Geçtiğimiz cumartesi günü Dünya Çölyak Günü idi. Sağlık ve beslenme uzmanları çölyak rahatsızlığıyla ilgili açıklamalarda bulundular.

Geçtiğimiz cumartesi günü Dünya Çölyak Günü idi. Sağlık ve beslenme uzmanları çölyak rahatsızlığıyla ilgili açıklamalarda bulundular. Aslında farkındalık yaratmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlemekte yarar vardı. Ancak karantina tedbirleri ve salgın sorunları çölyak sorununu unutturdu. Malum millet karantina tedbirleri kapsamında sokağa çıkma yasağı konulacağını fark edince raflardaki glütensiz unları bile alıp gitmişti.
Çölyak hastalığı, bağırsaklardaki besin emilimini sağlayan villus adı verilen yapıların bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığıdır. Glüten alerjisi olarak da bilinmektedir.
Küçük çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkmaktadır. Daha ileri yaşlarda ise, kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı gibi belirtilerle kendini göstermektedir.
Çölyak hastaları buğdayda, arpada, çavdarda ve kesin olmamakla birlikte, yulafta bulunan glütene tolerans gösterememektedir. Proteinin yapı taşı olan glüten en fazla ekmeklik buğdayda bulunmakta ve buğdayın kalitesini belirlemektedir. Glüteni düşün buğdaylar barem dışı kalmakta ve yem sanayiine gitmektedir.
Çölyak hastaları glüten içeren yiyecekler yediklerinde, onların bağışıklık sistemleri bunu ince bağırsaklara zarar vererek cevaplamaktadır. Villuslar kaybolmakta, görevini yapamamakta ve sindirim gerçekleşmemektedir.
Vücudun kendi bağışıklık sistemine zarar vermesinden dolayı çölyak hastalığı oto-immün sistem rahatsızlığı olarak düşünülmektedir. Bununla birlikte, sadece yiyecekler emilememektedir ve bu özelliği ile sindirim rahatsızlığı olarak da kabül edilmektedir.
Çölyak hastalığının kesin tanısı ancak deneyimli bir gastroenterolog tarafından yapılan kan tahlilleri ve ince bağırsak biyopsisi ile tanımlanabilir. Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır. Ancak çocuklara geçişi baskın değildir. Bazen hastalık bir ameliyat, çocuk doğumu, hamilelik, viral enfeksiyon ya da şiddetli duygusal stresten sonra da aktif hale gelmektedir. Hastalık insan yaşamının herhangi bir bölümünde, kimi kişilerde çocukluk, kimilerinde ergenlik, kimilerinde ise orta yaş grubunda ortaya çıkabilmektedir.
Tanı konulduktan sonraki aşamada uyulması gereken tek tedavi yöntemi glüten içermeyen besinlerle beslenmektir. Glüten buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunduğu için bu gıdalardan ömür boyu uzak durmak gereklidir. Çölyaklı kişiler normal ekmek, makarna, pasta, börek, bisküvi ve benzeri çok sayıda gıdayı yememelidir. Mısır unu, pirinç unu, soya unu, patates unu gibi maddeler gluten içermediği için rahatça tüketilebilir.
Dünya üzerinde çölyak hastalığının yaygın olduğu bölgelerde insanoğlu farklı bitki türleri evcilleştirmiştir. En fazla görülen bölgelerden biri olan orta Asya’da kara buğday geliştirilmiş ve unlu mamullerin en önemli hammaddesi olmuştur. Yine Ant Dağlarında yaşayanlar, nişasta kaynağı olarak patatesi daha çok tüketmektedirler. Aynı zamanda bu coğrafyada kinoa ve horozibiği tahıllar gurubu içerisinde yer almakta, unlu mamullerin üretiminde kullanılmaktadır.
Ülkemizde bu rahatsızlık oldukça yaygındır. Bazı ekmek fırınları çölyak hastaları için ekmek üretmekte ve dağıtmaktadır. Yine bazı firmalar glüten içermeyen un ve bulgur ile çölyak hastaları için ürün geliştirmeye çalışmaktadır.