.

Makedon yönetmenler Tamara Kotevska ve Ljubo Stefanov tarafından çekilen Honeyland belgesel filmi Oscar’a aday oldu.
Yönetmenler, Makedonya’nın uzak dağlık bir bölgesinde kısa bir doğa belgeseli için araştırma yaparlarken bir kayanın arkasında sepet kovanları görürler. Başlarında Hatice Muratova vardır. Hatice’nin hikâyesi tam Oscar’lıktır. 159 film arasından ilk 15’e girmesi büyük başarıdır. Ancak önceki gün yapılan seçimlerde beşinci sırada kalmıştır.
Honeyland-Bal Ülkesi filminin çekimleri tam üç yıl sürmüştür. Yönetmenler toplam 400 saatlik çekim toplamışlar, belgesel filmde iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilikte yaşanan kayıplar, doğal kaynakların daha verimli kullanılması gibi konular işlenmiştir. Filmin ana kahramanlarıyla iki farklı ideoloji ortaya konmuş, Arıcı Hatice’nin başarısı işlenmiştir. Filmi çeken yönetmenler, ses kullanmamışlar sadece görsel düzenlemelere ağırlık vermişlerdir.
Tamamen gerçek bir yaşamı ele alan belgeselde Arıcı Hatice, yatalak annesi ve komşularıyla ilişkileri işlenmiştir.
Belgesel ayrıca Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ödül şovlarında çok sayıda ödül almıştır. 2019 Sundance Film Festivalinde üç farklı ödül kazanan tek film olmuştur. Aynı zamanda, En İyi Uluslararası Uzun Metrajlı Film ödülüne aday gösterilmiştir.

2020 itibariyle, belgeselin dünya genelinde brüt değeri 768.010 ABD dolarıdır. Hatice Muratova, Bekirli köyünde yaşamaktadır. Arıcılığı dedesinden öğrenmiştir. Dağlık bir köyde yaşayan Hatice, sadece Türkçe bilmektedir. Köyde elektrik ve su yoktur. Avrupa’da sepet kovanlarla arıcılık yapan tek arıcıdır. Sepet kovanlardan hasat ettiği doğal balları Üsküp’te Türk Pazarında satarak geçimini sağlamaktadır. Köyden 4 saat yürümek suretiyle pazara gelmekte, ballarını sattıktan sonra tekrar yürüyerek geri dönmektedir.
Muratova, çalışmalarını ekosistemdeki dengeyi geri getirmenin bir yolu olarak görmektedir. Bir dilim ekmeği bölüşmek misali, sepet kovanlarda arıların yaptığı balın yarısını hasat etmekte, diğer yarısını arılara bırakmaktadır. Bu ilke, arıcılığı öğrendiği atalarının gelenek ve göreneklerine dayanmaktadır.
Honeyland, eski arıcılık yöntemlerini uygulayan Hatice’nin, yakınında modern arıcılığa başlayan komşularına sürekli tavsiyelerini işliyor. Ancak komşuları dinlemiyor ve sürekli hüsrana uğruyor.

Yönetmenler, filmin insan hayatını derinden etkilediğini ifade ediyorlar. Arılarla ve doğa ile hayatı paylaşmak Hatice’nin hayatta kalmasının anahtarı olduğunu anlatıyorlar.
Hatice arılarla senli benli birlikte çalışıyor. Maske kullanmıyor. Ailesiymiş, çocuklarıymış gibi davranıyor. Yavaş ve saygılı hareket ediyor. Arılar adeta kendisine güveniyor.
Filmin yönetmenlerinin en çok zorluk çektikleri konu, Hatice ve annesinin Türkçeden başka dil bilmeyişleri ve konuşmayışları olmuş. Çok uğraşmışlar seslendirmek için ama başaramayınca filmin sessiz olmasına karar vermişler. Üç yıl boyunca yaklaşık 400 saatlik çekimi öyle bir senaryoya oturtmuşlar ki, Oscar’a aday filmler içinde ön elemeyi geçivermişler. Yine birçok festivalde çok kıymetli ödüller almışlar. Bir milyon dolar bile tutmamış maliyeti. Çok emekle, tamamen doğal çekimlerden oluşan müthiş bir belgesel film ortaya çıkarmışlar. Daha ne olsun.