Çanakkale Geçilmez önemli bir düstur, önemli bir duruştur.

Çanakkale Geçilmez önemli bir düstur, önemli bir duruştur. Milli ruh ve hareketin bir göstergesidir. Bundan 107 yıl önce geçirmedik. Vatanın işgaliyle sonuçlanması muhakkak gibi görünen bir savaşı kazandık. Özünde askeri işgal ve bir ulusu yok etmeye çalışan emperyalist hareketin önünü kestik ve tüm dünyaya örnek olduk.
Yenilmez bilinen İngilizleri tarihe gömdük. Kurtuluşun, Millî Mücadelenin temellerini attık.
Vatan bir ulusun, ortak paydaşların coğrafyasıdır. Çanakkale’de ortak paydaşlar sadece Anadolu’dan değildi. Şehitlikleri dolaşan hemen herkes görmüştür. Çanakkale savaşlarını az çok okuyan hemen herkes farkına varmıştır. Şehitlerimizin künyelerine bakınca ne kadar geniş bir coğrafyamızın ne kadar geniş bir coğrafyadan paydaşlarımızın olduğunu hissetmek mümkündür. Neredeyse Kanuni Sultan Süleyman zamanında hükmedilen topraklardan daha geniş bir coğrafyadan şehitlerimiz vardır. Bugün hala aynı coğrafyalarda Osmanlının adaletini, huzurunu anlatan paydaşlarımız az değil.
Künyelerinde Bağdat, Kerkük, Musul yazan soydaşlarımız, din kardeşlerimiz var Çanakkale savaşlarında. Huzurun, adaletin tükendiği coğrafyalar şimdi.
Çanakkale’ye koşarak gelip şehit düşen Halepli, Şamlı, Beyrutlu onlarca şehidimiz var. Şimdi bu topraklarda canlar yanıyor. Emperyalist ülkeler bunun adına Arap baharı diyorlar. Kuzey Afrika da ha keza.
Afganistan’dan, Pakistan’dan, İran’dan gelen küçük de olsa gönülden yapılan destekler, Çanakkale Savaşları sonrasındaki işgal hareketlerinin önünü kesmede etkili olmuştu. Anadolu’nun kurtuluşu, bütün sömürge ülkelere ışık olmuştu.
Sömürü düzeni yeni boyutlarıyla dünyayı sömürmeye devam ediyor. İşgal etmek gerekmiyor. Nasıl mı yapılıyor? Çok basit.
Türkiye nereden nereye geldi görmek yeterli.
Memleket çok zengin oldu. Herkes cipe biniyor. Millette para çok. Alınan her cip ile memlekette kazanılan her kuruş yurtdışına gidiyor.
Memleket kâğıt fabrikalarını sattı. Kâğıt üretemiyor. Kâğıdı ithal ediyor.
Memleket AVM’den geçilmiyor. AVM’lerdeki mağazaların %80’ni yabancı firmaların. Harcanan her 1000 liranın 800 lirası dışarı gidiyor. Üstüne üstlük bu AVM’ler yerli esnafın canına okuyor.
Türkiye dünyaya mercimek ve nohut ihraç ediyordu. Şimdi parası var ithal ediyor.
Türkiye buğday ithalatında dünya şampiyonluğunu elinde tutuyor. Çok parası vardı ithal ettiği buğdayın fiyatını indirerek piyasaya veriyordu ve buğday fiyatlarının artmasını, dolayısıyla ekmek fiyatlarının artmasını, elbette ki neticede enflasyonun artmasını önlüyordu. Rusya çiftçisi bayram ederken, Türk çiftçisi kahroluyordu. Sonuçta hububat ve bakliyat ekilişleri %30 oranında azalıverdi.
Türkiye üretemez hale gelirken dağdan akan sular bile yabancı şirketlerin eline geçiverdi.
Çanakkale Ruhunun büyüsü bozuldu. Üretimi korumak yerine, ithalatı önde tutan politikalar Türk Lirasının değerini de yerle bir etti. Milli sloganıyla milli olan ne varsa satan zihniyet memleketi gıdada bile dışa bağımlı hale getirdi.
Bugün Çanakkale Ruhuna mazhar Çanakkale 1915 köprüsü açılıyor. Gönül ister ki, madem geçmeyen araçların, hatta geçebilecek araç sayısının dört katının parasını devlet ödüyor, fiyatı düşsün herkes geçsin. Neden herkesin yararlanması istenmiyor acaba?