Bağımsız bir ülke olma yolunda ilk adımların atıldığı 1920’den bu yana en az dört beş nesil yaşadı Cumhuriyeti.
Gençler hangi dönemde yaşarlarsa yaşasınlar, her zaman için bir önceki kuşakla, kuşak çatışması yaşamışlardır. Zamanında kuşak çatışmasından nefret edenler de sıra kendilerine geldiğinde gençlerin davranışlarına diretmeye çalışmışlardır.
Ekseriyetle kılık kıyafet ve davranışlardan başlayan kuşaklar arası sürtüşmeler, otorite oluşturma çabaları derken, günümüzde iletişimin gücüyle önemli derecede azalmıştır. Hemen bütün kuşaklar artık internet başta olmak üzere televizyon ve diğer iletişim kanallarından yararlanabilmekte ve günceli yakalayabilmektedir. Kuşaklar arasındaki farklılıkları doğuran sebepler elbette zaman zaman yine ortaya çıkmakta, ancak önceki kuşakların kanıksaması çok zaman almamaktadır. Eskiye nazaran değişimler daha çabuk kabullenilmektedir ve yaygınlaşmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, cephelerde vatanın mücadelesi için gençliğin adeta tükenmesi, öksüz bir kuşağı ortaya çıkarmıştır. Yaşlı nine ve dedelerinin elinde büyüyen gençlik, tarım kesiminde kıtlıklara rağmen büyük mücadelelerle, emek gücüyle üretmiş ve geleceğini kurtarmıştır.
Emeğe dayanan bir geçim sistemi, ikinci kuşakta yavaş olmakla birlikte makina ve aletlerle tanışmış, daha geniş alanları işlemek suretiyle ticari üretim yapmaya başlamıştır. Bu kuşak da emeğini sakınmayan, alın teriyle kazanabilmeyi becerebilen bir kuşaktır. Emeksiz yemek olmaz atasözü geçmiş zamanda adeta yaşam felsefesi olmuştur gençliğin.
Zaman içerisinde yaşamın teknolojik donanımlarının insanı her geçen gün sarması, tembellik ve ataleti artırmaya başlamıştır. Gençlere oturduğu yerden ders çalışmak bile zor gelmektedir.
Ders notları televizyonda veya bilgisayarda görüntülü olarak anlatılmaktadır. Gençlik teknolojiye o derece teslim olmuş durumdadır ki artık iki haneli dört işlemleri hesap makinesiyle yapmaktadır.
Kuşaklar arasındaki farklılıklar her dönemde olduğu gibi, her yeni dönemde giderek büyümektedir. Eskiden bilim dünyası kendini 30 senede bir katlarken, artık bu katlama süresi üç beş seneye kadar düştü.
Değer yargıları hızla değişiyor gençliğin. Bilgi ve kültür birikimine dayalı insani değerler şekilsel donanımlara teslim oluyor.
Gençlik özgün olabilmek güçlük çekiyor. Bilişim çağı gençliği çok hızlı bir şekilde kendi sarmalı içine almaya başladı. Kendi değerlerini muhafaza etmekte zorlanıyor. Hatta öyle bir çizgiye giriyor ki, özgün değerlerinin ne olduğunu bilmekte zorlanıyor.
Gençliğimiz eğitim ve öğretimle ilgili çok daha geniş donanımlara sahip. Bilgiye ulaşmak, kendini ve toplumsal gelişimini ilerletmek için bütün Dünya elinin altında. Geriye sadece bilgiye ulaşmak için zaman kullanmaya kalıyor. Bir konuyu öğrenmek için kütüphaneye gitmesi bile gerekmiyor. Bu nedenle zamanını iyi değerlendirdiği takdirde kısa zamanda çok daha geniş bilgi birikimine sahip olabilir.
Kendi gerçeğini bilen geleceği için daha iyi program yapar. Ülkesinin gerçeklerini algılayabilen gençlik, geleceğini çok daha güçlü hazırlar.
Bağımsız olmanın temeli kendi gerçeklerimizdir değil mi? Özgün kültürümüz bilişim araçlarının içinde ne kadar yer kaplıyor acaba?