.


Gölcük depreminden sonra televizyonlar adeta deprem okuluna dönmüştü. Aylarca depremle ilgili bilim adamlarının, hatta bu konuyu hobi haline getirmiş insanların anlattıklarını ezberledik. Hemen hepsinin ortak noktası, deprem riskinin yüksek olduğu bir coğrafyada yaşadığımızdı. Diğer bir deyişle depreme her zaman hazırlıklı olmamız gerektiğiydi. Çünkü ne zaman olacağı belli değil. Her an gelebilir. 
Deprem gerçeğiyle yaşamak zorunda olan Anadolu insanı, orta şiddette meydana gelen depremlere pek aldırmamakta, ancak şiddetli sayılabilecek depremlerde ciddi zayiatlar vermektedir. 
Deprem riskleri Japonya kadar yüksek değildir. Ancak şu yakın geçmişte meydana gelen depremlerde binlerce can verdik. Neden? Kamu binaları başta olmak üzere insanın yaşadığı bütün yapılarda depreme dayanıklılık yönünden ciddi sorunlar var. Kim yapmış? İnsanımız yapmış. Burada suçlu aramaya çok gerek yok. Kamusal anlamda ne kadar sıkı tedbirler alınsa da, insanımız bildiğini okuduğu sürece sorunlar yaşanmaya, kayıplar verilmeye devam edilecek. 
En son meydana gelen Denizli depreminde de kamu binaları çok ciddi hasar gördü. Köylerdeki bakımsız evlerde de zayiat epey fazla. İmar afları alabildiğine devam ediyor. 
Çanakkale deprem yönünden riskli bölgeler içinde yer almaktadır. Yakın çevresinde geçmişte Yenice başta olmak üzere büyük depremler yaşamış bir ildir. Kaldı ki Kuzey Anadolu fay hattı kuş uçuşu 40 km mesafede yer almaktadır. 
Japonya’da meydana gelen deprem felaketlerini televizyonlarda defalarca izliyoruz. Ha bu sene ha gelecek sene. Falcıların dediği gibi üç vakte kadar. Riski yaşamak mı doğru? 
Deprem haritaları bir yandan çıkarılırken, riskli bölgelerin yeniden imarı ve inşası için çok yavaş hareket ediliyor. 
Emlak ve inşaatın yüksek gelir getirdiği dönemlerde mantar gibi hemen her tarafa yüksek binalar dikiliveriyor. Kısa aralıklarla meydana gelen orta şiddetteki depremler ne yazık ki uyarıcı olmuyor. Yerel yönetimlerin imar izinlerinde hala yapsat yapan müteahhitlerin isteklerine uygun hareket etmesi riski sürekli artırıyor. 
Yapı denetimlerinin havuza çevrilmesi bir yerde kontrollerin daha güçlü olacağına dair ümitleri artırsa da, kat izinlerinin sürekli yukarıya çekilmek istenmesi, özellikle sonradan yapılan ilaveler, depremde hasar görme risklerini büyütmeye devam ediyor. 
Memlekette kendiliğinden göçen binalara şahit olunca insan ister istemez oturduğu evlerden de şüphe ediyor. 
Depreme karşı alınacak tedbirlerle ilgili olarak da eğitim zaafı yaşanıyor. Sadece deprem değil elbette. Herhangi bir felakete karşı insanımızın eğitimi son derece zayıf. Yangın, sel, kaza gibi olaylarda bile şaşkınlık yaşayan insanımız telafisi imkansız kayıplar yaşıyor. 
Çok zor değil. İnsanın başına gelmeden ne yapacağını bilmesi gerekiyor. Bunun için de bilgileri sürekli taze tutmak gerekiyor.