Şu Pazar günü bana anlatılan bir masalı size aktarayım dedim.


Şu Pazar günü bana anlatılan bir masalı size aktarayım dedim.
Evde kapalı kaldığınız virüslü günlerde çocuklarınıza anlatıp, vakit geçirirsiniz bari.

Bir varmış bir yokmuş.
Çoookk eski zamanlarda ucu bucağı belli olmayan, kocaman bir ülke varmış.
.
Bu ülkenin başı her zaman beladaymış.
.
Parası bitermiş,
Adalet sağlayıcıları kafasına göre takılırmış,
Komşularıyla başı dertteymiş,
Çalışanların paraları ödenmezmiş,
Yasak üzerine yasak uygulanır,
İnsanları fakirlik içinde geçinmeye çalışırmış.
.
Gel zaman, git zaman adamın biri ortaya çıkmış:
“Ben bu işi düzeltirim!” demiş.
Halk sormuş:
“Nasıl?”
“Beni işin başına getirin görün” demiş.
Halk “Tamam getirelim de, karşılığında bizden ne istiyorsun?” diye sormuşlar.
“Ben mütevazı adamım. Karnım doysun yeter” demiş.
.
Halkın çok hoşuna gitmiş.
Gözü pek, karnı tok adamı başa getirmişler.
.
İlk zamanlar her şey yolunda gitmiş.
İsraflar önlenmiş,
Yasaklar kalkmış,
Bütçeden herkese eşit pay dağıtılınca yoksulluk bitme noktasına gelmiş.
.
Halk çok memnunmuş.
Ülkeleri dünyada örnek gösterilmeye başlamış ve uygulanan bu eşitlikçi model diğer ülkelere ilham olmuş.
Onların vatandaşları sokaklara çıkıp:
“Biz de ondan istiyoruz” diyerek bağırmaya başlamışlar.
.
Ülkeyi yöneten adamı gördüğü her yerde “Büyüksün, süpersin, sen olmasan biz olmayız, şahsın, padişahsın, peygambersin, Tanrı gibisin” diyerek övülüyormuş.
.
Halk şehirlerine ziyarete gelen bu adamı sokaklarda coşkuyla karşılar, önünde yüzlerce kurban keserler, “Başımızdan eksik olma” diyerek bas bas bağırırlarmış…
.
Aradan yıllar geçmiş.
Bu adam hakkında o kadar çok övgü yapılmış ki, sonunda kendisini hakikaten “Bulunmaz Hint kumaşı” zannetmeye başlamış.
.
Öylesine kuvvetlenmiş,
Öylesine vaz geçilmez hale gelmiş ki,
Sonunda kendisini “Kral” ilan etmiş.
.
Ülkenin tüm kurumlarına adamlarını yerleştirmiş,
Kendisi hakkında yanlış kelime söyleyen,
Kendisini eleştiren kim olursa olsun hapse tıkmış…
.
Nereden geldiği belli olmayan zenginliğe kavuşuvermiş...
.
Yanındaki arkadaşları bunun haline dayanamayıp tek tek, terk etmişler.
Her türlü gücü elinde tutan bu kral, artık kimseyi dinlemez olmuş.
Her işi “Ben bilirim” şeklinde yapmaya,
Önüne çıkanı ezip, kırmaya başlamış.
.
Halk yine eskisi gibi:
Fakirleşmeye,
Derdini anlatamamaya,
Yasaklar içinde yaşamaya başlamış.
.
Kral ülkede tek karar verici olarak hükmediyor,
Hiç kimseyi gözü görmüyormuş.
.
Ülke perişan olmuş,
Diğer ülkelerle ticaret yapamaz olmuş,
Komşu ülkelere savaş ilan ederek onları taciz eder olmuş,
Çöküş başlamış.
.
Halk artık uyanma noktasına gelmiş.
İlk seçimde sandığa giderek bu kraldan kurtulma planları yapmaya başlamış.
Masal burada bitmiş…
.
“Peki masalın sonu ne olmuş, anlatmadın?” derseniz,
Ne yazık ki ben de bilmiyorum.
Bu masalı bana anlatan adam, sonunu söyleyemeden tutuklandı…
Artık siz tahmin ve hayal edeceksiniz masalın sonunu…
.
Uyduruverin canım,
Nasılsa masal…
.
Bari masalın ismini söyleseydin:
O kolay:
“Efsaneler ve gerçekler…”