buğday, arpa, çavdar, pirinç, mısır, darılar, tropikal yumrulu bitkiler (kassava) ve bakliyat ürünlerinin dünyadaki dolaşımları incelenmiştir. Araştırmacılar, üretim ve tüketici arasındaki mesafelerini irdelemişlerdir.
Araştırma sonuçlarına göre dünya nüfusunun sadece % 27'si buğday, arpa ve çavdarı 100 kilometreden daha kısa bir yarıçap içinden tedarik etmektedir. Bu değer, darılar için % 22, pirinç için % 28 ve bakliyat için % 27’dir. Dünya nüfusunun sadece % 11’i mısır ihtiyacını 100 kilometre yarıçap içinde tedarik etmektedir.
Çalışma aynı zamanda yerel üretimin gıda talebini karşılayamayacağını açıkça göstermiştir. Mevcut üretim yöntemleri ve tüketim alışkanlıklarıyla yerel gıdanın kısa mesafede insanların ihtiyacını karşılaması imkânsızdır.
Etkin bir şekilde yerli üretimin payının arttırılması hem gıda israfını hem de gıda ve yem dolaşımında harcanan enerji israfını önleyecek ve neticede sera gazı emisyonlarını azaltacaktır.
Devam eden COVID-19 salgını, kendi kendine yeterlilik ve yerel gıda üretiminin önemini arttırmaktadır. Artık hiçbir ülke gerekirse istediği ürünü ithal edemeyecek veya çok daha pahalıya ithal edebilecektir. Hemen bütün ülkeler insanlarının gıda güvenliğini artırmak amacıyla çok sıkı tedbirler almaya başlamışlardır.
Türkiye tavukçuluk sektöründe çok iyi durumda. Girdiği pazarlarda güçlü sayılabilir. Ancak tavukçuluğun en önemli girdisi yemin hammaddeleri mısır ve soya küspesi Amerika kıtasından geliyor. Bu madalyonun basit tarafı. İhraç etmezsiniz olur biter. Ancak yerel talebi karşılamak için tavuğu beslemek ve bunun için de mısır ve soya üretimini talebi karşılayacak düzeye çıkarmak gerekir. Stratejiniz varsa tabi.