.


Geçtiğimiz Cuma günü, İÇDAŞ’ın sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde hayata geçirdiği, Gen Kaynakları Koruma Merkezi, muhteşem bir törenle hizmete açıldı. İl yöneticileri, milletvekilleri, İÇDAŞ ailesi, sivil toplum örgütlerinin başkanları ve çiftçilerin katıldığı programda, aynı zamanda Tarım ve Orman İl Müdürlüğünün İÇDAŞ’la ortaklaşa düzenlediği ‘Tarla Günü’ etkinliği gerçekleştirildi. Hayırlı uğurlu olsun. İÇDAŞ’ı böyle bir projeye kaynak yaratması, çok güçlü bir şekilde tarım politikalarına omuz vermesinden dolayı tebrik etmek gerekir. Okul kadar önemli, okul gibi mühendis yetiştiren bir sistem olacak. Gen kaynaklarımızı korurken, eksikliği duyulan alanlarda üretim gerçekleştirecek. Bugün saklamaya konulan tohumlar 150 yıl sonra yeni nesillerin hizmetinde olacak. Hiçbir çeşidin kaybolmasına izin verilmeyecek.  
Anadolu hemen bütün kültürlerin merkezi durumundadır. Birçok bitki ve hayvan türü ilk defa Anadolu’da kültüre alınmıştır ve dünyaya buradan yayılmıştır. Buğdayın, arpanın, yulafın, nohudun, mercimeğin, koyunun, keçinin, sığırın, birçok meyve ve sebze türünün kültüre alındığı, evcilleştirildiği bölgedir. 
Hemen bütün türlerde yörelere göre farklı yerel çeşit ve ırklar da gelişmiştir. İklim ve toprak özellikleri yönünden büyük bir zenginlik gösteren Ülkemiz, çeşit ve ırk sayısı yönünden de önemli zenginliğe sahiptir. Bu zenginliğin korunması, ancak kendine özgün ıslah çalışmalarıyla mümkündür. 
Sahip olduğumuz genetik kaynaklar tüm dünyanın ilgisini çekerken, bu kaynaklara itibar etmeyip sürekli dünyadaki ilerlemeleri transfer etmeye çalışmanın bedelleri, kazancın düşmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Elmaya 25 defa ilaç uygulayıp iç kurdundan kurtaramayan üreticilerimiz var. Süt sığırcılığında sağlık giderleri besleme giderlerine yaklaşmaya başladı. 
Farklı ekolojilerde yapılan ıslah çalışmalarıyla elde edilen çeşit ve ırkların sürekli transferi, özgün ıslah çalışmalarını zayıflattığı gibi, yerli genetik kaynakları da ortadan kaldırmaktadır. Bazı ürünlerde ciddi ekonomik analizlerin yapılması, alan, zaman ve emek kullanımının gelirlere yansıması değerlendirilmelidir. 
Tarımda tohum, ilaç, gübre, alet makine girdilerini temin eden sektörler sürekli kazandığı ve kendini geliştirdiği halde, bu girdileri kullanarak, en önemli kaynaklara, güneşe, toprağa ve yağmura bedel ödemeden üretim yapan üreticimiz yeterli gelir elde edemiyorsa, bazen zarar ediyorsa, bunun doğru bir şekilde sorgulanması gerekir. 
Gelir erozyonunda ithal genetik kaynakların önemli rolü bulunmaktadır. Alan ve zaman kullanım etkinliğini artırmak amacıyla transfer edilen genetik kaynaklar, tarımsal üretimde maliyetleri önemli derecede artırmıştır. 
Yeni her zaman caziptir insan için. Kahvede üreticilerimiz çeşitli yollarla edindikleri bilgileri paylaşırken, yeni meyve ve sebze çeşitlerini, yeni hayvan ırklarını tartışırken bulundukları bölgenin iklim ve toprak özelliklerini unutmaktadırlar. Tarımsal üretim üstü açık fabrikadır. Toprağa ne kadar müdahale edebilirsek edelim, iklime sulama dışında müdahalemiz yoktur. Tarımsal doğal kaynakların doğru bir şekilde kullanılması mevcut şartları en iyi değerlendiren ürünlerle mümkündür. Daha fazla gübre, daha fazla ilaç kullanmak suretiyle elde edilen yüksek verimler çiftçiliğin doğru bir şekilde yapıldığı anlamına gelmez hiçbir zaman. 
Genetik erozyonun artmasıyla çiftçi gelirleri sürekli düşmektedir. Bu nedenle, yerel kaynakların geliştirilmesi ve güçlendirilmesinden başka çare yoktur.