Türk kahvesi alışkanlığı başlamıştı zaten epeydir, Günde bir tane içmeden geçmiyordum.

Türk kahvesi alışkanlığı başlamıştı zaten epeydir, Günde bir tane içmeden geçmiyordum.
.
Gündüzleri evde pek bulunmadığımdan kahvemi genelde ya arkadaşlarımın iş yerlerinde veya kendi iş yerimde içerim.
.
Bazen de eş, dost geldiğinde kafelerde filan.
.
Hafta sonları evde içtiğimizden kahve tüketimimiz az oluyor haliyle.
.
Eşimin, “Kahve al” isteği ile her zaman kahve aldım yere gittim tabi.
.
“Kaç liralık olsun?” sorusu bile uyandırmadı beni.
Hâlbuki her daim beş liralık alırdım.
.
“Beş liralık olmuyor mu?” diye sordum, bana gülerek cevap verdi:
“Gramla almak istersen var ama kuyumcu terazisi lazım” dedi.
.
Birden kendime geldim:
“On liralık olsa?”
“Eşinizle kahve keyfi yapamazsınız, bir kişilik olur” dedi.
.
Kahve fiyatlarının artışında Brezilya’da yağışların hala olmaması ve kurak mevsim yaşanması ilk sebep olurken,
Doların artması ikinci sebepmiş, öyle dedi...
.
Zam yapmak için fırsat kollayan toptancılar bizim kahve keyfimizin “İçine etmişler” meğer.
Artık sade içemiyoruz… J
.
Ağız tadıyla kahve içmek varken, şimdilerde yarım fincanla idare ediyoruz.
.
Her daim kahve içtiğim arkadaşlarıma da “Kahve içeceğim” demek ayıp geliyor artık ve “Ne içersin?” sorusuna cevabım genelde:
“Varsa açık çay alayım…” şeklinde oluyor.
.
Herkes içtiği kahvenin 40 yıl hatırını sayar,
Ben içemediklerimi sandık başında kesinlikle unutmayıp, hatırlayacağım…

Her zaman yemek yemek için uğradığım lokanta var.
Memur, işçi ve çalışanlar için belirledikleri bir menü vardı:
4 tabak 15 lira.
.
Geçenlerde yine gittiğimde, “Az pilav, az kuru” şeklindeki isteğime “15 lira” dediler.
.
O an anladım ki bu memlekette hayat pahalılığı var ve durum vahim…
.
Ev aletleri ve mutfak eşyaları satan bir tanıdığıma şen şakrak bir şekilde sordum:
“Hayat nasıl gidiyor?” diye.
Tanıdığı olmasam, beysbol sopasıyla kovalayacaktı beni.
O derece kızgınmış meğer.
Ne bileyim ben.
“Dalga mı geçiyorsun ağabey” dedi, “3 günden beri doğru dürüst siftah yapamıyorum. Millet inzivaya çekildi sanki. Gelenler de vitrine bakıp geçiyor.”
“Zam geldi mi?”
“Gelmez mi. Ama biz daha artırmadık, eski fiyattan satıyoruz. Ancak vatandaş parasını harcamak istemiyor, korkmuşlar…”
.
Berbere sordum tıraş olurken;
“İşler nasıl?”
“Ne işi be abi… Böyle giderse pandemiden beter olacağız…”
.
Terzi tanıdığım:
“Bırak yeni elbise filan dikmeyi, daraltma, paça kıvırma işi bile gelmiyor. Konfeksiyoncular satış yapamıyor ki bize iş gelsin…”
.
Şekerci, “Bizim bile ağzımızın tadı kaçtı bir kere, halk ne yapsın?” dedi.
.
Balıkçı, “Hamsi olmuş 40 lira, balığı soran yok…” dedi.
.
Ayakkabı tamircisi memnundu:
“Vatandaş ayakkabı alamıyor, bize eski ayakkabıların tamir ettiriyor. Allah razı olsun hükümetten” dedi.
Adam haklıydı…
.
Pazarcı pahalılıktan, müşterisizlikten muztaripti, dokunsan ağlayacak duruma gelmişti.
“Ağabey eskiden bu malın hepsini satıp eve giderdik, şimdi yarısını bile satamıyoruz” dedi.
.
“Simitçi, bakkal, kahveci, dönerci” hepsinin derdi ayyuka çıkmış.
.
İnsanlar kendi hayatını bırakmış memleket derdine de düşmüştü.
Zira sorulan ortak soru şuydu:
“Ne olacak bu memleketin hali…”

