Yerli ve milli sloganlarıyla göbekten dışa bağlı hale gelen memlekette yerli malı haftası nasıl kutlanır bilinmez ama memleketin değerlerini korumaktan başka çare görünmüyor.

Kendine özgün bilgi üretemeyen toplumlar hemen her alanda dışa bağımlı hale gelir. Kaynaklarını yabancı sermayeye teslim eden ülkeler, yabancı paranın esiri haline gelir ne yazık ki.

Türkiye teknolojide mutlak dışa bağımlı bir ülke. En yerli meşhur TOGG otomobilinde bile yerli malı malzeme çok düşük düzeylerde. Memlekette cep telefonu başta olmak üzere bilgisayar ve diğer bilişim teknolojilerinde hemen bütün mal ve hizmetler ithal ediliyor. Petrol ürünlerinde yerli üretim ihtiyacı karşılamadığı için mecburen dışa bağımlılık var. Bununla birlikte, dışa bağımlılığı azaltma potansiyeli bulunuyor. Ancak memleketi yönetenler yerli ve milli sloganlarıyla enerji kaynağı olarak doğalgazı seçtiler ve dışa bağımlılığı daha da güçlendirdiler.

Memleket tarımsal üretimde yirmi-otuz sene önce kendi kendisine yeten ender ülkelerden biri iken, tarımsal ürün ithalatıyla beslenen bir ülke durumuna geldi. Artan nüfusun beslenmesi için gösterilen çalışmalar, üretimi artırma çabaları ithalat politikalarıyla heba edildi. Kazanamayan Türk çiftçisi ekemeyince daha fazla buğday, arpa, mısır, ayçiçeği ithal eder hale geldi. Oysa tarımsal üretimin artması için ileri teknoloji kullanımıyla ilgili yoğun çalışmalar yapılmış, pek çok bitki ve hayvan türünde yüksek verimli yeni çeşit ve ırklar geliştirilmiştir. Diğer sektörlerde olduğu gibi, tarımsal üretimde de verimliliğin artırılması için gelişmiş dünyadan örnekler alınmıştır. Ancak son yıllarda bitkisel ve hayvansal ürün ithalatları bütün çabaları yok etmiştir.

Kendilerine özgün bilimsel değer üretemeyen uluslar, gelişmek için bilgiyi transfer etmek zorundadırlar. Bilgi transferine mecbur kalmak, beraberinde teknoloji transferini de zorunlu hale getirmektedir.

Bu hafta “yerli malı haftası”. Her yıl olduğu gibi yine ilköğretim okullarında, meyve, çerez, pasta, börek ve içeceklerle kutlanıyor, çocuklar bilinçlendiriliyor. Yıllardır bilinçlendiriliyorlar ama ne hikmetse büyüyünce ithal malı tercih ediyorlar.

Tarımsal üretimde anahtar sayılan tohumluk alanında birkaç tür dışında yerli üretim neredeyse kalmadı. Buğday ve arpa başta olmak üzere, birçok kültür bitkisinin anavatanı Anadolu olduğu halde, yurtdışından getirilen çeşitler yetiştirilmektedir. Şeftali, kayısı, armut, erik, kiraz, vişne, ayva türlerinin de merkezi Anadolu ama yerli çeşitlerimiz içlerinde çok az. Kullandığımız yabancı çeşitler icat olmayıp, hepsi kökenini Anadolu’dan almaktadır.

Yılda 6 milyon ton civarında gübre kullanıyoruz verimi artırmak için. Hem devletin, hem özel sektörün önemli gübre yatırımları var. Ancak, kullandığımız gübrenin tamamını ithal ediyoruz. Üstelik üretecek her türlü bilgi ve teknolojiye sahip olduğumuz halde.

Makina ve sulama donanımları da %80 oranında dışarıdan ithal edilmektedir. Traktör, biçerdöver, damlama sulama sistemleri, mibzerler, sayabileceğimiz çok sayıda malzeme dışarıdan gelmektedir. Benzer şekilde tarım ilaçlarında, ürün işleme ve depolama araçlarında da dışa bağımlılık yüksek düzeylerdedir.

Türkiye’de bugün, tarımsal alanda, tohumluktan gübreye, traktörden tekstil sektörüne kadar hemen bütün alanlarda kendimize özgün teknolojiyi üretecek bilgi fazlasıyla bulunmaktadır. Bilginin ürüne dönüşmesi, araştırma ve geliştirme çalışmalarına değer verilmesi, bilgi üretimine verilen önemin artmasıyla mümkündür.