Dinimizin en bilinen ayeti şudur:
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir…” (Nisa 58)
.
Bu ayetin şu olay üzerine geldiği bilinir.
.
Mekke’nin fethinden önce Kâbe’nin anahtarı Müslüman olmayan fakat Kâbe’nin temizliğini ve bakımını yapan Osman Bin Talha’daymış.
Kâbe Müslümanlara geçtikten sonra Hz. Muhammed’in amcası Hz. Abbas, Kâbe’nin anahtarının kendisine verilmesini rica eder.
Hz. Muhammed de anahtarı amcasına verir.
.
İşte o esnada bu ayet iner.
.
Bunun üzerine Hz. Muhammed henüz Müslüman olmayan Osman Bin Talha’ya:
“Ey Osman! İşte Kâbe’nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın, inanıyorum ki şimdi daha güzel şekilde yaparsın…” diyerek anahtarı herkesin huzurunda ona teslim eder.
Bu inancın büyüklüğü gören Osman Bin Talha Müslüman olur.
.
Görüldüğü üzere biri dünyevileşme diğeri adaletle hükmetmedir.
Adaletle hükmetmenin bir gereği de “İşi ehline vermektir…”
Ehil olmayanların hak etmediği kadrolara yerleşmeleri sonucu “Toplumda güven kaybı doğar, adalet zedelenir.” (alıntıdır)
.
Bu ülkede bakan istifa edince döviz kurları düşüyorsa “Ehil” konusunda problem var demektir.
.
Ekonomist olmayan birini, ekonominin başına getirmek, “Ehil” konusunda başlı başına bir problemdir.
.
Çiftçiye “Kepek ekin” diyen tarım bakanı hala o koltukta oturuyorsa “Ehil” tartışılmalıdır.
.
Bu ülkenin başına “2016-2017 Eğitim Öğretim yılı hayırlı ve başarılı olsun” yazamayan bir başbakan atanmışsa, “Ehilde” bir problem var demektir.
.
20 senede 17 kere eğitim sistemi değişmişse problem bakanların “Ehil” kısmında olsa gerek.
.
Bu ülke 7 düvel ile barışık olması gerekirken, hepsiyle kavgalıysa “Ehil” konusu tartışmalıdır.
.
Ülke, tarihinde en yüksek dış borç yüküne girilmişse “Ehil” konusu bir daha düşünülmelidir.
.
Emekli maaşının 1800 lira olduğu bir ülkede, ev kiraları 1500 liraysa “Ehil” konusunda bir yanlışlık var demektir.
.
4 kişilik bir aile sabah, öğle ve akşam 3,5 liralık 2’şer simit yese bile aldığı asgari ücret yetmiyorsa “Ehil” konusunun anlamı birilerine anlatılmalıdır.
.
Cumhuriyet Döneminde 50 fabrika ve sonrasında açılan yüzlerce fabrika ve tesis tek tek satılmışsa ve dış borç yükü artmışsa “Ehil” konusunda yanlış anlaşılmalar var demektir.
.
Bir memlekette 1 kasa limonun fiyatı, kasanın fiyatından daha ucuz ise, manavda limonun kilosu 7-10 lira ise ve çiftçiler limon ağaçlarını söküyorsa “Ehlin” kimlere verildiği bir kez daha düşünülmelidir.
.
Tek başına 20 sene iktidarda kalmış birilerinin hala meydanlarda “Ülkeye huzur getireceğiz, asgari ücreti yaşanılabilir seviyeye getireceğiz” gibi kelimeler kullanması, “Ehil” konusunun seçimlerde bir kez daha düşünülmesi gerektiğini bize anlatıyor…
.
TUİK açıkladı enflasyon rakamını.
Bu memlekette yaşayan hiç kimse bu rakama inanmadı.
.
Yumurta yüzde 40,
Et yüzde 38,
Benzin yüzde 37,
Ekmek yüzde 35 artmış.
.
Toz şeker yüzde 90,
Nohut yüzde 75,
Çamaşır suyu yüzde 75,
Konut kiraları yüzde 71 artmış.
.
Ayçiçek yağı yüzde 137
Buğday unu yüzde 108,
LPG yüzde 102,
Tuvalet kâğıdı yüzde 90 artmış.
.
Kılıçdaroğlu’na kapıyı açmayan TUİK ise fiyatlar yıllık, “Yüzde 21.31 arttı” demiş.
.
Peki aradaki bu uçurum neden kaynaklanıyor?
.
Enflasyon hesaplamada alınan doneler farklı.
Siz gerçek hayat verilerinden olan ekmek, su, elektrik, doğalgaza bakarken,
TUİK başını başka tarafa çevirmiş de ondan.
.
Onun örnek aldığı verileri Kılıçdaroğlu’na kapıyı açsalardı öğrenecektik.
.
Öğrenemediğimiz için rakam belirlemede örnek aldıkları veriler için şöyle tahmin yapıyoruz:
Kapı kolu,
Kurbağa bacağı,
Kanalizasyon kapağı…
.
Hani baştan beri diyoruz ya:
“İşi ehline veriniz” diye ayetimiz var…